Tarih

Hüseyin Avni Paşa Kimdir, Hayatı

Hüseyin Avni Paşa. Sadrazam (D.? 1820— Ö. İstanbul,15 haziran 1876) Abdülâziz zama­nında dört defa serasker ve bir defa sadrâzam olmuştur ve o dev­rin dikkate değer şahsiyetlerinden biridir.

Ispartalı olup, babası bîr vergi mültezimidir. 16 yaşında iken, medre­sede tahsil etmek üzere, İstanbul’a geldi, fakat hemen harbiyeye girdi ve sonra burada tabiye hocası olarak hizmet etti. Kırım muharebesinin zuhurunda (1853), kaymakam rütbesi ile, sefer­ber orduya dâhil oldu ve bilhassa Kalafat ve Çetate harplerinde temayüz etti; harbin sonunda, serdâr-i ekrem Ömer Paşa’nın erkân-i harbiye reisi olarak, Mîngreliya seferinde bulundu. Harp bittikten sonra, harbiye mekte­bi nâzın oldu ; Karadağ muharebesi sırasında (1862), Ömer Paşa’nın emri altında, bir kıt’aya kumanda etti; bu arada iki buçuk yıl (1863 ağustostan 1866 başına kadar) serasker­liği vekâleten idare ettikten sonra, 1867—1868 ‘de Girit isyanını bastırmağa me’mûr oldu ve bu vazifeyi ifâdan sonra, müşirliğe terfî etti. 1869 şubatı başından 1871 eylülüne kadar Âli Paşa kabinesinde serasker oldu ; Âli Paşa’nın ölümünden sonra (6 eylül 1871), onun halefi Mahmud Nedim Paşa tarafından, azledildi ve Anadolu’ya sürüldü; 1872 ağustosunda sür­günden geri çağırıldı ve aynı senenin kasımında, Aydın vilâyeti valisi olarak, İzmir’e gönderildi. Sadrâzam mütercim Mehmed Paşa 25 ocak 1873’te kendisine bahriye nazır­lığı vazifesini verdi; fakat bir kaç hafta sonra, 15 şubatta, Esad Paşa sadrâzam olunca, bah­rîye nazırlığından seraskerliğe nakledildi; bir yıl sonra, 14 şubat 1874’te, Esad Paşa’nın halefi Şirvânîzâde Mehmed Rüştü Paşa’nın yerine, sadrâzam oldu; fakat seraskerliği de muhafaza etti. 25 nisan 1875’te her iki mev­kiinden de uzaklaştırıldı ve bir kaç gün sonra, ikinci defa vali olarak İzmir’e gönderildi. Da­ha aynı senenin ağustosunda, üçüncü kez ola­rak, seraskerlik uhdesine verildi. Bundan bir kaç gün sonra hasmı Mahmud Nedim Paşa ikinci kez sadrâzam oldu ve onu 2 ekimde azil ile bir kaç hafta sonra, vali olarak, Bursa’ya gönderdi. Mahmud Nedim Paşa’nın düşmesinden sonra (13 nisan 1876),  tekrar serasker olarak, İstanbul’a çağırıldı ve bu mevkide Midhad Paşa ile birleşerek ve müter­cim Mehmed Rüştü Paşa ile şeyhülislâm Ha­san Hayrullah Efendi tarafından desteklene­rek, Sultan Abdülâziz’in hal’ini (30 mayıs 1876) hazırladı.

Hüseyin Avni Paşa, yakın arkadaşlarından Sadrâzam Rüşdi Paşa, Şûrâ-yı Devlet Reisi Midhat Paşa ve
Şeyhülislâm Hayrullah Efendi ile berâber (ki bunlara Erkân-ı Erbaa (Dörtlüler) denirdi) Sultan Abdülazîz’i tahttan indirdi. Böylece dünyânın en büyük devletinde bir diktatör rolü oynadı. Sultanın varlığından dahi rahatsız olan Hüseyin Avni, 4 Haziran günü de intihar süsü verilmiş bir olayla Abdülazîz’i şehid ettirdi.

Bu günü sabırsızlıkla bekleyen Hüseyin Avni Paşa, saraydan yükselen çığlık sesleri üzerine Kuzguncuk’taki yalısında hazır bekleyen kayıkla Fer’iyye Sarayına gitti. Öldürülen Abdülazîz’in ölüm raporunu imzâlamak istemeyen iki doktordan birini hemen Trablusgarb’a sürdü. Diğer Doktor Ömer Beyin de rütbelerini orada söktü. Zîrâ pâdişâhın cenâzesi karakolda en az bir saat can çekişir halde bırakılmıştı.Yaralı kuşlar ve sokakta başıboş hayvanlar için bile hastahâneler kuran Osmanlı Sultanlarına Hüseyin Avni ve arkadaşlarının revâ gördüğü hakâretler târihe yüzlerinin karası olarak geçmiştir.

Abdülazîz’in daha önceden de hal’ edilmesi için birçok çalışmalarda bulunan Avni Paşa, pâdişâhın hal’ edileceğini birkaç sene önce Londra’da İngiliz nâzırlarına söylemek cesâret ve hiyânetinde bulunmuştu. İngilizlerin devamlı Sultan Azîz’in intihâr tezini savunmaları bundandır.

Hüseyin Avni Paşanın devlet idâresini ele geçirmesinin sevinci pek kısa sürdü. Sultan Abdülazîz’in ölümünün intikamını almağa karar veren sultanın kayınbirâderi Kurmay Yüzbaşı Çerkes Hasan Bey Hüseyin Avni Paşa’yi, 15 haziran 1876’da, Midhad Paşa’nın diğer nazırlar ile birlikte bir müşavere için toplanmış bulundukları konağında, vurarak öldürüldü.

Hüseyin Avni Paşa târihin en önde gelen kindar şahsiyetlerinden biriydi. “Ahd-i saltanatında on bir sene ma’zul bulundum.” diye Sultan Abdülazîz’i açıkça eleştiriyor ve pâdişâhın aleyhine konuşuyordu. Ancak onun intikam almaktaki ustalığını bilenler bu sözleri pâdişâha duyurmaktan her zaman çekinmişlerdi. Yine “Kînim dînimdir!” diyecek kadar ileri gitmesi onun bu yönünü çok iyi ifâde etmektedir. Hüseyin Avni Paşa geçimsizliğinden ve meziyetsizliklerinden dolayı pekçok defâ azlediliyor sonra çeşitli entrikalarla bir makam kapıyordu. O; iki yüzlü, aşırı kiniyle garazından ve bilhassa önü alınmaz ihtirâsından başka özelliği olmayan bir insan olarak tanınmıştır. Tanzimâttan sonra Osmanlı Devletinde başlayan ve Türk siyâsî edebiyâtında “kaht-ı rical” (adam kıtlığı) deyimi ile isimlendirilen devirde ortaya çıkan Avni Paşa, bu dönemin bütün karakteristik özelliklerini üzerinde toplamıştı. Genel olarak bu devirde vatan sevgisinin, hânedân ve pâdişâha bağlılığın azalması, ahlâksızlık ve körü körüne iktidâr hırsı, üst kademeleri işgâl eden bâzı devlet adamlarının özellikleri olarak sayılabilir.

Hüseyin Avni Paşa; kaba, görgüsüz, lâubâli ve zâlim biri olarak tanınmıştır. Bâzı askerî hareketlerde başarısı görülmüş ve Fuâd Paşa tarafından da himâye edilmesi yükselmesini kolaylaştırmıştır. Tanzimât ricâlinden Âlî Paşa bu adamdan nefret etmekle berâber Fuâd Paşayı kırmamak için yükselmesini engellememiştir.

Devlet içinde kendi düşüncesine göre birşeyler yapmaya meraklı olan Avni Paşanın, Mahmûd Nedim Paşa tarafından azledilip nişanlarının alınması, pâdişâha bitmez bir kin bağlamasına sebeb olmuştur. Hüseyin Avni’nin azl sebeplerinden bir diğeri de harem-i hümâyûnda hazînedâr denilen yüksek rütbeli câriyeye sarkıntılık yapmasıdır. Ayrıca bir selâmlık alayında, en seviyesiz külhan beyinin bile yapmaktan utanacağı bir harekete, Kadınefendiye lafla sarkıntılık etmesidir.

Şurası muhakkak ki, Hüseyin Avni Paşanın bu menfi hal ve hareketleri, Sultan Abdülazîz’in tahttan
indirilmesine ve devletin başına 93 Harbi başta olmak üzere seri felâketlerin gelmesine sebeb olmuştur. Hüseyin Avni Paşa, son dönem Türk târihinin en karanlık ve menfi şahsiyetlerinden biri olarak târihe geçmiştir.

İlgili Makaleler