Kimdir

İBN-İ FUREK KİMDİR? HAYATI VE ESERLERİ

Muhammed b. “el-Hasen b. Fûrek el-Ensârî el-Isfehânî, meşhur bir âlim­dir. Künyesi “Ebû Bekr” dir. (406) târihinde vefat etmiştir. Nîsâbur’da “Hîre” denilen mahalde medfûndur. Kabri bir ziyâretgâh bulunmaktadır.

Mevki-i   İlmîsi:

İbn-i Fûrek, Şafiî fukahâsından müfessir, fâzıl bir zâttır. Ebü’l-Hasen el-Bâhilî, Abdullah b. Ca’fer el-Isfehânî, İbn-i Hurrezât el-Ehvâzî gibi meşâhirden ilim ahzetmiş, kendisinden de El-Hâkim, Ebû Bekr el-Beyhakî, Ebü’l-Kasım el-Kuşeyrî gibi zatlar rivayette bulunmuşlardır.

İbn-i Fûrek, Irak’ta Şafiî mezhebini tahsil etmiş, Rey şehrine gidip ora­da bir müddet kalmış, sonra Nîsâbur’a giderek orada had’s okutmuş; bir medrese yaptırmış,uhdesine tevcih edilen bir medrese müderrisliğini de kemâl-i muvaffakiyetle îfâda bulunmuştur.

İbn-i Fûrek, Kerrâmiyye taifesi aleyhinde bulunduğundan onların siyâse­ti üzerine Sultan Mahmud Gaznevî tarafından isticvâb için Gazne’ye celb edilmiştir, kendisine isnâd edilen i’tikadî bir töhmetten beri olduğu tezahür etmiş, vuku’ bulan münazaralarda yüksek kudreti anlaşılmıştır. Nîsâbur’a avdet ederken yolda Kerrâmiyye taifesine mensup bir şahıs tarafından tes-mîm edilmekle şehîden vefat etmiş, naşı Nîsâbur’a nakledilmiştir.

Ebü’l-Kasım el-Kuşeyrî diyor ki : Ebû Bekr b. Fûrek’ten işittim, diyor­du ki : Ben bir fitne yüzünden mukayyet olarak Şîrâz’a götürülmüştüm, sa­bah vakti idi ki, şehrin kapısına yaklaşmış bulunuyordum, kalben çok mah­zun idim, aydınlık başlayınca gözlerim şehrin kapısı üzerindeki bir mescidin mihrabı üzerine dokundu, bu mihrap üzerinde nazm-ı Kur’anîsi yazılmış bulunuyordu. Bunu görünce derhal bana kalben bir kanâat geldi ki, ben bu fitneden Hakk’ın  yardımiyle yakın bir zamanda kurtulacağım, filvaki’ öyle de oldu.

İbn-i Fûrek bir allâmedir. Tefsir, fıkıh, usûl-i fıkh, kelâm ilimlerinde mütebahhir idi, mehîb, müteverri’ olan bu zâtm mev’ızaları da pek beliğ idi. Tefsîre, kelâma, usûl-i fıkh’a dâir yüze karip eseri vardır.

Sa’lebî diyor ki : İbn-i Fûrek, tefsirini evvelce bize ezber olarak basît bir tarzda yazdırmaya başlamıştı, sonra yeniden yazmaya başlayıp bitirin­ceye kadar yalnız sualler ile cevaplara hasretti.

Me’hazlar  :  Tamakaatü’s-Sübkî,  Keşfü’z-Zünûn,  El-A’lâm.

KAYNAK: Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi (Tabakatü’l-Müfessirin), Bilmen Yayınevi

İlgili Makaleler