Ömer, Hz. (Ömer İbnü’l-Hattâb) (591 ?— 3 Kasım 644) Künyesi Ebû Hafs. Lâkabı el-Faruk. sahabi, 40. müslüman, hayatta iken Cennet’le müjdelenmiş on kişi (Aşere-i mübesşere)den, Hz. Muhammed’in kayınpederlerinden ve adaletiyle efsaneleşmiş raşid halifelerin ikincisi olarak M. 634-644 yılları arası İslam Devleti’nin başkanı.
İslam Öncesi
Kureyş’in Benu Adi b. Ka’b koluna mensub olup son derece dirayetli ve heybetli bir insandı. Kabilesinin Mekke’de kuvvetli bir nüfuzu olmamakla birlikte, Abdülmuttalib’in vefatından sonra Ömer, cesaret ve dirayetiyle kendisini göstermeye başladı. İslâmiyet’in yayılmaya başladığı sıralarda 26-30 yaşlarında bulunan Ömer, İslâmiyet’e en ciddi husumet besleyenlerden biri olmuştur. Hatta müslüman olmasına sebeb olan hadise onun Hz. Muhammed’i öldürmek üzere yola çıktığı bir sırada karşısına çıkmıştı.
Müslüman Oluşu
Bir gün Darunnedve’de Muhammed’in mutlaka öldürülmesi gerektiği ileri sürülür ve Ömer bu işi yapması için tahrik edilir. Kılıcını çekip hırsla yola koyulur. Yolda nereye gittiğini soran Benû Zuhre’den Nuaym’e “Muhammed’i öldürmeye gidiyorum” demesi üzerine Nuaym “Onu yapacağına önce git kız kardeşini ve enişteni öldür. Çünkü onlar da müslüman oldu” deyince evine gider. Kapıda lahutî bir ses duyar. Çok duygulanır. Yine de hırsla içeri girer, içerde okunan Tâ-Ha sûresinin ilk âyetleridir. (Ömer, Arap edebiyatı araştırmacıları tarafından da iyi bilindiği gibi, Arab edebiyatından ve dilin inceliklerinden haberdardı. Hatta kendi devrinde dili ve edebiyatı çok iyi anlayanlar arasında idi. Ya âyetlerdeki insanüstü üslub veya Hz.Muhammed’in daha önce etmiş olduğu “Ya Rabbi İslâmı, iki Ömer’den sana hoş gelen birisiyle takviye et!” duasının tesiriyle kalbinde ani bir değişikliğin husule geldiğini hissetmiştir). Bütün kızgınlığını bir tarafa bırakıp “Beni Muhammed’e götürün.” demiştir. Sonuç olarak Hz. Muhammed’e götürülmüş ve İslâmiyet’i (Vahyin 6. yılı) kabul etmiştir. Hz. Ömer’in İslama girmesiyle müslümanların sayısı 40’a ulaşmıştır. Ömer’in müslümanlığından sonra müslümanlar, aleni namaz kılmaya cesaret edebilmişlerdir.
Ana madde: Hz. Ömer’in Müslüman Oluşu Edb: Necip Fazıl – Ömer Müslüman Oldu
Müsteşrikler bu konuyu da dillerine dolamışlar ve “Bu kadar nüfuzlu olan birisi, hicreti hazırlayan sebeplere nasıl engel olamamıştır” demişlerdir. Ebû Tâlib Mekke’nin reisi iken müslümanlara ambargo uygulanmasını engelleyebilmiş midir? Hayır! Yahut hicret sadece tazyiklerden bir kaçış mıydı ki? Halbuki hiç bir peygamber ilâhî ruhsat olmadan bir tek adım bile atamaz. Kaldı ki mürşidin, kendi kabilesi arasında benimsenmesi daima daha zor olmuştur. Bu yüzden hemen hemen bütün peygamberler hicret etmiştir. Bu ilâhî bir meseledir. Allah ve Resûlu arasında binlerce hikmete binaen kararlaştırılmış bir olaydır. Ömer’in bunda dahli olamaz ve olamazdı. Fakat o daima Hz. Muhammed’in yanında bulunmuş İslâm için yapabileceği hiçbir fedakarlıktan kaçınmamıştır. Bütün gazvelere katıldığı halde daima bir asker olmaktan çok bir devlet adamı vasıflarını muhafaza etmiştir. İslâmın devlet olarak teşekkülünde büyük hizmetleri olmuştur. Çoğu kere vermiş olduğu kararları, daha sonra inen âyetlerce de teyid edilmiştir. Hz. Ömer’in Mekke fethi sırasında esirlere yapılacak muamelede daha şiddetli bir yol takib edilmesini savunmuştur. Ancak peygamberimiz onun hakkında şöyle buyurmuştur. “Eğer esirler sebebiyle gökten azab inseydi Ömer b. Hattab ve Saad b. Muaz kurtulmuşlardı.”
Şu da bir gerçektir ki Peygamberimizin giriştiği savaşlar, yabancı devletlerle akdedilen anlaşmalar, zaman zaman alınan idarî tedbirler, İslamın yayılması için kabul edilen çareler gibi hiç bir hadise yoktur ki Hr. Ömer’in fiilî yardımları dokunmadan başarılmış olsun. İslâmı yaymada hiç bir engel tanımazdı. Dine ait meselelerde hısım akraba sevgisi onu yoldan alıkoymazdı.
Hz. Ebu Bekr’in hilâfete getirilmesinde de Hz. Ömer’in rolü çok büyük olmuştur. Daha doğrusu Hz. Ali b. Ebu Talib ile Muâviye b. Süfyan arasında cereyan etmiş hadiseler ve savaşlar, daha o zaman, Hz. Peygamberin cenazesinin yerde olduğu bir sırada kopacaktı. Hz.Ömer bunu önlemişti. Benî Saîde Sakifesi’nde hilâfet uğruna çekilmiş kılıçların kınına sokulması, Hz. Ömer’in yüksek feraseti ile mümkün olmuştur, O elini uzatıp Hz. Ebu Bekr’e biat etmiştir. Ardından Hz.Osman, Ebû Ubeyde b. el-Cerrah, Abdurrahman b. Avf gibi zadlar onu takib etmiş ve böylece kopacak fırtına da dinmiştir.
Keza sık sık Hz.Fatma’nın evinde toplanan bazı suikastçı Haşimilerin dağıtılması, yine Hz.Ömer’in sert tedbirleri ile mümkün olmuştur. “Onun Medine devrindeki en büyük özelliği Hz.Ebû Bekr ile olan mükemmel anlaşmasıdır. İnsanı şaşırtan ve İslâmiyet’in bu iki öncüsü lehinde bir delil teşkil eden bu husus, hiç bir zaman kıskançlık ile bulanmış değildir.” Daima Hz.Ebû Bekr’in yanında olmuştur. Alınan bütün tedbirlerde ve yapılan işierde o vardır. Bu sebeble Hz.Ebû Bekr, vefatından önce Ömer’in hilâfet makamına layık olduğuna, bu mesuliyetli vazifeyi ancak onun yüklenebileceğime kanaat getirmişti. Fakat yine de vefatından (H.13. Cemaziyelâhir) hemen bir süre önce Abdurrahman b. Avf’ı çağırmış ve onun fikrini sormuştur. Abdurrahman b.Avf, Ömer’in sert mizacına dikkat çekince, Hz. Ebû Bekr, “onun sert mizacı benim yumuşaklığımı dengeliyordu. Herşey onun eline geçerse o da yumuşar ve adaletli olur” demiştir. Ardından aynı şekilde Hz.Talha ve Hz.Osman’la da görüştükten sonra Hz. Ömer’i yerine halife tayin etmiştir. Vasiyetini de halka okutmuş ve onların Hz.Ömer’e biatlarını temin etmiştir.
Halifeliği, Ölümü, Dönemi
Telif hakkı © 2022 | MH Themes tarafından WordPress teması