III. Darius – Dara Kimdir
Dârâ. Dara, Dârayavahuş (Darius) adının Arapçalaştırılmış şeklidir; Dârayuş İran yazılışında Dârâb ve Dârâv şekillerine de rastgelînir. İslâm müellifleri iki Dârâ tanırlar: biri —İsfendiyar’in oğlu Bahman’in oğlu kadîm Dara ve diğeri— kadîm Dara’nın oğlu Darâ’dir kî, onlara göre. Dara’nın hikâyesi şöyledir: Bahman, mecusî dinînin ahkâmına uyarak, Humây veya Humâya adındaki kendi öz kızı ile evlenmişti. Bahman, kızını hâmile bırakarak, öldü; kızı hükümdarlık etmeğe başladı; fakat çocuğu dünyaya geldiği zaman, kendi yerine tahta geçirirler korkusu ile, onu bir sanduka içinde, Belh (Dehas) nehrine attırdı. Çocuğu bîr değirmenci bularak büyüttü ve ona Dârab adını koydu. Dârâb 20 yaşına gelince, Humây kendisini tanıdı ve tahtını ona bıraktı. Annesinin ölümünden sonra, Dârâb İran’da yerleşmek üzere, Belh’ten çıktı. İran’da Dârâb şehrini kurdu, ve sonra Babilon’da oturdu. Saltanat süresi 18 senedir.
Oğlu Dara, 14. sene hükümdarlık ettikten sonra, İskender tarafından mağlûp edilip, öldürülmüştür. Makedonyalı Philîpp gerek kendisine ve gerek babasına vergi verdi. Fakat Philîpp’in ölümünden sonra, Dârâ vergiyi İskender’den istediği zaman, İskender: — “Ben, altın yumurtlayan tavuğu öldürdüm ve yedim”— diyerek, red etti. Mes’udi’ye göre, İskender’i Dârâ’ya karşı muharebeye teşvik ve tahrik eden Aristo olmuştur, İskender, Dârâ’nın mabeyincilerinden ikisine para vererek, onu harp meydanında vurdurttu; Dârâ’nın ölüm derecesinde yaralandığını görünce, kendisine yaklaşarak, son vasiyetlerini istedi; bilâhare kızı ile evlendi. Yunanca İskender menkıbelerinde adları Bessus ve Ariobarzanes olarak geçen bu iki mabeyincinin tarihte de adları Bessus ve Nabarzanes’tir; Dârâ hakkındaki farsça malûmat yunanca İskender menkıbelerinden alınmıştır.
Genç Dârâ Fars eyâletinde bulunan Sâbur’da bir âteşkede inşa ettirmişti (Mes’udi Murüc, IV, 78). Dârâ’nın ölüm günü, tarihî çağlar hesabı için, bir başlangıç noktasıdır. Bu hükümdar Sâsânîlerin ceddi telâkki edilir
Firdevsi’de her iki Dârâ ‘ya birer uzun fasıl tahsis edilmiştir. Humây’in oğlu olan ilk Dârâ’ya Dârab der ve bu zâtın Dârâbgird şehri ile bu şehirdeki âteşkedeyi bina ettiğini söyler. Şâire nazaran Dârâ Makedonya hükümdarının (Makedonyalı Philipp) Nâhid adındaki kızı ile evlenmiş ve kızı gebe olarak, babasına iade etmiştir ki, İskender işte bu kadından doğmuştur Bu suretle İskender genç Dârâ’nm ağabeyi o!muş oluyor (Şâhnâma, trc J. Mohl, V, fasıl XVIII. XIX)
Dârâ veya Daras-Anastasiopolis, Mardin ile Nusaybin arasında bir kale olup, Husrav Anüşirvan tarafından, 540 seferinde Bizanslılardan alınmıştır (Nöldeke, göst. ger., s. 239), — Dârâ-i Taht, Efganistan’dadır.