Edebi ŞahsiyetlerFelsefe Yazıları

Hüseyin Nihal Atsız (Edebi ve Siyasi Şahsiyetler)

filozof/huseyin nihal atsz” 256″ 256″

12 Ocak 1905’te İstanbul’da doğdu. 11 Aralık 1975’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Asıl ismi Hüseyin Nihal Atsız. Babası deniz binbaşı Mehmet Nail Bey. İstanbul Sultanisi’ni bitirdi. Bir süre Askeri Tıbbiye Okulu’na devam etti. 1930’da Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Aynı okulda asistan oldu. 1931’da “Atsız Mecmua”yı yayınlamaya başladı. Köycü bir yaklaşımdan Türkçü bir yaklaşıma yönelen bu dergideki bazı yazıları nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldı, öğretmenliğe başladı. 1933’ten 1952’ye kadar Malatya, Edirne ile İstanbul’daki okullarda edebiyat öğretmenliği ve kütüphanecilik yaptı. 1933-1934 arasında “Orhun” dergisini çıkardı. 2’nci Dünya Savaşı sırasında güçlenen “Turancı” akım içinde önemli bir yeri oldu. Ekim 1943’te “Orhun”u yeniden çıkarmaya başladı. Bu dergide solcu eylemlerle bu eylemlere katılanları iki kez Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na şikayet eden mektup yayınladı. 1944’te “Irkçılık-Turancılık” davasından tutuklandı. 1945’te serbest bırakıldı. 1952’de Süleymaniye Kütüphanesi’nde görevlendirildi. Aynı yıl “Orhun”u tekrar çıkardı. 1964-1975 arasında “Ötüken” dergisini yayınladı. Ötüken’deki yazıları nedeniyle 1973’te bir kere daha cezaevine girdi. Ertesi yıl özel afla serbest bırakıldı. Romanlar, öyküler, şiirler ve edebiyat incelemelerinin yanısıra Türk tarihiyle ilgili araştırmalar yayınladı. Irkçılık ve Turancılığa dayanan milliyetçiliğinde din öğesine yer vermedi.

Ailesi
Atsız’ın babası Gümüşhane’nin Torul kazasının Midi köyünün Çiftçioğulları ailesinden Deniz Güverte Binbaşısı Mehmet Nail Bey, annesi Trabzon’un Kadıoğulları ailesinden Deniz Yarbayı Osman Fevzi Bey’in kızı Fatma Zehra Hanım’dır.

Çiftçioğulları ailesinin tesbit edilen ceddi 19. asrın başlarında yaşadığı tahmin edilen Ahmed Ağa’dır. Ahmet Ağa’nın İsmail, Süleyman, Hüseyin ve Şakir adlı dört oğlu olmuştur. İsmail Ağa’nın çocukları Midi’den, Yozgat’ın Akdağ Madeni kazasının Dayılı köyüne göçmüşlerdir. Şakir Ağa’nın evladı olup olmadığı bilinmemektedir.

Ahmet Ağa’nın üçüncü çocuğu olan Hüseyin Ağa (1832 – 1894) ise 1850-1852 şıralarında Deniz eri olarak Istanbul’a gelmiş, okumayı ve yazmayı asker ocağında öğrenmiş, askerliğinin nihayetinde de teskere bırakarak Donanma-yı Hümayun’ da kalmış ve makina önyüzbaşlığına Çarkçı Kolağalığı’na terfi etmiştir.

Hüseyin Ağa’nın eşi Emine Hayriye Hanım’dır. İki çocukları olmuştur. Nevber Hanım ile Mehmet Nail Bey (1877- 1944). Mehmet Nail Bey de Osmanlı Donanması’na girmiş ve Deniz Kuvvetlerinde Deniz Güverte Binbaşılığı’ndan emekli olmuştur.

Mehmet Nail Bey’in ilk eşi 1903 yılında Yüzbaşı iken evlendiği Fatma Zehra Hanım (1884 – 1930)’dır. Fatma Zehra Hanım, Deniz Yarbayı (Bahriye Kaymakamı) Osman Fevzi Bey ile Tevfika Hanım’ın kızıdır. Osman Fevzi Bey, Trabzon’lu olup ailesi Kadıoğulları namı ile maruftur.

Mehmet Nail Bey’in ilk eşinden üç çocuğu olmuştur. 12 Ocak 1905’de Hüseyin Nihal (Atsız), 1 Mayıs 1910’da Ahmet Nejdet (Sançar) ve Aralık 1912’de Fatma Nezihe (Çiftçioğlu) dünyaya geldi.

1930 yılında ilk eşinin damar sertliğinden vefatı üzerine Mehmed Nail Bey, 1931 yılında yeniden evlenmiştir. İkinci eşinin adı da Fatma Zehra’dır. İkinci eşinden 1932 yılında Necla (Çiftçioğlu) adlı bir kızı olan Mehmed Nail Bey ikinci eşiyle geçinememiş ve iki yıl sonra ayrılmıştır.
Biyografi

Hüseyin Nihâl Atsız, 12 Ocak 1905’te İstanbul Kasımpaşa’da doğdu.

İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul Sultanilerinde (İstanbul Lisesi) yaptı. Buradan mezun olunca Askerî Tıbbiye’ye yazıldı.

Atsız, yükseköğrenim çağına gelip Askerî Tıbbiye’ye kaydolduğu çağlarda Türkçülük fikrinin etkisi altına girmeye başladı. Ziya Gökalp’in cenaze töreninin yapıldığı günün gecesi Türkçülük fikrine karşı öğrencilerle kavga ettiği ve daha sonrasında ise aralarında bir takım problemler geçen Arap asıllı Bağdatlı Mesut Süreyya Efendi adlı bir mülazım (teğmen)’a selam vermediği gerekçesi ile 4 Mart 1925 tarihinde 3. sınıf talebesiyken Askeri Tıbbiye’den çıkarılmıştır.

Bu olaydan sonra üç ay kadar Kabataş Erkek Lisesi’nde yardımcı öğretmenlik yapan Atsız, daha sonraları Deniz Yolları’nın Mahmut Şevket Paşa adlı vapurunda kâtip muavini olarak çalışmış ve bu vapurla İstanbul-Mersin arasında birkaç sefer yapmıştır.

Üniversite Yılları ve İlk Fikirler
1926 yılında İstanbul Dârülfünûnu’nun Edebiyat Fakültesinin “Edebiyat Bölümü”ne ve İstanbul Dârülfünûnu’nun yatılı kısmı olan Yüksek Muallim Mektebi’ne kaydolan Atsız, bir hafta sonra askere çağırılmış, tecil isteği kabul edilmeyen Atsız askerliğini 9 ay olarak 28 Ekim 1926-28 Temmuz 1927 tarihleri arasında İstanbul’da Taşkışla’da 5. piyade alayında er olarak yapmıştır.

Ahmet Naci adlı arkadaşı ile birlikte hazırladığı ‘Anadolu’da Türklere Ait Yer İsimleri’ adlı makalenin Türkiyat Mecmuası nın ikinci cildinde yayınlanması ile hocası olan Mehmet Fuad Köprülü’ nün dikkatini çeken Atsız, 1930 yılında Edirneli Nazmî’nin divanı üzerinde mezuniyet çalışması yapmıştır (‘Divân-ı Türkî-i Basit, Gramer ve Lügati’, 1930, 111 s. Türkiyat Enstitüsü Mezuniyet Tezi, no 82). Aynı yıl Edebiyat Fakültesi’nden mezun olmuştur.

Atsız’ın sınıf arkadaşları arasında Tahsin Banguoğlu, Ziya Karamuk, Orhan Şâik Gökyay, Pertev Nâilî Boratav, Nihad Sâmi Banarlı gibi isimler yeralıyordu.

Mezuniyetinden sonra Edebiyat Fakültesi Dekanı olan hocası Prof. Dr. Mehmet Fuad Köprülü, Maarif Vekâleti’nde Atsız için girişimde bulunarak, Yüksek Muallim Mektebi’ni öğrenci olarak bitirdiği için, liselerde yapması gereken 8 yıllık mecburi hizmetini affettirmiş ve 25 Ocak 1931’de Atsız’ı kendisine asistan olarak almıştır.

Atsız, yine 1931 yılında Dârülfünûnun felsefe bölümünden mezun olan ilk eşi Mehpare Hanım ile evlenmiş, ancak 1935 yılında ayrılmıştır.

Atsız, 15 Mayıs 1931’den 25 Eylül 1932 tarihine kadar Atsız Mecmua (17 sayı)’yı çıkarmaya başladı. Mehmet Fuad Köprülü, Zeki Velidi Togan ,Abdülkadir İnan gibi edebiyat ve tarih bilginlerinin de içinde bulunduğu bir kadro ile yayın hayatına atılan bu Türkçü ve Köycü dergi, devrinde ilim, fikir ve sanat alanında çok tesir yaratan Türkçü bir çığır açmış, âdetâ Cumhuriyet devri Türkçülüğünün öncüsü olmuştur.

Atsız, kendini tanıtmaya başlayan ilk yazılarını (H. Nihâl) imzası ile, hikâyelerini de (Y.D.) imzasıyla, bu dergide yayınlamaya başlamıştır. 1932 Temmuzunda Ankara’da toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi esnasında, Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’a Dr. Reşid Galib’in yaptığı eleştiriler üzerine Atsız, içerisinde ikinci eşi Bedriye Atsız ile Pertev Nâilî Boratav’ ın da bulunduğu 8 arkadaşı ile, Dr. Reşid Galib’e “Zeki Velîdî’nin talebesi olmakla iftihar ederiz” diyen bir protesto telgrafı çekmiş ve bu telgraf üzerine de Reşid Galib’in tepkisini üzerine çekmiştir.

19 Eylül 1932′ de Dr. Reşid Galib, Maarif Vekili olmuştu. Kısa bir süre sonra da Mehmet Fuad Köprülü’nün dekanlıktan ayrılması üzerine Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’na vekâleten bakan Ali Muzaffer Bey asâleten tâyin edilmiştir.Reşid Galib, Atsız Mecmuanın 17. sayısındaki ‘Dârülfünûn’un kara, daha doğru bir tabirle, yüz kızartacak listesi’ adlı makalesi nedeniyle Edebiyat Fakültesi Dekanı’na baskı yaparak, 13 Mart 1933 tarihinde Atsız’ın üniversite asistanlığına son vermiştir.

Üniversiteden çıkarılmasından birkaç gün sonra Atsız, Edebiyat Fakültesi’nin Dekanı’nı Tokatlıyan Otelin’deki bir çayda yakalayıp yüzlerce kişinin önünde tokatlamıştır. Atsız’a bu hadise için hiç bir şekilde tepki gösterilmemiştir.

Memuriyet Zamanları
Üniversite asistanlığından çıkarılan Atsız, Malatya Ortaokulu’na Türkçe öğretmeni olarak tayin edilmiştir, Malatya’da kısa bir müddet (8 Nisan 1933-31 Temmuz 1933) Türkçe öğretmenliği yapan Atsız, Edirne Lisesi edebiyat öğretmenliğine tayin edilmiştir. Atsız’ın Edirne’deki edebiyat öğretmenliği de 3-4 ay kadar kısa bir müddet devam etmiştir. (11 Eylül 1933-28 Aralık 1933).

Atsız, Edirne’de iken Atsız Mecmuanın devamı mahiyetindeki Aylık Türkçü Dergisi olan Orhun (5 Kasım 1933-16 Temmuz 1934, sayı 1-9′ u yayımlamıştır. Orhun dergisinde, Türk Tarih Kurumu tarafından çıkarılan ve liselerde ders kitabı olarak okutulan dört ciltlik tarih kitaplarında bulunduğunu iddia ettiği yanlışları ağır bir şekilde eleştirdiği için 28 Aralık 1933’te bakanlık emrine alınmıştır ve Orhun dergisi de 9. sayısında Bakanlar Kurulu kararı ile kapatılmıştır.

Dokuz ay bakanlık emrinde kalan Atsız, 9 Eylül 1934 tarihinde Kasımpaşa’daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’na Türkçe öğretmeni olarak tayin olunmuştur.

Şubat 1936 tarihinde ikinci eşi olan Bedriye Hanım ile evlenen Atsız’ın bu evlilikten 4 Kasım 1939 tarihinde Yağmur Atsız ve 14 Temmuz 1946 tarihinde de Buğra Atsız adlı iki oğlu olmuştur. Atsız, ikinci eşi Bedriye Atsız’dan da Mart 1975 tarihinde ayrılmıştır.

Atsız, Kasımpaşa’daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda Türkçe öğretmeni olarak 4 yıl kadar çalışmış ve 1 Temmuz 1938 tarihinde bu görevinden ihraç edilmiştir.

Bunun üzerine Özel Yüce-Ülkü Lisesi’ ne geçen Atsız, burada 1937 yılından 1939 yılının Haziranının sonuna kadar edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Atsız, 19 Mayıs 1939 ile 7 Nisan 1944 tarihleri arasında yine özel bir lise olan Boğaziçi Lisesi’nde edebiyat öğretmenliğinde bulunmuştur.

Atsız, Boğaziçi Lisesi’nin Türkçe öğretmeni iken Basın ve Yayın Genel Müdürü Selim Sarper’in de teşvikiyle Orhun dergisini (1 Ekim 1943-1 Nisan 1944, sayı:10 ile 16 arası, 7 sayı) yeniden yayınlamaya başlamıştır.
1944 Irkçılık-Turancılık Davası

Daha çok bilgi için: Irkçılık-Turancılık Davası
II. Dünya Savaşı sürerken Türkiye’de komünist faaliyetlerin arttığını düşünen Atsız, Orhunun Mart 1944’te yayınlanan 15. sayısında, daha önce 5 Ağustos 1942 tarihli meclis konuşmasında “Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir” diyen devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na hitaben bir açık mektup yayınlamıştır.

Atsız, Nisan 1944’te yayımlanan 16. sayıda, Şükrü Saraçoğlu’na hitaben ikinci açık mektubunu yayınlayarak Giritli Ahmed Cevat Emre, Pertev Nâilî Boratav, Sabahattin Ali ve Sadrettin Celâl Antel’in Marksist faaliyetlerde bulunduklarını ve Milli Eğitim Bakanı’nın “komünistleri kolladığını” ileri sürerek devrin Millî Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel’i istifaya çağırmıştır. Bu ikinci açık mektup, Türkçü çevreler içinde büyük bir galeyana sebep olmuş, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirde, komünizm aleyhinde gösteriler yapılmaya başlanmıştır.

Bunun üzerine Hasan Ali Yücel, 7 Nisan 1944 tarihinde Atsız’ın Boğaziçi Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliğine son vermiş, ama aynı zamanda Sadrettin Celal Antel de İstanbul Üniversitesi’denki görevinden bakanlık hizmetine alınmıştır.

Orhun dergisi de Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden kapatılmış, bu arada Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Ankara Musiki Muallim Mektebi öğretmeni Sabahattin Ali’yi Atsız aleyhine hakaret davası açmaya teşvik etti. Sabahattin Ali’nin arkadaşı ve Atsız’ın da yakın arkadaşı olan Ankara Musiki Muallim Mektebi Müdürü Orhan Şaik Gökyay’ın arabuluculuğuna rağmen dava açmak zorunda kaldı. Aleyhine dava açılan Atsız, trenle Ankara’ya gitmiş ve Türkçü gençler tarafından istasyonda karşılanarak bir otelde misafir edilmiştir.

Hakaret davasının 26 Nisan 1944 günü yapılan ilk oturumu olaylı geçmiştir. Bunun üzerine 3 Mayıs 1944 tarihinde yapılan ikinci oturuma üniversite öğrencileri alınmamış, bu yüzden de öğrenci gösterileri olmuş ve yüzlerce kişi tutuklanmıştır.

Davanın 9 Mayıs 1944 günü yapılan karar oturumunda, Sabahattin Ali’ye “vatan haini” dediği için 6 aya mahkûm edilen Atsız’ın cezası hâkim tarafından “milli tahrik” gerekçesi ile 4 aya indirilmiş ve 4 aylık bu ceza da ertelenmiştir.

Atsız, cezasının ertelenmesine rağmen 9 Mayıs 1944 tarihinde mahkemenin kapısından çıkarken tevkif edilmiştir.

19 Mayıs 1944 törenlerinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atsız ve arkadaşlarını ağır şekilde eleştiren nutkunu söylemiş ve bu nutuk üzerine de Atsız ve 34 arkadaşı İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanmaya başlanmışlardır. Aralarında Alparslan Türkeş gibi subay, üniversite profesörü, öğretmen, doktor ve üniversite öğrencilerinin de bulunduğu sanıklar, sorguya çekilmişler; Atsız dahil sanıklar, daha sonra tabutluk diye adlandırılan hücrelerde işkence gördüklerini belirtmişlerdir. 7 Eylül 1944 günü yargılama başlamış, ‘Irkçılık-Turancılık davası’ adı verilen ve haftada 3 gün olmak üzere 65 oturum devam eden mahkeme, 29 Mart 1945 tarihinde sonuçlanmış ve Atsız 6,5 yıl hapse mahkûm olmuştur.

Atsız, bu kararı temyiz etmiş ve Askerî Yargıtay, 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kararı esastan bozmuştur. Böylece Atsız, bir buçuk yıl kadar tutuklu kaldıktan sonra, 23 Ekim 1945 tarihinde tahliye edilmiştir.

5 Ağustos 1946 tarihinde 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde tutuksuz olarak başlayan Atsız ve arkadaşlarının davası (bu dava Kenan Öner-Hasan Ali Yücel davası adı ile tanınmıştır), 31 Mart 1947 tarihinde sonuçlanmış ve 29 oturum devam eden mahkemede bütün sanıkların beraatına karar verilmiştir.

Mahkeme Sonrası Fikirlerini Yayması

Nisan 1947’den Temmuz 1949’a kadar kendisine iş verilmeyen Atsız, Ekim 1945-Temmuz 1949 tarihleri arasında geçinmek için kitaplarından bazılarını satmak zorunda kalmıştır. Bir müddet Türkiye Yayınevi’nde çalışan Atsız, Türk-Rus savaşlarının özeti olan “Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir” adlı kitabını da Sururi Ermete adlı şahsın adı ile yayınlamak zorunda kalmıştır.

Atsız’ın sınıf arkadaşlarından Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu Millî Eğitim Bakanı olunca, Atsız’ı 25 Temmuz 1949’da Süleymaniye Kütüphânesi’ne “uzman” olarak tayin etmiştir.

Bir müddet bu vazifede çalışan Atsız, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra 21 Eylül 1950’de Haydarpaşa Lisesi Edebiyat Öğretmenliği’ne tayin olmuştur.

4 Mayıs 1952 tarihinde Ankara Atatürk Lisesi’ nde vermiş olduğu “Türkiye’nin Kurtuluşu” konulu bir konferans üzerine Cumhuriyet Gazetesi, Atsız’ın aleyhine haberler yayımlamıştır. Hakkında bakanlık tarafından soruşturma açılan Atsız’ın konuşmasının bilimsel olduğu tespit edilmiştir. Fakat Atsız 13 Mayıs 1952 tarihinde Haydarpaşa Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliği görevinden “muvakkat” kaydı ile alınarak yine Süleymaniye Kütüphânesi’ ndeki görevine tayin edilmiştir.

31 Mayıs 1952 tarihinden itibaren emekliliğini istediği 1 Nisan 1969 tarihine kadar Süleymaniye Kütüphânesi’nde çalışan Atsız’ın en uzun süreli memuriyeti bu kütüphânedeki memuriyet olmuştur.

Atsız, 1950-1952 yıllarında yayımlanan haftalık Orkun dergisinin başyazarlığını yaptı. 1962’de kurulan Türkçüler Derneği’ nin genel başkanlığını üstlendi. 1964’ ten vefatına kadar Ötüken dergisini yayımladı.

Devrin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Gaziantep’ e giderken bir işçinin kendisine “idareciler Araplara toprak veriyorlar, biz Türklere vermiyorlar” sözlerine karşılık, “Türk topraklarında yaşayan herkes Türk’tür.” demiş; Atsız bunun üzerine, Ötüken in Nisan 1967’de yayınlanan 40, sayısından itibaren “Konuşmalar, 1” (Sayı 40), “Konuşmalar, II” (Sayı 41), “Konuşmalar, III” (Sayı 43), “Bağımsız Kürt Devleti Propagandası” (Sayı 43), “Doğu mitinglerinde perde arkası” (Sayı 47) ve “Satılmışlar-Moskof uşakları” (Sayı 48) adlarıyla yayınladığı seri makalelerinde, Marksistlerin Doğu bölgelerinde gizli çalışmalarda bulunduklarını iddia etmişti. Bu makaleler hakkında savcılıkça soruşturma açılmış fakat Atsız’a hiç bir suçlamada bulunulmamıştır.

Ancak bu yazılar üzerine, Ankara sokaklarında Atsız aleyhine hazırlanmış, ayrılıkçılığı ilan eden bildiriler dağıtılmış[kaynak belirtilmeli] ve aynı günlerde Adalet Partisi Diyarbakır senatörlerinden biri, Senato kürsüsünden Atsız aleyhine ağır bir konuşma yapmıştır.

Hasan Dinçer’in Adalet Bakanı olduğu dönemde, bakanlık tahkikat açmış ve Atsız mahkemeye verilmiştir. Davanın devam ettiği 6 yıl içerisinde 12 Mart (1971) muhtırası verilmiş ve arkasından sıkıyönetim ilân edilmiştir.

Uzun duruşmalardan sonra mahkeme, Ötükenin sahibi Atsız’ı ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mustafa Kayabek’i 15’er ay hapse mahkûm etmiştir. Mahkeme başkanının karara katılmadığı ve 2-1’lik ekseriyetle verilen bu karar, temyiz edilince Yargıtay tarafından bozulmuştur. Fakat aynı mahkeme 2-1’lik kararda ısrar edince, Yargıtay kararı onaylamıştır. Atsız ve Mustafa Kayabek “Tashih-i karar” isteğinde bulunmuşlar ancak bu istekleri mahkemece kabul edilmemiştir. Böylece mahkûmiyet kararı kesinleşmiştir.

Kronik enfarktüs, yüksek tansiyon ve ağır romatizmadan rahatsız olduğu için Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne yatan Atsız’a, Haydarpaşa Numune Hastanesi tarafından “Cezaevine konulamayacağı” kaydı bulunan rapor verilmiştir. Ancak 4 aylık bir rapor Adlî Tıp tarafından kabul edilmemiş ve “reviri olan cezaevinde kalabilir” şeklinde değiştirilmiştir.

Bunun üzerine infaz savcılığı 14 Kasım 1973 Çarşamba günü sabahı Atsız’ı evinden aldırarak Toptaşı Cezaevi’ne sevk etmiştir. 40 kişilik adi suçlular koğuşuna konulan Atsız, bir müddet sonra reviri olan Sağmalcılar Cezaevi’ne nakledilmiştir.

Atsız, kesinleşen 1,5 yıllık cezasını çekmek için hapse girince, üniversite hocaları ve öğrencilerinden oluşan bir grup Cumhurbaşkanı’na başvurup Atsız’ın affını istemiştir.

Atsız, suç işlemediğini belirterek bizzat af talep etmediği halde, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, kendi yetkisini kullanarak Atsız’ın cezasını affetmiştir.

22 Ocak 1974’te Bayrampaşa Cezaevi’nden tahliye edilen Atsız, 1,5 yıllık cezasının 2,5 ay kadarını cezaevinde geçirmiştir.

İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın tarifi ile “Atlıyı atından indirecek derecede şiddetli yazılar yazan Atsız, ateşli ve keskin bir üslûba sahip idi.

Ölümü
Atsız, 1975 yılının kasım ayının ortalarında hasta olduğundan şüphelenmiş, ancak yapılan muayene ve testler sonucunda bir hastalık bulunamamıştır. 10 Aralık 1975 Çarşamba gününün akşamı kalp krizi geçirmiş, gelen doktor enfarktüs olduğunu anlayamamıştır. Ertesi akşam Atsız yeni bir kriz geçirmiş , 11 Aralık 1975 Perşembe günü vefat etmiştir.

13 Aralık 1975 tarihinde Kurban Bayramının ilk günü Kadıköy Osmanağa Câmii’nde Kılınan ikindi namazını müteakip defnedilmiştir.
Eserleri

Türkçülüğün öncülerinden olan Nihâl Atsız, Turancı çevreler tarafından aynı zamanda güçlü bir Türkolog olarak kabul edilir. Bu çevrelere göre Türk dilini, tarihini ve edebiyatını gayet iyi bilen Atsız, özellikle Türk tarihinin Göktürk kısmında uzmanlaşmıştı. Çok sevdiği bu devreyi Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor adlı iki eser ile romanlaştırmıştır. Deli Kurt adlı romanı Osmanlı tarihinin ilk devrelerinin romanlaştırılmış şeklidir. Ruh Adam ‘daki Selim Pusat’ın şahsiyetinde Atsız’ı görürüz. Ruh Adam ‘ın devamı olarak Yalnız Adam ‘ı yazacağını söylüyordu.[kaynak belirtilmeli] Yine yazacağını bildirdiği bir eseri de Bozkurtlar serisi’nin 3. cildi idi.[kaynak belirtilmeli] Yayınlanmamış eserlerinin içerisinde II. Mahmut’tan Günümüze Kadar Osmanlı Hanedanı Tarihi adlı bir eseri de vardır. Nihâl Atsız’ın şiirleri Yolların Sonu adı ile kitap halinde basılmıştır.
Romanları

* Dalkavuklar Gecesi, İstanbul 1941.
* Bozkurtların Ölümü, İstanbul 1946.
* Bozkurtlar Diriliyor, İstanbul 1949.
* Deli Kurt, İstanbul 1958.
* Z Vitamini, İstanbul 1959.
* Ruh Adam, İstanbul 1972.

* ‘Dönüş’, Atsız Mecmua, sayı.2 (1931), Orhun, sayı.10 (1943)
* ‘Şehidlerin duası’, Atsız Mecmua, sayı.3 (1931), Orhun, sayı.12 (1943)
* ‘Erkek kız’, Atsız Mecmua, sayı.4 (1931)
* ‘İki Onbaşı, Galiçiya…1917…’, Atsız Mecmua, sayı.6 (1931), Çınaraltı, sayı.67 (1942), Ötüken, sayı.30 (1966)
* ‘Her çağın masalı: Boz oğlanla Sarı yılan’, Ötüken, sayı.28 (1966)

Şiirleri

* Yolların Sonu, (Bütün şiirlerinin toplandığı kitap) İstanbul 1946.
* Afşın’a Ağıt
* Aşkınla
* Ay Yüzlü Güzel Konçuy
* ‘Asker kardeşlerime’, Atsız Mecmua, sayı.2 (1931), ‘Boz kurt’ imzasıyla Ergenekon, sayı.3 (1938)
* ‘Ayrılık’, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
* ‘Bahtiyarlık’, Kopuz, sayı.10 (1944)
* ‘Bugünün gençlerine’, Atsız Mecmua, sayı.1 (1931), ‘Boz kurt’ imzasıyla Ergenekon, sayı.1 (1938)
* ‘Bugünün gençlerine’ (başlıksız), Atsız Mecmua, sayı.16 (1932)
* Davetiye
* Dosta Sesleniş
* ‘Dünden sesler: Yarın türküsü’, Orkun, sayı.53 (1951)
* ‘Dünden sesler: Koşma’, Orkun, sayı.58 (1951)
* ‘Dün gece’, Orhun, sayı.1 (1933)
* Eski Bir Sonbahar
* Gel Buyruğu
* ‘Geri gelen mektup’, Orkun, sayı.44 (1951)
* ‘Harıralar’, Çınaraltı, sayı.2 (1941)
* Kader
* Kağanlığa Doğru
* Kahramanların Ölümü
* Kahramanlık
* Karanlık
* Kardeş Kahraman Macarlar
* Korku
* ‘Koşma’, Atsız Mecmua, sayı.2 (1931)
* ‘Koşma’ (başlıksız), Atsız Mecmua, sayı.12 (1932)
* ‘Kömen’, Ötüken, sayı.2 (1964), Ötüken, sayı.28 (1966), Ötüken, sayı.95 (1971)
* ‘Macar ihtilâlcileri’, Ötüken, sayı.79 (1970)
* ‘Macar ihtilâlcileri’, Ötüken, sayı.82 (1970)
* ‘Muallim arkadaşlarıma’, Atsız Mecmua, sayı.5 (1931)
* Mutlak Seveceksin
* ‘Nejdet Sançar’a ağıt’, Ötüken, sayı.138 (1973)
* ‘O gece’, Orhun, sayı.2 (1933)
* Özleyiş
* Sarı Zeybek
* Selam
* Sona Doğru
* ‘Şehit tayyareci Erkânıharp Yüzbaşı Kâmi’nin büyük hatırasına’, Atsız Mecmua, sayı.6 (1931)
* ‘Şiir’ (başlıksız), Atsız Mecmua, sayı.8 (1931)
* ‘Şiir’ (başlıksız), Orhun, sayı.3 (1934)
* ‘Topal Asker’, Atsız Mecmua, sayı.4 (1931), Kopuz, sayı.4 (1943)
* ‘Toprak-Mazi’, Atsız Mecmua, sayı.14 (1932), Kopuz, sayı.3 (1943)
* Türk Gençliğine
* ‘Türk kızı’, Tanrıdağ, sayı.4 (1942)
* ‘Türkçülük bayrağı’, Ötüken, sayı.119-120 (1973)
* Türkistan İhtilalcilerinin Türküsü
* ‘Türklerin türküsü’, Atsız Mecmua, sayı.3 (1931), ‘Boz kurt’ imzasıyla Ergenekon, sayı.2 (1938)
* Unutma
* ‘Varsağı’ (başlıksız), Atsız Mecmua, sayı.9 (1932), Atsız Mecmua, sayı.10 (1932), Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
* Yakarış I
* Yakarış II
* Yalnızlık
* ‘Yarının türküsü’, Çınaraltı, sayı.10 (1941)
* Yaşayan Türkçülere Ağıt
* ‘Yolların sonu’, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)

Diğerleri

* Divan-ı Türk-i Basit, Gramer ve Lugati, Mezuniyet Tezi, Türkiyat Enstitüsü, no. 82, 111 s. (İstanbul, 1930)
* “Sart Başı”na Cevap, İstanbul, 1933.
* Çanakkale’ye Yürüyüş, İstanbul, 1933.
* XVIıncı asır şairlerinden Edirneli Nazmî’nin eseri ve bu eserin Türk dili ve kültürü bakımından ehemmiyeti, İstanbul, 1934.
* Komünist Don Kişotu Proleter Burjuva Nâzım Hikmetof Yoldaşa, İstanbul, 1935.
* Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar, I. Bölüm, İstanbul, 1935.
* XVinci asır tarihçisi Şükrullah, Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi, İstanbul, 1939.
* Müneccimbaşı, Şeyh Ahmed Dede Efendi, Hayatı ve Eserleri”, İstanbul, 1940.
* 900. Yıl Dönümü (1040-1940), İstanbul, 1940.
* İçimizdeki Şeytanlar (Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan eserini eliştirmek için yazılmıştı), İstanbul, 1940.
* Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1940.
* En Sinsi Tehlike (Faris Erman’in ‘En Büyük Tehlike’ye karşılık vermek için yazılmıştı), İstanbul, 1943.
* Hesap Böyle Verilir (Reha Oğuz Türkkan’a hitaben yazılmıştı), İstanbul, 1943.
* Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir (İ.Süruri Ermete: Üçüncü dereceden harb malûlü piyade subayı imzasıyla yayımlanmılştı), İstanbul, 1943.
* ‘Ahmedî, Dâstân ve tevârîh-i mülûk-i Âl-i Osman’, Osmanlı Tarihleri I, İstanbul, 1949.
* ‘Şükrüllah, Behcetü’t tevârîh’, Osmanlı Tarihleri I, İstanbul, 1949.
* ‘Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıkî, Tevârîh-i Âl-i Osman’, Osmanlı Tarihleri I, İstanbul, 1949.
* Türk Ülküsü, İstanbul 1956.
* Osman (Bayburtlu), Tevârîh-i Cedîd-i Mir’ât-i Cihân, İstanbul, 1961.
* Osmanlı Tarihine Ait Takvimler I, İstanbul, 1961.
* Ordinaryüs’ün Fahiş Yanlışları (Ali Fuat Başgil’e cevap), İstanbul 1961.
* Türk Tarihinde Meseleler, Ankara, 1966.
* Birgili Mehmed Efendi Bibliyografyası, İstanbul, 1966.
* İstanbul Kütüphanelerine Göre Ebüssuud Bibliyografyası, İstanbul 1967.
* Âlî Bibliyografyası, İstanbul, 1968.
* Âşıkpaşaoğlu Tarihi, İstanbul, 1970.
* Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nden Seçmeler I, İstanbul 1971.
* Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nden Seçmeler II, İstanbul 1972.
* Oruç Beğ Tarihi, İstanbul, 1973.

Makaleleri

* (Ahmed Naci ile birlikte) ‘Anadolu’da Türklere ait yer isimleri’, Türkiyat Mecmuası, sayı.2 (1928)
* ‘Türkler hangi ırktandır?’, Atsız Mecumua, sayı.1 (1931)
* ‘”İzmirden Sesler” hakkında’, Atsız Mecmua, sayı.4 (1931)
* ‘”İzmirden Sesler” hakkında’, Atsız Mecmua, sayı.5 (1931)
* ‘Hindenburgun sözleri’, Atsız Mecmua, sayı.8 (1931)
* ‘Bugünün meseleleri: Aynı tarihî yanlışlığa düşüyor muyuz?’, Atsız Mecmua, sayı.11 (1932)
* ‘Bugünün meseleleri: Aynı tarihî yanlışlığa düşüyor muyuz?’, Atsız Mecmua, sayı.12 (1932)
* ‘Bugünün meseleleri: Millî Seciye’ buhranı, Atsız Mecmua, sayı.14 (1932)
* ‘Türk vatanını peşkiş çekenlere’, Atsız Mecmua, sayı.15 (1932)
* ‘Sadri Etem Bey’e cevap’, Atsız Mecmua, sayı.16 (1932)
* ‘Bugünün meseleleri: Askerlik aleyhtarlığı’, Astız Mecmua, sayı.17 (1932)
* ‘Darülfünunun kara, daha doğru bir tabirle, yüz kızartacak listesi, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
* ‘Vâlâ Nurettin Beyden bir sual’, Atsız Mecmua, sayı.17 (1932)
* (‘Çiftçi-Oğlu H. Nihâl’ imzasıyla) ‘Dede Korkut Kitabı hakkında’, Azerbaycan Yurt Bilgisi, c.1 (1932)
* ‘Kuş bakışı: Orhun’, Orhun, sayı.1 (1933)
* ‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar I. Türkeli, II. İlk Türkler’, Orhun, sayı.1 (1933)
* ‘En eski Türk müverrihi: Bilge Tonyukuk’, Orhun, sayı.1 (1933)
* ‘Kuş bakışı: Türk Dili’, Orhun, sayı.2 (1933)
* ‘Türk tarihi Üzerine Toplamalar III. Yabancıların Türkeline saldırışı, IV.Milâttan önceki 5-4üncü asırlarda Türkelinde doğudan Çinlilerin, Batıdan Yunanlıların saldırışı’, Orhun, sayı.2 (1933)
* ‘X meselesi’, Orhun, sayı.3 (1934)
* ‘Haddini bil!’, Orhun, sayı.3 (1934)
* ‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: V. Milâttan önce 3-2nci asırlarda Türkler arasında dahilî savaşlar’, Orhun, sayı.4 (1934)
* ‘Edirne Mebusu Şeref Bey’e cevap’, Orhun, sayı.4 (1934)
* ‘Ahmet Muhip Bey’e cevap’, Orhun, sayı.4 (1934)
* ‘Şarkî Türkistan’, Orhun, sayı.4 (1934)
* ‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: VI. Kun devletinin dahilî teşkilâtı, VII. Kun (Oğuz) sülâlesi devrinde Türk birliği’, Orhun, sayı.4 (1934)
* ‘Komünist, Yahudi ve Dalkavuk’, Orhun, sayı.5 (1934)
* ‘İkinci Türk Müverrihi: Yulıg Tigin’, Orhun, sayı.5 (1934)
* ‘Alaylı Âlimler’, Orhun, sayı.5 (1934)
* ‘Edirne Mebusu Şeref ve Hakimiyeti Milliye muharriri A. Muhip Beylere Açık mektup’, Orhun, sayı.5 (1934)
* ‘Alaylı âlimlerden Sadri Maksudi Beye bir ders’, Orhun sayı.6 (1934)
* ‘Cihan Tarihinin en büyük kahramanı: Kür Şad’, Orhun, sayı.6 (1934)
* ‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar’ Orhun, sayı.6 (1934)
* ‘Edirne Mebusu Şeref Beye İkinci Mektup’, Orhun, sayı.6 (1934)
* ‘Gaza topraklarının gazi ve şehit çocukları’, Orhun, sayı.7 (1934)
* ‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar’, Orhun, sayı.7 (1934)
* ‘Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyetinin değerli bir işi’, sayı.7 (1934)
* ‘Baş makarnacının sırtı kaşınıyor’ (Benito Mussolini’ye hitaben yazılmıştı), Orhun, sayı.7 (1934)
* ‘İnkilâp Enstitüsü Dersleri’, Orhun, sayı.7 (1934)
* ‘Musa’nın Necip (!) evlâtları bilsinler ki:’ (Yahudilere kasten yazılmıştı), Orhun, sayı.7 (1934)
* ‘Tavzih’, Orhun, sayı.7 (1934)
* Yirminci asırda Türk meselesi I. Türk Birliği’, Orhun, sayı.8 (1934)
* ‘Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar’, Orhun, sayı.8 (1934)
* ‘Kanun Ahmet Muhip Efendiyi çarptı’, Orhun, sayı.8 (1934)
* ‘Moyunçur kağan âbidesi, Orhun, sayı.8 (1934)
* ‘İstanbulun Fethi yılına ait bir mezar taşı’, Orhun, sayı.8 (1934)
* ‘Yirminci asırda Türk meselesi II. Türk Irkı = Türk milleti’, Orhun, sayı.9 (1934)
* ‘Türk Tarihi Üzerine Toplamalar’, Orhun, sayı.9 (1934)
* ’16ncı asır şâirlarinden Edirneli Nazmî ve bu eserin Türk dili ve kültürü bakımından ehemmiyeti’, Orhun, sayı.9 (1934)
* (Nâmık Kemâl hakkındaki fikirleri), ‘Namik Kemal’, Millî Türk Talebe Birliği, sayı.3 (1936)
* On beşinci asıra ait bir türkü, Halk Bilgisi Haberleri, yıl.7, sayı.84 (1938)
* ‘Dede Korkut’, Yücel, c.VIII, sayı.84 (1939)
* ‘Cihan tarihinin en büyük kahramanı: Kürşad’, Kopuz, sayı.3 (1939)
* (‘Çiftçi-oğlu’ imzasıyla) ‘Atalarımızdan kalan eserleri yıkmak vatana ihanettir’, Kopuz, sayı.5 (1939)
* ‘Türk tarihine bakışımız nasıl olmalıdır?’, Çınaraltı, sayı.1 (1941)
* ‘Koca Ragıp Paşa, Haşmet ve Fıtnat hanım arasında şakalar’, Çınaraltı, sayı.3 (1941)
* ‘Dilimizi Türkçeleştirmek için amelî yollar’, Çınaraltı, sayı.5 (1941)
* ‘Türk ahlâkı’, Çınaraltı, sayı.7 (1941)
* ’10 İlkteşrin 1444 Varna meydan savaşı’, Çınaraltı, sayı.15 (1941)
* ‘Büyük günler’, Çınaraltı, sayı.16 (1941)
* ‘İki mühim eser’, Çınaraltı, sayı.17 (1941)
* ‘En eski zamana ait Türk destanı. Alp Er Tunga Destanı’, Çınaraltı, sayı.19 (1941)
* ‘Namık Kemal’, Çınaraltı, sayı.22 (1942)
* ‘Mühim bir dergi’, Çınaraltı, sayı.27 (1942)
* ‘Millî şuur uyanıklığı’, Çınaraltı, sayı.33 (1942)
* ‘Türk gençliği nasıl yetişmeli?’, Çınaraltı, sayı.35 (1942)
* ‘İran Türkleri’, Çınaraltı, sayı.36 (1942)
* ‘Dil meselesi’, Çınaraltı, sayı.38 (1942)
* ‘Rıza Nur’, Çınaraltı, sayı.42 (1942)
* ‘Yeni bir Selçukname’, Çınaraltı, sayı.52 (1942)
* ‘Günümüzün baş müverrihi ve büyük bir eseri’, Çınaraltı, sayı.58 (1942)
* ‘Osmanlı Padişahları’, Tanrıdağ, c.1, sayı.10 (1942)
* ‘Osmanlı Padişahları II’, Tanrıdağ, c.1, sayı.11 (1942)
* ‘Yeni eserler: “Adana fethinin destanı”‘, Çınaraltı, sayı.82 (1942)
* ‘Türk milletinin şeref şehrahı’, Kopuz, sayı.1 (1942)
* ‘Fatih Sultan Mehmet’, Çınaraltı, sayı.88 (1942)
* ‘Azizim Tevetoğlu’, Kopuz, sayı.7 (1942)
* ‘Türk Sazı’, Türk Sazı, sayı.1 (1942)
* ‘Türkiyenin Millî Futbol Maçları’, Türk Sazı, sayı.1 (1942)
* ‘Türkçülük’, Orhun, sayı.10 (1942)
* ‘Türkçülere birinci teklif’, Orhun, sayı.10 (1942)
* ‘İki büyük yıl dönümü’, Orhun, sayı.10 (1942)
* (İmzasız) ‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar: 1’, Orhun, sayı.10 (1942)
* (‘T. Bayındırlı’ imzasıyla) ‘Türkiye’nin Millî Futbol Maçları’, Orhun, sayı.10 (1942)
* ‘Büyük bir yıl dönümü’, Orhun, sayı.10 (1942)
* ‘Türkçülere ikinci teklif’, Orhun, sayı.11 (1942)
* (İmzasız) ‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar:

2. 1915 Çanakkale savaşlarının bilançosu’, Orhun, sayı.11 (1942)
* ‘Türkiyenin Millî Atletizm Maçları’, Orhun, sayı.11 (1942)
* ‘Savaş aleyhtarlığı’, Orhun, sayı.12 (1942)
* ‘İki şanlı yıl dönümü’, Orhun, sayı.12 (1942)
* ‘Türkçülere üçüncü teklif’, Orhun
* (İmzasız) ‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar: 3’, Orhun, sayı.12 (1942)
* (‘T. Bayındırlı’ imzasıyla), ‘Türkiyenin Millî Kılıç Maçları’, Orhun, sayı.12 (1942)
* ‘Şanlı bir yıl dönümü’, Orhun, sayı.13 (1944)
* (‘T. Bayındırlı’ imzasıyla) ‘Türkiyenin Balkanlararası Millî Güreş Maçları’, Orhun, sayı.13 (1944)
* ‘Türk kızları nasıl yetiştirilmeli’, Orhun, sayı.13 (1944)
* ‘Türk gençlerine düşündürücü levhalar: 4’, Orhun, sayı.13 (1944)
* ‘Türkçülere dördüncü teklif’, Orhun, sayı.13 (1944)
* ‘Türkçülere beçinci teklif’, Orhun, sayı.14 (1944)
* ‘Yabancı bayraklar altında ölenlere ağıt’ (Stalingrad muharebesinde şehit düşen Türk asıllı Kızıl Ordu askerleri için yazılmıştı), Orhun, sayı.14 (1944)
* ‘Ülküler taarruzîdir’, Orhun, sayı.14 (1944)
* ‘Varsağı’, Orhun, sayı.14 (1944)
* ‘Başvekil Saracoğlu Şükrü’ye Açık Mektup (20 Şubat 1944 Pazar)’, Orhun, sayı.15 (1944)
* ‘Başvekil Saracoğlu Şükrü’ye İkinci Açık Mektup (21 Mart 1944, Maltepe)’, Orhun, sayı.16 (1944)
o Saracoğlu, 5 Ağustos 1942’de Başvekil seçildiğinde Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir diye konuştuğu için ‘Türkçü Başvekil’ olarak tanınıyordu.

Kaynakça
Kitaplar

* Türk İnkılâp Enstitüsü, Irkçılık – Turancılık, Türk İnkılâp Enstitüsü, 1944.
* (Haz. Erol Güngör vs.), Atsız Armağanı, Ötüken Yayınevi, 1976.
* Jacob M. Landau, Pan-Turkism in Turkey : A Study of Irredentism, C. Hurst, London, 1981. (Eserin hataları hakkında bknz. [1], [2])
* Altan Deliorman, Tanıdığım Atsız, Orkun Yayınları, 2000.
* Günay Göksu Özdoğan, “Turan”dan “Bozkurt”a : Tek Parti Döneminde Türkçülük (1931-1946), İletişim Yayınları, 2001.
* Yücel Hacaloğlu, Atsız’ın mektupları, Orkun Yayınları, 2001.
* (Haz. Murat Belge vs.) Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce Cilt 4: Milliyetçilik, İletişim Yayınları, 2002.
* Süleyman Tüzün, İkinci dünya Savaşı’nda Türkiye’de Dış Türkler tartışmaları (1939-1945), Fakülte Kitabevi, 2005.
* Mithat Atabay,

2. Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Milliyetçilik Akımları, Kaynak Yayınları, 2005.
* Yağmur Atsız, Ömrümün İlk 65 Yılı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, 2005.

Notlar

1. ^ a b Nihâl Atsız’ın hayatı nihalatsiz.org

2. ^ Sinoplu ünlüler sinop.gov.tr
3. ^ Nihal Atsız, İçimizdeki Şeytanlar Evet, övünerek söylüyorum ve tekrar ediyorum: Irkçı, Türkçü ve Turancı olduğum için

Nihal Atsız
Belgeseller

* Hüseyin Nihal Atsız (2007, TRT: ‘Portreler Galerisi’ programından) B.1B.2 B.3B.4
* El Birliği Derneği’nin Hazırladığı Belgesel

İlgili Makaleler