Kimdir

İbnü’s Semânî Kimdir? Hayatı ve eserleri

İbnü’s Semânî Kimdir? Hayatı ve eserleri: Mansûr b. Ahmed b. Abdi’l-Cebbâr el-Mervezi et-Temîmî, meşhur bir âlimdir. Künyesi Ebü’l-Muzaffer’dir (426) târihinde doğmuş, bilâhare birçok seyahatlerde bulunmuş, Horasan’da, Bağdat’ta, Kûfe’de, Hicaz’da bir hayli meşâhire mülâkî ohnuş, bir müddet Horasan’da ikamet etmiş, nihayet Merv’e avdet edip orada (489) târihinde vefat eylemiştir. Men­sup olduğu hanedan efradı fi’l-asl “Benî Temîm” den “Sem’ân” Kabilesi­ne mensupturlar. Bu cihetle Sem’ânî nisbetiyle şöhret bulmuştur. Rahmetu’llahi aleyh.

Îbnü’s-Sem’ânî, büyük bir ilim ve irfan ocağına mensuptur. Babası da, kardeşi de, evlâd ve ahfadı da bütün ilim ve faziletle temayüz etmiş kimselerdir. Kendisi, babası Ahmed b. Abdül-Cebbâr’dan, Ebû Ganim Ahmed’ten, İbni Heysem ile Ebü’1-Gar’âim b. el-Me’mûn gibi zâtlardan ilm-i hadîs ve şâire ahzetmiştir. Kendisinden de oğullariyle Ebû Tâhir es-Sincî, îbrâhim el-Mervezî, Ömer b. Muhammed es-Serahsî gibi meşâhir rivayet­te bulunmuşlardır.

Ebü’l-Muzaffer, tefsirde, hadîste, fıkıh ve usûl-i fıkıhta büyük bir üstaz idi, pek kıymetli eserleri, fazilet ve irfanının birer şahididir, ifâdesi fasîh, hafızası güzel hikâyeler ile, nükteler ile, manzumeler ile müzeyyen idi.

İmâmü’l-Haremeyn, Ebü’l-Muzaffer hakkında pek takdirkâr bulunur­du. Abdü’l-Gaafir el-Fârisî dahi derdi ki : Ebü’l-Muzaffer, zamanında fazl, zühd ve vera tarikat i’tibâriyle asrının feridi idi.

Ebü’l-Muzaffer, bidâyeten Hanefiyyü’l-mezhep iken bilahare Şafiî mezhebine intikaal etmiştir.

Şöyle ki : Ahmed es-Sem’ânî, Hanefî imamlarından fâzıl bir zât idi. tki oğlu var idi. Biri işbu Ebü’l-Muzaffer, diğeri de Ebu’l Kaasım Alî, her ikisi de Hanefî mezhebine sâlik, Hanefî fukahâsı arasında müşârün-bi’l-benân idi. Ebü’l-Kaasım, yüksek me’mûriyetlerde bulunmuş, büyük bir servet ve haşmet sahibi olmuştu. Ebü’l-Muzaffer ise, uzun seyahatlerden sonra (468) senesi Merv’e avdet etmişti, hâlâ Hanefî mezhebinde bulunu­yordu.

Müdâfaası uğrunda otuz sene kadar münazaralarda bulunmuş oldu­ğu Hanefî mezhebini bilâhare terkederek Şafiî mezhebini taklide başla­mıştır.

Ebü’l-Muzaffer, bu mezhep tebdilini bâzı mânevi işaretlere mebnî il­tizâm ettiğini hikâye etmiştir. Bu yüzden iki mezhep müritesipleri ara­sında bâzı münâkaşalar, muhâsamalar yüz göstermiş, hattâ bizzat karde­şi Ebü’l-Kaasım dahi bu hareketinden dolayı Ebü’l-Muzaffer’i muâhaze etmek istemiş, Ebü’l-Muzaffer de bir aralık Merv’i terk ederek Nîsâbûr’a gitmişti.

Ebü’l-Muzaffer, vaktiyle yapmış olduğu bir seyahat esnasında başın­dan geçen bir vak’ayı şöylece anlatmıştır :

“Ben (461) târihinde Bağdad’a gitmiştim, orada fukahâ ile münaza­ralarda bulunmuş, daha sonra Hicaz’a giderken yolda Urbâ’nın eline esîr düşmüştüm. Urban, beni de yanlarına alarak develeri gütmek için beraber gezdirirlerdi. Ben onlara okur yazar olduğuma dâir bir şey söylememiş­tim, bir gün ileri gelenlerinden biri evlenecek oldu, şehirlerden birine gi­derek nikâhlarını akd ettirmek istiyordu, esirler arasında bulunan bir şa­hıs, beni göstererek şu kendisiyle beraber deve güttüğümüz adam, Hora­san’ın fakîhidir, demesin mi?. Hemen beni çağırdılar, bâzı sualler sordu­lar, ben de kendilerine Arapça cevap verince pek mahcup oldular, beni esîr etmiş olduklarından dolayı i’tizâra başladılar, nikâhlarını kıydım, pek sevindiler, kendilerinden bir şey istememi rica ettiler, ben istemekten çekindim, beni alıp Mekke-i Mukerreme’ye kadar götürdüler.”

Ebü’l-Muzaffer, böyle bir esaret devresi geçirdikten sonra Mekke-i Mükerreme’de bir müddet mücavir kalmış, bu esnada “Sa’d ez-Zencânî” ye musahip olmuş, ba’dehû Horasan’a dönmüş, (468) târihinde Merv’e vâsıl olmuştur.

Bir aralık Nîsâbûr’a gidince kendisine bir kürsî-i tezkır ihzar edilmiş­ti. Burada müessir, beliğ mev’ızalariyle halkı tenvir etmiş, bilâhare tek­rar Merv’e dönünce Şâfiîlere mahsus bir medresede tedris ile meşgul ol­muştur.

Ebü’l-Muzaffer’den sonra gelen Sem’ânî ailesi umûmen Şafiî mezhe­bine sâlik olmuşlardır! Hepsi de ilim ve irfan ile târihte temayüz etmiş zatlardır. Bahusus (506) târihinde doğmuş olan meşhur müverrih Ebû Saîd Abdü’l-Kerîm es-Sem’ânî işbu Ebü’l-Muzaffer’ in hafididir. Tâcü’1-İslam ünvanını hâiz bulunan bu kıymetli müverrih Hatîb-i Bağdâdî’nin kırk ciltten müteşekkil Târîh-i Bağdat adındaki eserine on beş ciltlik bir zeyil yazmıştır. Bundan başka Kitâbü’l-Ensâb ünvanlı beş ciltlik bir eseri daha vardır ki, o da pek kıymetlidir. “Merv” şehrinin mükemmel bir târihini de yazmıştır ki, yirmi ciltten mürekkeptir. Bir de oğlu Ebü’l-Muzaffer Abdü’r-Rahîm için Mu’cemü’l-Meşâyih,Avâlî nâmiyle iki kitap yazmış­tır. Mu’cemü’l-Büldân, Tuhfetü’l-Müsâfir, El-Esfâr ani’l-Eş’âr, Et-Tahbîr fi’1-Mucemi’l-Kebîr, Fazâilü’ş-Şâm ünvanlı eserleri de vardır. Tezkiretü’1-Huffâz’da kendisinden pek sitâyişli bir lisan ile bahsedilmektedir. .

Müellefâtı: Ebü’l-Muzaffer, Mansûr-ı Sem’ânî’nin bir çok mu’teber te’lîfâtı var­dır. Bir kısmı şunlardır : üç cilttir. Usûl-i fıkh’a aittir. hilâfiyyâta mütealliktir.bu kitap, Ebû Zeyd ed-Debbûsî’ye red ve onun Esrâr-ı Debbûsî ünvanlı eserine cevap olarak yazılmıştır. (Hadîs-i şerîfe dâir zaibt edilen takrirleri) bütün bu eserler, Şafiî Mezhebine göre kaleme alınmış­tır.

KAYNAK: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi (Tabakatü’l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi