İslam Tarihi

İhvanı Müslimin Görüşleri, Özellikleri, Hakkında Bilgi

İhvân-ı Müslimîn’in Görüşleri. Ihvân-ı Müslimîn hareketi, XIX. yüzyılın sonların­da Mısır’da ortaya çıkan ve Batı kültürü karşısında müslümanların tavrını tesbite çalışan ıslah hareketinin bir devamı ola­rak görülebilir. Cemâleddîn-i Efgânî ve öğrencisi Muhammed Abduh’la başlayıp daha sonra liberal ve radikal eğilimlere sahip iki kola ayrılarak devam eden ıslah hareketi fikrî seviyede kalmış, bir halk ha­reketine dönüşmemiştir. Radikal eğilimin temsilcisi olan Reşîd Rızâ’dan etkilenen Hasan el-Bennâ, İslâm âleminin problem­lerinin ancak toplumun iştahıyla çözüm­lenebileceğine inanarak hareketini bu fi­kir etrafında oluşturmuştur. Hasan el-Bennâ’nın yeni olmadığını vurguladığı İs­lâm anlayışı onun İhvân-ı Müslimîn’in ta­rifini, hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmanın yollarını tesbit ettiği metodu da doğ­rudan etkilemiştir. Bütün İhvan mensup­larınca benimsenen ve örgüt tarihi bo­yunca değişmeyen bu anlayışa göre İs­lâm’ın hükümleri ve öğretileri insanların dünya ve âhiret işlerini düzenler; İslâm hem inanç hem ibadet hem din hem dev­lettir. İhvân-ı Müslimîn, öğretilerinde Ki­tap ve Sünnet’e ayrı bir vurgu yaparak İs­lâm’ı sahabenin, tabiînin ve selef-i sâlihî-nin anladığı şekilde anladığını söyler. Bu anlayışa göre İslâm’ı asrın rengine değil asrı İslâm’ın rengine sokmak gerekmek­tedir. İhvân-ı Müslimîn Selefi, Sünnî, sûfî, siyasî, iktisa­dî, ilmî. kültürel ve sportif boyutları olan bir harekettir. Bennâ, hareketin hedeflerini esas ve özel olmak üzere iki grup halinde ele alır. Esas hedef­lerinden birincisi, bütün müslüman top­raklarının yabancıların hâkimiyetinden kurtarılıp hürriyetine kavuşturulması, ikincisi de bu hür vatanda İslâm hüküm­lerinin geçerli kılınıp İslâmî sosyal düze­nin uygulanmasıdır. Özel hedefleri İse İh­vân-ı Müslimîn’in içinde bulunduğu top­lumun değiştirilmesiyle alâkalıdır Teşkilâta katılan bir kişi önce kendi nefsini her yönden ıslah etmek için çaba harcamalı ve İslâmî esaslara dayalı bir aile kurmalı, sonra da emir bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker ilkesini yerine getire­rek toplumu düzeltmeye, İslâm toprakla­rını kültürel, fikrî, iktisadî ve siyasî alan­larda emperyalist güçlerin tahakkümün­den kurtarmaya, İslâmî esaslara uygun, İslâm ümmetini koruyacak, birliğini sağ­layacak. İslâm’ı hâkim kılacak ve kültürü­nü yayacak bir devletin kurulmasına çalış­malı ve yeryüzünde bozgunculuğun kal­dırılması, İslâm’ın hâkim olması için cihad etmelidir.

Dinî esaslara dayalı bir toplum modeli­ni savunan İhvân-ı Müslimîn bunun bü­tün insanlık için en uygun sistem olduğu­nu vurgular. Din- devlet ayırımına şiddet­le karşı çıkan teşkilâta göre şeriatın hü­kümleri bütün zaman ve mekânlarda tat­bik edilebilir ve bu durum hem dinî hem sosyal ve kültürel açıdan bir zorunluluk­tur. İslâm bütün emir ve hükümleri bir­birine dayanan mükemmel bir sosyal düzeni öngörmesinden dolayı bütünüyle uy­gulanmalı, bir kısmı alınıp bir kısmı ter-kedilmemelidir. Şeriat ve fıkıh ayırımı üzerinde duran İhvân-ı Müslimîn’e göre fıkhî hükümler tarihsel olabilir, ancak şe­riat bütün zaman ve mekânlarda geçer­lidir. İctihad kapısının sürekli açık tutul­ması ise günümüz müslümanlarının prob­lemlerinin İslâmî bir şekilde çözülebilme­sine imkân hazırlar.