Tarih

I. Mahmud Kimdir, Hayatı, Dönemi

I. Mahmud

I. Mahmud 24. Osmanlı pâdişâhı, 89.İslâm halîfesi. Babası II.Mustafa, annesi Sâlihâ Vâlide Sultandır. 2 Ağustos 1696’da Edirne’de doğdu, 13 Aralık 1754’te İstanbul’da öldü.Tahsiline 18 mayıs 1702 günü, Edirne sara­yında Dârussaâde ağası Nezir Ağa nezâreti al­tında yapılan ve bizzat babası II.Mustafa’nın da katıldığı büyük merasim ile başlamıştır. Şehzâdeliğinde, yüksek fen ve din ilimleri öğrenmiştir.

II.Mustafa ‘nın diğer şehzadelerine tercih ettiği Mahmud, 8 yaşında iken, babası tahttan indirilince ( 23 Ağustos 1703), babası ve kar­deşleri ile beraber, hapsedildi ve III.Ahmed tarafından İstanbul’a getirilerek, Saray-i âmirede bir dâireye yerleş­tirildi.

I.Mahmud, Patrona Halil isyanı neticesinde, III.Ahmed’in tahttan indirilmesi üzerine, 1 Ekim 1730’da tahta çıktı. III.Ahmed’in saltanattan feragat ede­rek, yeğenine uzun öğütler verdikten sonra, bi’at ettiğine ve oğulları Süleyman ye Mehmed ile beraber, sarayın mahlû pâdişâhlara mahsus kısmına çekilmiştir. I.Mahmud’un cü­lusu gece yarısından sonra olduğu için, ona ancak saray halkı bî’at edebilmiş, cülus keyfiyeti 3 Ekim’de duyulduğundan, devlet erkânının bi’atı o güne’kalmıştır.

I.Mahmud’un ilk günlerinde hâkimiyet tâmâmen âsîlerin elinde kaldı. Patrona Halil ve taraftarları, şeyhülislâmlığa, Rumeli ve Ana­dolu kazaskerliklerine, İstanbul kadılığına, ye­niçeri ağalığına ve ocak ağalıklarına kendi adamlarını getirdiler; sadâreti Silâhdar Mehmed Paşa’ya verdirdiler. Kendileri, memur kabul etmeyerek, hükümet üstünde bir kuvvet ola­rak kalmağı tercih ettiler.

I.Mahmud, zamanla iç dengeleri sağlayarak tahammül edilemez boyut kazanan Âsî Patrona Halil’i ve zorbaları imhâ ettirdi (Kasım-Aralık 1730). İstanbul’da emniyet ve asâyişi sağladı. İçişlerini düzelten Sultan Birinci Mahmud Han, doğuda hududa saldıran İran Safevîleri ile, batıda Avusturya ve Rusya’ya karşı tedbir aldı.

Doğuda İran ile Üçüncü Ahmed Han devrinden beri devam eden hâdiselere son vermek istedi. Ancak
İran Şâhı bir taraftan anlaşmak üzere hey’etler gönderirken, diğer taraftan büyük kuvvetlerle Revan üzerine yürüdü. Şah’ın elçi göndermekteki maksâdının Osmanlı hükûmetini yanıltmak ve oyalamak olduğu anlaşıldığından elçi ve maiyeti Mardin Kalesine hapsedildi. Osmanlı kuvvetleri, İran Seraskeri Ahmed Paşa ile Erzurum Vâlisi ve Revan Seraskeri Hekimoğlu Ali Paşa kumandası altında iki koldan harekete geçti. 30 Temmuz 1731’de Kirmanşah alındı. 15 Eylülde Kûrican Sahrasında İran kuvvetleribozguna uğratıldı. Urmiye ve Tebriz ele geçirildi. İran Şahının sulh istemesi üzerine Ocak 1732’de Ahmed Paşa Antlaşması imzalandı. Buna göre Aras Nehri iki devlet arasında hudud olarak kabul edilirken Revan, Gence, Nahçıvan, Bitlis, Şirvan ve Dağıstan Osmanlılara; Tebriz, Kirmanşah, Hemedan, Luristan ve Erdelan eyaletleri ise İran’a bırakıldı. Ancak 1733’te İran’da iktidarı ele geçiren Nâdir Şah, Osmanlıların fethettiği bölgeleri almak için tekrar savaş açtı. 1735’te Arpaçay’da yapılan savaşı Osmanlılar kaybetti. Gence, Tiflis ve Revan İran’ın eline geçti.

Osmanlı Devletinin doğuda İran ile mücâdelesinden istifâde eden Avusturya ve Rusya da iki cepheden
harekete geçmişti. Azak Kalesini ele geçiren Ruslar Osmanlı kuvvetlerinin toparlanmasına meydan vermeden Gözleve, Kılburun ve Urkapı’yı da işgal ettiler. 12 Temmuz 1737’de harekete geçen Avusturya ordusu ise Bosna, Sırbistan ve Eflak’a girdi. Bu mağlubiyetler ve düşmanın girdiği yerlerde büyük tahribat ve mezâlim yapması I.Mahmud’u son derece üzdü. Sedarete getirdiği Muhsinzâde Abdullah Paşayı Rusya üzerine, Hekimoğlu Ali Paşayı da Avusturya üzerine sefere memur etti. Muhsinzâde süratli bir hareketle Özi ve Kılburun kalelerini ele geçirirken, Hekimoğlu Ali Paşa ise Banyaluka’yı kuşatan Avusturya kuvvetlerine büyük bir darbe indirdi. Yapılan savaşta Avusturya kuvvetlerinin asker zayiatı 60 bin idi. Hekimoğlu Ali Paşanın bu zaferi İstanbul’da büyük bir sevince sebep oldu. Bu zaferler üzerine Avusturya ve Rusya barış istemek zorunda kaldı. Nihayet 18 Eylül 1739 târihinde Avusturya ve Rusya ile Belgrad Antlaşması imzâlandı. Avusturya Devleti ile yirmi yedi yıllık, Rusya ile süresiz olan antlaşmaya göre, Belgrad Osmanlı Devletine kaldı. Avusturya ile Tuna ve Sava nehirleri tabiî hudud kesildi. Ruslar, Azak Denizi ve Karadeniz’de donanma bulundurmayacaktı. Kazaklar Osmanlı topraklarına, Kırım Hanlığı da Rusya’ya akın
etmeyeceklerdi.

Rusya ve Avusturya devletleriyle antlaşmalar sağlayan I.Mahmud  yeniden İran üzerine döndü. Nadir Şah ise bu vaziyet karşısında Osmanlılarla baş edemiyeceğini anlayınca Kasr-ı Şirin Antlaşması maddeleri üzerinden yeniden antlaşma teklifinde bulundu ve bu istek kabul edildi (1746). Böylece 1739 Belgrad Antlaşmasıyla batı ve kuzey, 1746 Osmanlı-Avşar Antlaşmasıyla da doğu hudutlarını emniyet altına alan I.Mahmud muhârebelerdeki muzafferiyet üzerine Gâzi ünvanı verildi. I.Mahmud bundan sonra ülkede pekçok îmâr faâliyetlerinde bulunup, ilim, kültür, sanat sâhalarında çok kıymetli eserler yaptırdı. Kâğıthâne civârındaki Bahçeköy ile Balaban köyleri arasında geçen iki çayın sularını toplayan Topuzlu Bendini yaptırdı. Burada toplanan sular, Taksim’deki depodan, Tophâne’deki Meydan Çeşmesi ile Azapkapı’da Sâlihâ Sultan Çeşmesi ve Beşiktaş, Galata, Kasımpaşa, Tepebaşı semtlerinin çeşitli yerlerindeki kırk kadar çeşmeye su verildi. Halk bol ve tatlı suya kavuşturuldu. Pekçok saray, kasır inşâ ve tâmir ettirildi. Beşiktaş Sarayının bir çok kısımlarını ve Bayıldım Kasrını yeniden yaptırdı. Yûşâ Tepesi civârındaki Tokat Köşkünü donatıp, Hümâyûn-âbâd, Kandilli Sarayını îmâr ettirerek Nevâbâd isimleri verildi. Kanlıca’da Mihr-âbâd Kasrını yaptırdı. İstanbul’da Ayasofya Câmii içine, Fâtih Câmii yakınında ve Galatasaray’da olmak üzere üç, Belgrad’da bir kütüphâne yaptırdı. Ayasofya Câmii Kütüphanesine sarayın hazîne odasından pek nefis, kıymetli, nâdide kitaplar gönderdiği gibi, devrin devlet adamları da hediyelerde bulunarak dört bin cilt nâdide kitap toplandı. Ayasofya Kütüphânesine İslâm âleminin en meşhûr hattatlarından Ya’kût-ı Musta’sımî, Şeyh Hamdullah ve Hâfız Osman hatlarıyla Mushaflar ve hz.Osman ve hz.Ali’ye âit olduğu söylenen iki Kur’ân-ı kerîm de kondu. Kütüphânenin masrafını karşılamak için de Cağaloğlu’nda çifte hamamı yaptırıp, gelirini vakf etti. Ayasofya’ya bitişik aşevi yaptırıp, huzûrunda düzenlenen merâsimle açıldı. Galatasaray ocağında yaptırmış olduğu kütüphâneye, saraydan kitaplar gönderip, açılış merâsiminde, kütüphânenin iki tarafına yaptırılmış olan çeşmelerin hazînelerine şekerli şerbet doldurulup, halka ikrâm edildi. Nûruosmâniye Câmiinin yapımını başlattıysa da, vefâtından bir yıl sonra tamamlanabildi. Beşiktaş’da Arap İskelesi Câmii, Rumeli Hisarı’nda İskele Câmii, Üsküdar’da Sultan Mahmûd Câmii ve Kandilli, Defterdârkapısı, Tulumbacılar odası, Yalıköşkü, Yıldıztepe mescidlerini yaptırdı.

I.Mahmud devrinde, ilim kültür ve sanat faaliyetleri arttı. İkinci defâ matbaa açıldı. Matbaa ve hattâtların artan kâğıt ihtiyâçlarının karşılanması için Yalova’da kâğıt fabrikası kuruldu. Ülke içinde ve dışında Osmanlı Devletine azamet devri yaşatan I.Mahmud, 13 Aralık 1754’te Cumâ selâmlığı yapıp, Cumâ namazını kıldıktan sonra vefât etti. I.Mahmud, Nûruosmaniye câmiinin yanında kendisi için yaptırdığı türbe­ye değil, halefi III.Osman’ın emri ile, baba­sı II.Mustafa’nın türbesi olan Yeni Câmii yanındaki Turhân Sultan türbesine gömülmüştür. Çok zekî, anlayışlı, hamiyetli, lütufkâr ve merhâmetli idi. Askerî ıslâhât taraftarıydı. Askerî kitaplar yayınlattı. Lütuf ve merhâmeti çok olduğundan, devrindeki İstanbul yangın ve zelzelesinde zarar görenlerin ızdırâbına samîmiyetle ortak olup, yanan, yıkılan yerlerin yeniden yapılması için çok yardım etti. Devlet adamları ile memurları kontrol ettirdi. Faaliyetleri ciddiyetle tâkib ettirip, zamânın ve memleketin durumuna göre icrâatlarda bulunurdu. İlim, sanat, edebiyât meclislerindeki sohbetlere katılır ve Sebkâti mahlâsıyla şiirler yazardı.

İlgili Makaleler