Tarih

İbrahim (Padişah) Kimdir, Hayatı, İdamı

İbrahim. 18. Osmanlı pâdişâhı ve 83. İslâm halîfesi (D. 5 Kasım 1615, Ö. 18 Ağustos 1648). Babası Sultan I. Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem Sultandır.

8 şubat 1640’da kardeşi IV. Murad’ın ölümü üzerine, 25 yaşında Osmanlı tahtına çıkmıştır. Şehzadeliği boyunca çok sıkı ve devamlı, korku içinde, bir kapalı bir hayat geçirdiği ve dört kardeşinin öldürüldüğüne bildiği için, kendisine IV. Mu­rad’ın ölüm haber verenlere  inanmamış, ancak Valde sultan ile saray mensuplarının ısrarları ve sadrazamın huzuru ile, tahta çıkmıştı. 1638’den beri sadaret mevkiini işgal eden Kara Mustafa Paşa, saltanat değişkiliğinden sonra da, bağımsız olarak hareket etmek üzere, mevkiini korudu; İbrahim’in ilk senelerinde devlet idaresinde görülen nisbi huzur ve sükun, istikrarlı vaziyet ve bazı başarılar, bu liyakatli vezir-i azamın isabetli tedbirleri sayesinde, mümkün olabilmiştir.

Sultan İbrâhim tahta geçtiğinin ilk senesinde Mirgünoğlu hâdisesi vukû buldu. IV. Murâd’ın İran Seferi sırasında Revân Kalesi kumandanı olan Emir Mirgünoğlu, kalenin fethinden sonra affedilerek Emirgan’da oturmasına müsâade edilmişti (Bugün Emirgan adı bu zâtın isminden dolayıdır). Sefih, ayyaş ve ahlâksız bir kimse olan Mirgünoğlu, IV. Murâd’ın ölümünü fırsat bilerek bölücü ve yıkıcı propagandalarla Müslümanları aldatmaya başladı. Bu faâliyetleri üzerine Sultan İbrâhim Han yerinde bir kararla onu îdâm ettirdi. Hurûfîler ve mülhidler, bundan dolayı İbrâhim’e düşman oldular. Çeşitli iftirâlarda bulundular. Öldürülen Mirgünoğlu’na “Kesikbaş Evliyâ” diye propaganda âleti yaptılar.

İbrâhim bundan sonra dış meseleler ile ilgilenmeye başladı. 1637’de Ruslar tarafından işgâl olunan Azak Kalesi üzerine bir ordu gönderdi. Kırım kuvvetlerinin de gelmesi üzerine Ruslar kaleyi teslim ettiler. Almanya sınırında ise akıncılar dâimî olarak Avusturya’ya akınlar düzenliyorlardı. 1641’de düzenlenen akında, Osmanlı akıncıları Bavyera içlerine kadar ilerledi. Kuzey Bavyera’daki bâzı kasabalar, Osmanlı hâkimiyetini kabul ettiler. Bu akınlardan büyük zarâra uğramaları üzerine İmparator Ferdinand, Osmanlı fetihlerini kabul ederek Zitvatoruk Antlaşmasını yeniletmeye muvaffak oldu.

Diğer yandan Malta Saint-Jean Şövalyelerinin fırsat buldukça Türk ticâret gemilerine saldırmaları yüzünden, Sultan İbrâhim onların en büyük sığınağı olan Girid Adasının fethini emretti. 20 Haziran 1645’te Sakız Adasından denize açılan Osmanlı donanması, 17 Temmuz’da Girid’in Hanya limanını fethetti. Hanya’nın Osmanlılar tarafından fethi, Avrupa’da büyük akisler uyandırdı. Almanya ve İtalya, asker göndererek Venedik’e yardım karârı aldılar. Bu sırada Hanya muhâfazasına getirilen Deli Hüseyin Paşa, harekâta devâmla Resmo Kalesini ele geçirdi. Osmanlı donanması muhârebeye devâm ederken, Sultan İbrâhim’in hal’i olayı meydana geldi.

1647’de Kara Mûsâ Paşanın ölümüyle sadâret makâmına getirilen Hezarpâre Ahmed Paşanın dikkatsiz ve adâletsiz davranışları aleyhte büyük bir propaganda ve isyânı berâberinde getirdi. Bu arada Hurûfilerin Sultan İbrâhim aleyhine yaptıkları iftirâlar da hedefine ulaşmıştı. Nitekim Hezarpâre Ahmed Paşa aleyhine olarak başlayan isyân, İbrâhim’in de tahttan indirilmesiyle sonuçlandı.Tahta, 7 yaşındaki oğlu şehzade IV. Mehmed çıkarıldı.

Karara siddetle karşı koyan küçük yaştaki oğlunun saltanatı caiz olamayacağını ve ihtiyar sadrazamı padişah yapacaklarını zann ve iddia eden İbrahim nihayet direnmenin faydasızlığını gördü ve— ” … başımıza yazılan bu imiş, emir Allahın” — diyerek, kendisi için hazırlanan mahbese, mütevekkilane, girdi. Aurak, kapısı örtülen ve yalnız bir penceresi bulunan bu odada feryad ve figan eden iabtindan mahrum padişahin hali Enderun halkına dokunuyor ve bilhassa evvelce başı boş durumdan faydalanmaya çalışmış olanlar, aralarında, onu çıkartıp tekrar tahta çıkarmak çarelerini anyorlardi. Bu vaziyet karşısında isyâncılar ve bunların önderi olan Sofu Mehmed Paşa, Sultan İbrâhim hayatta durdukça rahat edemeyeceklerini bildiğinden, şeyhulislamın verdiği fetvayla, İbrahim hapis edildiği odadan alınarak, boğduruldu (18 Ağustos 1648).

Şeklen ağabeyisi Murad’a benzeyen, her şeyde acele göstererek çabuk-çabuk konuşan, emirlerinin derhal husülünu bekleyen ve teenni bilmeyen, fakat, çok comert tabiatlı bulunan İbrahim, tahta çıktığı zaman Osmanlı hanedaninın son erkek evladı idi. Öldüğü zaman 4 oğlu kalmıştı ki, bu suretle, kendisinden sonra bu hanedandan gelen padişahların ceddidir ve tarihin kaydettigi tek meziyeti de budur.

İbrâhim devrine kadar uzanan Osmanlı kaynaklarının bir tânesi hâriç, bu Sultân’ın aklî dengesinde bozukluk olduğuna dâir hiçbir bilgi yoktur. Karaçelebizâde’nin Ravdat-ül-Ebrâr kitâbında yer alan Sultan’ın aleyhindeki bu yazı, onun Sultan’ın tahttan indirilmesinde ve öldürülmesinde rolü bulunduğu, kindârlığı ile tanındığındandır. Bu târih mûteber kabûl edilmemektedir. Târih, Sultan’ın deli olmadığını iftirâlara uğradığını bildirmektedir.

İlgili Makaleler