Medeniyetler Tarihi

I. Abbas (İran şahı) Döneminde Güzel Sanatlar ve Bilim

I.    Abbas dönemi, İran’da sanat ve bilimin en parlak dönemidir. En güzel örnekleri Timurlu-lar zamanında Behzad’m elinden çıkarak kusursuzluğa ulaşan minyatürcülük, bu dönemde daha da gelişti. Ancak, Kazvinli ve Isfa-hanlı ressamlar, Timurlu geleneğinde, güzel ve gösterişli eserler yarattılar. Yeni tarzlar deneyerek yaratıcılıklarını kanıtladılar. İslam sanat dünyasında başlıbaşına bir gelişme sayılan re-sim-minyatürpiyasası oluştu. Safevî ressamları büyük saygınlık kazandı. Yöneticileri, günlük yaşam sahnelerini çarpıcı bir canlılıkla görüntülediler. Fırça ve mürekkeple denemelere giriştiler. Elemle neşeyi, acıyla nükteyi yansıttılar. En büyük ressam Rıza-yi Abbasî, ustalıkta Behzad’dan geri kalmadı.

Deneyci ve kişisel duyarlıklara önem veren sanat eğilimi, halı dokumacılığında da görüldü. Kullanılan modellerin çiziminde saray ressamları rol oynadı. Eskiden küçük tezgâhlarda ve evlerde sürdürülen halıcılık, saraya bağlı büyük atölyelerde, teknik beceride gerileme olmaksızın büyüleyici desenlerle gelişme gösterdi. Bu alanda da canlı bir piyasa doğdu.

Aynı atılım seramik sanatında da görüldü. Çinliler’e özgü porselen yapımı, yerel malzeme kullanılarak başarıldı.

Edebiyatta, özellikle İslam sanatlarının en yücesi sayılan şiirde de gelişmeler oldu. Iran şiirinin
Camî’den (öl. 1492) sonra tükendiğine inanılıyordu. Abbas döneminde geleneksel kalıplara bağlı, ama bunlarla oynayan, inceliğe önem veren yeni bir akım doğdu. Motif, konu ve biçimleri karmaşık bir yaklaşımla işleme modası yaygınlaştı. “Hind Tarzı” denen akım, şiir zevkini değişik boyutlara vardırdı. Kişisel yaratıcılık bilinci, şiirde sembolizmin soyutluğunda gizlenirken, düzyazıda, anılar ağırlık kazandı. Vassaf’ı örnek alan süslü tarih yazmacılığı gelişti. Olaylar, lirik ve fantazi bir üslup çerçevesine oturtuldu. Tanınmış tarihçi İskender Münşi de aynı üslubu benimsemekle birlikte, Abbas’m dönemini kapsayan tarihinde, nesnel ve bir ölçüde de yalın olabilmeyi başardı. Isfahan, görkemi ve zenginliğiyle birçok bilim adamını, düşünürü çekti. Hukukçular, edebiyatçılar, tarihçiler, bu zengin kentte himaye gördü. Ama, dinsel konularda bağımsız düşünceleri savunanlar “yoldan çıkmış” sayılarak idam edildiler.

Bu dönemde doğa bilimleri alanında belli çalışmalar yapıldığı, ama asıl önemli çalışmaların felsefe alanında yoğunlaştığı bilinmektedir. Abbas’dan yakınlık gören Mîr Damad (öl. 1631), İran’da felsefe geleneğinin Platon ve Farabî’den sonraki üçüncü öğretmeni sayılır. İslam düşüncesinin en ünlü simalarından Molla Sadra da (Şirazlı Sadrettin) bu dönemde yetişti.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

İlgili Makaleler