Tarihi Şahsiyetler

I. Abbas (Safevi Şahı) Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

ABBAS I  (ö. 1038/1629) Safevî hükümdarı (1587-1629). Şah Tahmasb’in torunu ve Muham­med Hüdâbende’nin oğludur. Annesi Mâzenderan Hâkimi Abdullah Han’ın kı­zı idi. 1 Ramazan 978’de [27 Ocak 1571] babasının valiliği sırasında Herat’ta doğdu. Daha sonra Şiraz valiliği­ne getirilen babası Muhammed, II. İs­mail’in ölümü üzerine, Türkmen emîrleri tarafından tahta çıkarıldı. Bu sırada Abbas Herat’ta bulunuyordu. Babasının hükümdarlığı esnasında devletin idare­si, birbirleriyle mücadele içinde bulunan Türkmen emirlerinin elinde kaldı. Muhammed Hüdâbende’nin dirayetsiz ida­resi, gözlerinin iyi görmemesi ve oğul­larının küçük yaşta olması, kansı Begüm’ü devlet işlerinde söz sahibi yaptı. Ancak bundan hoşlanmayan Horasan emirleri, Begüm’ü öldürttüler (1579); hemen ardından da Herat Valisi Samlu Ali Kulu Han’ın önderliğinde, henüz on yaşındaki Abbas’ı hükümdar ilân etti­ler. Fakat oymaklar arasındaki düş­manlıklar, Herat Valisi Ali Kulu Han ile Meşhed Valisi Ustacalu Mürşid Kulu Han’ın savaşmasına yol açtı ve neticede Abbas, Mürşid Kulu tarafında kaldı. Emirler arasındaki mevki mücadeleleri sürerken Azerbaycan Osmanlı hâkimi­yetine girmiş, Özbek hükümdarı Herat’ı kuşatmıştı. Bu sırada duruma hâkim olan Meşhed Valisi Mürşid Kulu Han. yanındaki az bir kuvvetle Horasan’dan Irak üzerine yürüyüp Kazvin’e girdi ve daha önce hükümdar ilân edilen on ye­di yaşındaki Abbas’ı Safevî tahtına oturttu. [Ekim 1587]

Tahta çıktığında içte ve dışta çeşitli meselelerle karşı karşıya kalan Şah Ab­bas. Önce Türk emirlerin nüfuzunu kı­rarak hâkimiyeti için tehlikeli olabilecek kişileri bertaraf etti. Osmanlı Kapıkulu Ocaklan’nı Örnek alarak bir ocak kurdu. Gürcü, Çerkez ve Ermenilerden te­şekkül eden bu ocağın mensuplarına, Osmanlılar’da olduğu gibi kul, reislerine de kullar ağası denilmekteydi. Ayrıca. İran kaynaklarında kızılbaş adıyla belir­tilen ve Türk askerî topluluğuna karşı bir nevi denge unsuru olarak eyaletle­rin yerli halkından, reislerine minbaşı (binbaşı) denilen “Tüfenkçi birlikleri” teşkil etti. Şah Abbas, sadece devletin öz unsuru olan kızılbaşlan inzibat altına almakla kalmadı, aynı zamanda Gîlân, Mâzenderan, Sîstan, Lâr ve Lûristandaki mahallî emirliklere de son vererek Safevî hâkimiyetini oralarda da iyice yerleştirdi.

Abbas’ın hükümdarlığının ilk yılların­da Horasan’ı istilâ eden Özbekler, uzun bir kuşatmadan sonra bu eyaletin baş­şehri Herat’ı ele geçirmiş, Meşhed’e yönelmişlerdi. Abbas, durumun ciddiye­ti karşısında kuzeybatı eyaletlerini zapteden Osmanlılarla 1590’da barış ya­parak ülkesinde devam eden iç karışık­lıklara son vermeye ve Özbekler üzerine yürümeye karar verdi. Bu sırada Özbek Hükümdarı Abdullah Han’ın ölümü üze­rine (1598), Şah Abbas Horasan tarafına yöneldi. Meşhed, Nİsabur ve Herat şe­hirlerini alarak Horasan’ın önemli bir kısmını fethetti. 1600’de Horasan’a ye­ni bir sefer düzenledi ve Safevî sınırını Ceyhun’a kadar uzattı. Daha sonra Os­manlı cephesine dönerek önce İran, sonra Avusturya seferleriyle yorgun düşen ve Anadolu’da baş gösteren Celâlî isyanlarıyla sarsılan Osmanlı Devleti’ne 1603 yılında savaş açtı. Başta Tif­lis olmak üzere daha önce kaybedilen Gürcistan. Çukur Sa’d (Revan bölgesi), Azerbaycan, Şirvan, Karabağ ve Nihâvend eyaletlerini geri aldı ve Bağdat’ı zaptetti. Osmanlı-Safevî savaşları de­vam ederken Anadolu’dan İran’a göçler oluyordu. 1603 yılında, yağmacılıkları sebebiyle sllsüpür adını alan 2000 kişi­lik bir grup,  ertesi yıl  kalabalık  bir Safevî mürid topluluğu ve Erzurum Pasin ovasında yaşayan Mukaddem oyma­ğı ile Beğdili boyuna mensup Gün-Doğmuş oymağı İran’a göç ettiler. Daha sonra 13.000 kişiyi bulan kalabalık bir Celâlî topluluğu da. başlarında Kalenderoğlu Mehmed Paşa olduğu halde İran’a gitti.

İlgili Makaleler