Tarih

I. Haçlı Seferi Tarihi, Dönemi, Sonuçları

Propaganda ve Hazırlık
Birinci Haçlı seferini düzenleyen Katolik mezhebinin Kluni tarikatına mensup olan Papa II. Urbain’dir. Papa II. Urbain, Doğu’da Avrupalı ziyaretçilere her türlü zulüm ve kutsal yerlere hakaret edildiğine dair pek çok abartılı ve asılsız rivayetlerle Hıristyan halkı tahrike başladı. Bu arada. Papa II. Urbain, Fransa ruhban heyetine ait meseleleri müzakere etmek için H. 488 (M. 1095) yılında Fransa’nın Kalermun şehrinde toplanan ruhani meclisinin toplantısına gitti. Bu mecliste yaptığı konuşmada, bütün Hıristiyanlık âlemini, Müslümanlara karşı kutsal savaşa teşvik etti. Savaş için her kim silahlanırsa bütün günahlarından kurtulacağını, katillerin dahi işlediği cinayetin affolunacağını bildirerek, savaşa katılanların kadın ve çocuklarının, mal ve mülklerinin kilisenin himayesi altında, her türlü taarruzdan masun kalacağını ilan etti.

Avrupa’da, Müslümanlara karşı Haçlı ordusunun teşkili hususunda Papa II. Urbain’in en kıymetli yardımcısı, aynı tarikattan olan Ermite lâkabıyla maruf Pierre Lermite adında bir keşiş idi. Piyer Lermit, yalınayak, başı açık, elinde büyük bir haç,  köy köy, kasaba kasaba dolaşarak halkı kutsal savaşa teşvik etti.

Öncü Sefer Başlıyor
Kalermun ruhani meclisinin toplantısından üç ay sonra, Fransa’da, kadın-erkek her yaştan kırk-elli bin kişi mukaddes cihad için toplandı. Bunlar, rahip Piyer Lermit ve Yoksul Gotiye (Gautier Şan-savoir) adında fakir bir şövalyenin idaresinde öncü grubu teşkil ederek Fransa’dan hareket ettiler. Ren Nehrini geçtikleri zaman, Almanya’dan gelen kırk-elli bin kişilik bir Haçlı kuvveti de kendilerine katıldı.

Her uğradıkları yerlerde sayıları gittikçe artan bu öncü kuvvet, düzensizdi. Yollarda, geçimlerini sağlayabilmek için geçtikleri yerleri yağma ediyorlardı. Onun için Macaristan, Sırp ve Bulgarların nefret ve düşmanlıklarını kazandılar. Bu ülkeler, geçtikleri yerlerde sefalet ve perişanlık bırakan Haçlı öncülerini bir an önce ülkelerinden geçirmek için ellerinden gelen çabayı sarfettiler.

Haçlıların bu aç insanları, her rastgeldikleri şehrin Kudüs olup olmadığını sora sora İstanbul surlarının önüne kadar geldiler. Bizans İmparatoru Alexis Comnene (Aleksi Komnen), evvelce Andolu Selçuklu Devleti’ne karşı papa vasıtasıyla Avrupa’nın yardımını istemişse de, gelen bu düzensiz ve sefil kalabalıktan hiç hoşlanmadı. Haçlı ordularından faydalanarak Anadolu’yu Selçuklulardan kurtarmak hayali bir anda suya düştü. Ve gelenleri İstanbul’a sokmadan ve hiç bekletmeden Yalova’dan Anadolu’ya geçirdi.

İlk Temas
Haçlı ordusunun iki yüz bin kişiyi bulan öncü kuvveti, Anadolu’ya geçince, İslâm ülkelerine girmiş oldu. Ve böylece ilk kez Türklerle temasa geldiler. Hemen Anadolu Selçukları devletinin o zamanki hükümet merkezi olan İznik şehrini kuşatmaya giriştiler. Karşılarına, Anadolu Selçuklu devletinin hükümdarı I. Kılıç Arslan çıktı. Meydana gelen kanlı savaşta iki yüz bin kişilik Haçlı ordusundan ancak üç bin kişi kurtulabildi. Yoksul Gotiye, savaş meydanında öldürüldü ise de, Keşiş Piyer Lermit, H. 489 (M. 1096) yılındaki bu savaştan canını zor kurtarıp kaçabildi.

Haçlıların öncü kuvvetlerin bu şekilde yok edildiği sıralarda, Fransa ve İtalya’da asıl Haçlı ordusu hazırlanıyordu. Bu ordu, İstanbul surları önünde buluşmak üzere H. 489 (15 Ağustos 1096) da dört koldan harekete geçti. Fransa Kralı Philip (Filip) ile Almanya İmparatoru IV. Henri (Hanri), Papa tarafından daha önce afaroz edilmiş olduklarından, Avrupa krallarından hiçbiri bu sefere katılmadı. Büyük derebeylerden ve şöhretli şövalyelerden oluşan bu Haçlı ordusunun başkanı Papa ise de, yerine bir piskoposu vekil sıfatıyla gönderiyordu.

İstanbul önlerine gelen esas Haçlı ordusunda birçok ünlü şövalye, soylu, kont ve dukalar vardı, sayı bakımından bir milyona yakın ise de, asıl savaşçıların toplamı üç yüz bin kişiden fazla değildi. Kumandanları ise Fransız asilzadelerinden Godefroy de Bouillon idi.

Bizans İmparatoru Aleksi Komnen bu kalabalığı görünce, İstanbul’un zaptedilmesinden çekinerek, orduyu bir an önce Anadolu yakasına geçirmek için yardımlarda bulundu. Bu arada Anadolu şehirlerinin Selçuklulardan alınarak Bizans’a verileceğine dair vaad da aldı. Kendisi de Haçlı ordusu ile birlikte bir Rum ordusunu Anadolu’ya gönderdi.

Haçlı ordusu Anadolu’ya geçince, Anadolu Selçuklularının hükümet merkezi olan İznik’e yürüdü. I.Kılıçarslan, şehri terkederek başka bir yerde savaşa hazırlandı. Haçlı ordusu da İznik’i bir süre kuşatıp sonra zaptetti.

Haçlı ordusu ile Anadolu’ya geçen Bizans ordusu, İzmir ve Ayasluğ taraflarına doğru ilerleyerek bu bölgeleri Selçuklulardan aimaya çalışırken, Haçlı ordusu da İznik şehrini zaptettikten sonra Suriye’ye gitmek için Anadolu içlerine doğru yürüyüşe geçti.

I. Kılıçarslan’ın Meydan Savaşı ve Yıpratma Savaşları
I. Kılıçarslan, Haçlı ordusuna Eskişehir civarında rastlayarak şiddetli bir şekilde hücumda bulundu. Meydana gelen kanlı savaşta, I. Kılıçarslan, Haçlı ordusunun çok fazla oluşu dolayısıyla onlara bir miktar kayıp verdirmekten başka bir şey yapamayarak savaş meydanından çekildi. Bu savaş ona, Haçlılarla meydan savaşı yapmaktan vazgeçmesini öğretti. Bunun üzerine I.Kılıçarslan, ordusunu küçük küçük gruplara ayırarak yollarda her fırsatta Haçlı ordusuna stratejik bölgelerde hücum ederek, yıpratma savaşlarına başladı, pek çoğunu kırdı. Ayrıca, Haçlı ordusunu aç bırakmak için memleketteki bütün ürünleri yakıp yıktı.

Haçlılar Antakya’ya İlerliyor
Haçlı ordusu, sıcaktan, açlıktan, susuzluktan ve Türk müfrezelerinin her fırsatta saldırılarından bir hayli kayıp verdiyse de, Toros Dağları’nı aşıp bin türlü zorlukla Suriye sınırına vararak Antakya Kalesi’ni kuşatmayı başardı.

Suriye’nin güney tarafları ve Kudüs, Fatımîlere tabi ise de, diğer kısımları, Suriye ve Şam Selçuklularının meliki Rıdvan’a tabi idi. Haçlı ordusu, Antakya Kalesi’ni kuşatmakla, Anadolu Selçuklularının taarruzlarından kurtulup bu defa Suriye Selçukluları ile uğraşmak zorunda kaldı. Antakya Kalesi çok muhkem bir kale olup, içinde yirmi bin asker, bir yıllık yiyecek vardı. Kale kumandanı. Bagisyan adında cesur, tecrübeli ve ihtiyar bir askerdi. Haçlı ordusu, bu kaleyi sekiz ay kuşattığı halde ele geçiremedi. Bu arada kıtlıktan ve hastalıktan sayısız kayıp verdi. Kuşatma esnasında bir başarı alınamayınca, Haçlı ordusunda çözülmeler başladı. Bunun sonucu, kumandanlardan Boduin (Baoduin) ordudan ayrılarak kendi birliği ile Urfa tarafına gitti. Urfa şehrini zaptederek burada bir dükalık kurdu.

Haçlı ordusunun Antakya’yı kuşatan kumandanlarından Bohemend, kaleyi kılıç kuvveti ile alamayacağını anlayınca, hileye başvurdu. Kale içindeki Hıristiyan halktann birinin ihâneti sonucu dokuz ay sonra, Antakya surlarının bir kulesini teslim aldı. Bu şekilde şehre girebilen Haçlılar, şehirdeki on bin kadar Müslümanı gaddarca şehit ettiler.

Haçlı ordusunun Antakya’yı zaptetmesinden çok kısa bir zaman önce, Büyük Selçuklu İmparatoru Sultan Berkiyaruk, Musul emiri Kerbega’yı (Büyük Boğa) elli bin kişilik bir ordu ile Musul dan hareket ettirdi. Kerbega, Antakya’ya geldiği zaman şehrin zaptedilmiş olduğunu görerek, kale içindeki Haçlı ordusunu kuşattı. Haçlılar bu durum karsısında zor duruma düştü. Şehirde kıtlık, başgösterdi. Birçok Haçlı ordusu mensupları kaçmak için çareler aramaya başladılar.

Haçlı ordusunda bulunan rahiplerden biri, Haçlıların gayret ve ümidini canlı tutmak için çare aramaya başlayıp, kilisenin bir köşesinde duran eski bir kılıcı görerek, hemen hile ve yalana başvurdu. Ordu kumandanlarının toplantı meclisine giderek, o gece rüyasında havarilerden birini gördüğünü ve havarinin kendisine, İsa’yı yaralayan kılıcın kilisede olduğunu, o kılıcı elde ederse düşmana galip gelineceğini dediğini söyledi. Kumandanlar, rahibin bu rüya hilesi üzerine hemen kilisede bir araştırma yaparak, evvelce rahibin gördüğü kılıcı gördüler. Büyük bir gayret ve ümide kapıldılar. Moralleri düzeldi. Bu azimle kaleden çıkış hareketi yaparak Kerbega’nın ordusuna hücum edip onu bozguna uğratmayı başardılar.

Bu olaydan sonra Haçlılar Bohemond’u Antakya prensliğine tayin edip. Cebel-i Lübnan ile Akdeniz arasındaki arazı üzerinden hareketle Kudüs’e doğru ilerlemeye başladılar.

Haçlı Ordusu Kudüs’te
Haçlı ordusu, Avrupa’dan hareketlerinden üç yıl sonra Kudüs şehrinin önlerine gelebildi. Burada, ordunun kuvveti ancak kırk bin kişi kadar idi. İznik’ten Kudüs’e kadar Anadolu ve Suriye yollarında altı yüz bin ceset bırakmışlardı. Antakya’nın kuşatmasında da iki yüz bin kişi telef olmuştur. Bir miktar Haçlı da Urfa’ya gitmişti. Böylece Haçlı ordusu çok az bir kuvvetle ve ümit etmedikleri kayıplarla Kudüs surlarının önüne gelip şehri kuşattılar. Kudüs, kuşatmaya otuz yedi gün dayanabildi. Haçlı ordusu, H. 492 yılının Şaban ayında (Temmuz 1099) şehre girdi. Ve hemen etrafa saldırarak yağma ve katliama girişti. Bu yağma ve katliam bir hafta sürüp, bu arada yetmiş bin Müslüman ve Yahudi öldürüldü.

Kudüs Krallığı
Birinci Haçlı seferinde, Haçlı ordusu Anadolu ve Suriye’de iken İslamiyeti yalnız Türkler savunmaya çalıştılar. Bu arada kuzey Suriye’nin Sünni Türklerin elinden çıkışına Mısır’daki Şii Fatimi yönetimi memnun olmuştu. Fakat, Haçlı ordusu, güneye yönelince Fatımîler, tehlikenin ne olduğunu anladılar. Buna rağmen yine de Haçlılara karşı direnemediler. Haçlı ordusu Kudüs’ü zaptettikten sonra, bir yönetim kurarak Fransa’nın Lorain (Loren) dukası Godefroy de Bouillon’u kral tayin ettiler. Godefroy, bu unvanı, yan, kral unvanım tevazu göstererek kabul etmeyip, Merkad-ı İsa Muhafızı unvanıyle yetindi.    .

Haçlı ordusu, Kudüs’e gelene kadar fethettiği Urfa, Antakya, Trablusşam ve diğer küçük şehirlerini feodalite sistemiyle kontluk, dükalık ve prensliklere ayırarak hepsini Kudus krallığına bağladılar.

Hıristiyanların Kudüs’te bir krallık kurmalarıyla işin vehametini ancak anlayan Fatımî hükümdarı Musta’li Billah, neden sonra bir ordu hazırlayarak Kudüs’ü geri almaya giriştiyse de gönderdiği ordu Askalan civarında Hıristiyanlara yenildi.

Hıristiyanlar, zorlukla kurdukları Kudüs krallığını savunmak için bir nevi asker rahiplerden meydana gelen Yahya (Saint-Jean) veya Ospitalier (Hospitaliers), Tampliye ve Tütün adlarında şövalye ocakları kurdular. Bu arada Avrupa’dan da yardım istediler Lâkin, bir milyon kişiye yakın olan Haçlı ordusunun Kudus gelene kadar birkaç bin kişiye inişi, Avrupa’lıların gözünü yıldırdığı gibi, taassub ateşini de küllendirdiği için hiçbir yardım yapamadılar.   

Kudüs’ün zaptı ve mutaassıp Hıristiyanların yaptıkiarı vahşet, tüm İslâm ülkelerinde büyük bir heyecana ve kine sebep oldu. Abbasî halifesi Müstezhir Billah, İslâm ülkelerindeki halkı cihada teşvik etmeye başladı. Fatımîler dahi denizden ve karadan asker sevkederek Kudüs krallığını sıkıştırmaya başladılar.

Kudüs krallığı ile en fazla uğraşan hükümdar, Musul Atabeklerinden İmüdü’d-din Zenki ile oğlu Nurettin oldu. Bunlar, Urfa’yı (M. 1144 yılında) zapt ve Kudüs kralını iki defa esir ettiler. Halep ve Şam şehirlerini zaptederek Kudüs kapılarına kadar ilerlediler. Kudüs krallığı, Papa III. Eugene’den (Öjen) imdat kuvveti istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Papa, Hıristiyanları yeni bir Haçlı seferine davet etti.

Haçlı Seferleri Nedir, Nedenleri————————————V.    Haçlı Seferi
II.    Haçlı Seferi
—————————————————VI.   Haçlı Seferi
III.   Haçlı Seferi
—————————————————VII.  Haçlı Seferi
IV.   Haçlı Seferi—————————————————
VIII. Haçlı Seferi
Haçlı Seferlerinin Siyasi, Sosyal, Ekonomik Sonuçları

İlgili Makaleler