Kimdir

İhsan Sungu kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi:

İhsan Sungu kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (1883-1946): Yemen’in Sana kentinde doğmuştur. 1904’te Mülkiye Mektebinden mezun oldu. 1907’de Vaşington Elçiliği 3. kâtipliğine atandı. 1909’da Amerika dönüşünde İstanbul Öğretmen Okuluna bağlı olan “Tatbikat Okulu Müdürlüğü”ne getirildi. Sonraları hem burada, hem de Kız Öğ­retmen Okulunda Müdürlük yaptı. 1924’te Yüksek Öğretmen Okulu Pe­dagoji ve Öğretim Yöntemleri öğretmeni oldu. 1926’da Tâlim ve Terbiye Kurulu üyeliğine getirildi. 1929’da bu kurulun başkanı oldu. 1939’da Ba­kanlık Müsteşarlığına atandı. Ölünceye kadar bu görevde kaldı.

Zengin bir tarih bilgisine sahip idi. Tarihî incelemelerinin bazıları ya­yımlanmıştır. Meslekî konularda derin bilgisi olmasına karşın, bir eser yazmamıştır. Fakat, her biri bir broşür olabilecek uzunlukta makaleleri vardır. Özellikle, Türkiye’de öğretim yöntemleri konusunda bir otorite idi.

İhsan Sungu, 1923 ve 1924’teki Heyet-i İlmiye toplantılarına ka­tılmış, 1928’de toplanan Alfabe Komisyonu’nda üye olarak bulunmuştur. 1926 yılında toplanan “İlkokul Kitaplarını İnceleme Komisyonu” na baş­kanlık yapmıştır. Bu komisyonun hazırladığı rapor, bugün de değerini ko­rumaktadır. (Bu bölümün Alfabe Komisyonu kısmına bakılabilir.)

Cumhuriyet dönemine esas olan eğitim ilkelerinin uygulandığı ilk program, 1926 tarihinde yayımlanan “İlkokul Programı” olmuştur. İhsan Sungu, bu programı hazırlayan ve uygulamasını savunanlardan biridir. Bu programla, öğrenci ilgisine dayanan, ünite öğretimi getirilmiştir.

1926 programında “ünite öğretimi” ile getirilen, gerçekte bir “proje öğretimi” dir. O zamanda, ta J.J. Rousseau’dan beri gelişe gelişe J. Devvey’e kadar gelen anlayışa göre, gerçek bilgi, ilgi ve ihtiyaçların ürü­nüdür. Bu ilgi ve ihtiyacın karşılanması, etkinlikle, bir iş yapmakla, bir eser ortaya koymakla mümkündür. Öte taraftan, çocuk da, gelişirken, hem bedensel, hem zihinsel, hem de toplumsal olarak, böyle bir etkinliğe muh­taçtır.

Bu programın hazırlanışının hemen arkasından, o sırada Tâlim ve Terbiye Kurulu üyesi bulunan İhsan Sungu, bu kurulun çıkardığı “Terbiye” adlı dergide yayımlanan “Proje Usulü” başlıklı yazıda, Hayat Bilgisi üni­telerinin, ilgi merkezi haline getirilerek, “Proje Yöntemi” ile uy­gulanabileceğini yazmıştır.

İhsan Sungu, bu yazısını şöyle bitirmiştir:

“Öğretim yöntemlerinin bu yaşamsal sorunları, yalnız bizi değil, bütün dünya öğretmenlerini şiddetle ilgilendirmekte ve her tarafta programlan bilimsel bir biçimde düzenlemek ve bu programları eğit­sel yollarla uygulamak için olağanüstü bir etkinlik görülmektedir. Sayın meslektaşlarımız bu sorunlar üzerinde ne kadar çok in­celemelerde, tartışmalarda bulunurlarsa, hepimizi şiddetle il­gilendirmesi gereken eğitsel sorunların çözümünü o kadar ko­laylaştırmış olurlar. Biz, fırsat buldukça, çeşitli yerlerde uygulanan çeşitli programları öğretmen arkadaşlarımızın dikkatlerine sunmak is­tiyoruz. Sayın arkadaşlarımız bulundukları okullarda öğrencilerine uygulatmış oldukları projeleri bize lütfen bildirmek zahmetinde bu­lunurlarsa, bunları, dergimizde yayımlamayı vaad ediyoruz.

“Proje Yöntemi”, demokratik kuralların da uygulanmasını gerekli kılan bir yöntemdir. “Toplu Öğretim Sistemi” proje yöntemi ile il­gilenmediğinden, işin bu yönü de yıllarca ihmal edilmiştir. Dergilerde “Demokrasi” konusunda yazılan yazılar, insanlarda gerçek kavramına ula­şamamış, birer yaşantı haline gelememiştir. Buna, 1950’den sonra ye­niden dönülmek zorunda kalınmıştır.

“Proje Yöntemi” ile ilgili bu yazı, bugün de bütün canlılığıyla okunmaya değer. O, bu yazısında, o zaman bizim için hatta Amerika için de ‘ eni” olan, Thorndike’ın “öğrenme kuramına” ve J. Dewey ile Kilpatrik’in ‘proje’ anlayışına dayanmıştır. İlkokullardaki “Hayat Bilgisi” dersleriyle İşi ünitelerin proje esasına göre uygulanmasını istemiş, hatta, bazı proje ad an da sunmuştur. Fakat, daha sonra, bu konu üzerinde fazla duran olmuştur.

Meslekî Kişiliği:

Ölümü dolayısıyla öğrencilerinin yazdığı yazılarda İhsan Sungu’nun geniş kültürlü, iyi bir öğretmen olduğu, öğrencileriyle çok yakından il­gilendiği, yerinde ve zamanında özlü konuştuğu, uygulama okulu ça­lışmalarını çok mükemmel yönettiği bildirilmiştir. Uzun ve tatlı ko­nuşmalarını fıkra, bilimsel ve edebi bilgilerle süslediği; tekrar olduğu zaman bile bunu -hiç kimseyi sıkmayacak şekilde- yeni bir şey söy­lüyormuş gibi yaptığı yazılmıştır. Ders uygulamalarında, hiçbir öğ­rencinin onurunu ve gururunu kırmadan, geliştirici eleştiriler yaptığı; sert eleştirilerde bulunan diğer öğrencilerin haklı eleştirilerini bile, öğrenci le­hine yorumlayarak, onun gururunu okşamaya çalıştığı bildirilmiştir. Bu özelliği ile, öğretmen okullarında daha sonra yapılan ders uy­gulamalarının eleştirisinde örneklik görevi yapmıştır. Bu gelenek, öğ­retmen yetiştiren kurumlarda az çok bugün de devam etmektedir.

Kaynak: Öğretmen Yetiştirme Açısından Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi Üzerine Bir Araştırma, Cavit BİNBAŞIOĞLU, Milli Eğitim Basımevi, 1995

İlgili Makaleler