Tarihi Eserler

Hüsameddin Paşa Ca­mii -İştip- Tarihçesi, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hüsâmeddin Paşa Ca­mii. Makedonya’nın İştip şehrinde XV-XVI. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilen cami.

Hüsam Paşa Camii olarak da anılır. Ne zaman yapıldığı kesin biçimde tesbit edi­lemeyen cami, Ekrem Hakkı Ayverdi’nin bildirdiğine göre Vakıf Defterinde Tekye-i Bâlâ mahallesinde gösterilmektedir. Evliya Çelebi 1072’de (1661-62) uğradığı İştip’teki (Stip) cami­ler arasında bu eserin adını da vermekte­dir. Mimarisi Osmanlı yapı sanatının er­ken bir dönemine işaret eder. Ayverdi’nin oldukça harap durumda ve kapalı buldu­ğu cami günümüzde (1998) Ortodoks ki­lisesi olarak kullanılmaktadır.

Dıştan 12 x 12 m. kadar ölçülerde kare planlı olan cami, düzenli bir teknikle itinalı biçimde işlenmiş kesme taşlardan yapıl­mıştır. Girişinde dört sütuna dayanan üç bölümlü ve sivri kemerli bir son cemaat yeri vardır. Kıble tarafına nisbetle kot far­kı olduğundan son cemaat yeri yüksekte kalmıştır. Buraya tam ortada iki taraflı yedişer basamaklı merdivenle çıkılır. Son cemaat yerinin orta kemeri, yanlarda bu­lunan iki kemerden daha değişik olarak beyaz ve kırmızı taşlardan örülmüştür. Or­ta kemerin daha gösterişti olmasına itina edilmiştir. Dört sütundan ikisine mukarnaslı başlık konulmasına karşılık köşeler-dekilerin daha sade baklavalı başlıkları vardır. Caminin girişi de yine çift renkli taşlardan bir sivri kemer içinde açılmıştır. Sütunlardan yanlardakiler beyaz mermer­den, ortadakiler ise renkli porfirdendir.

Hüsâmeddin Paşa Camii’nin kıble tara­fında kare bedeninden dışarı taşan beş köşeli, apsisleri andıran bir mihrap çıkın­tısı vardır. Böyle köşeli mihrap çıkıntıları, İstanbul’da Fâtih Sultan Mehmed döne­mi mimarisinde az da olsa görülmüştür. Çinili Köşk’ün arka cephesinde böyle bir unsur yer aldıktan başka Dâvud Paşa Ca-mii’nde de mihrap İştip’tekinin benzeri bir çıkıntı içine yerleştirilmiştir. Ayrıca 1918 yangınından sonra bütünüyle yok olan Fâ­tih Külliyesi Dârüşşifâsı’nın ana mekânı kare ve kubbeli bir plana sahip olup önün­de aynen Hüsâmeddin Paşa Camii gibi beş cepheli ve pencereli bir çıkıntısı bulunu­yordu. Yine İstanbul’da Eğrikapı’da XVI. yüzyıl sonlarında yapılan İvaz Efendi Camii’nde mihrap dışarı taşan bir çıkıntı İçinde olmakla beraber bu kısım dikdörtgen planlıdır. Edirne’de XV. yüzyıl eseri Bey­lerbeyi Camii’nin mihrabı da beş köşeli bir çıkıntı içindedir. Bu benzerlikler ve duvar­larının taş işçiliği, Hüsâmeddin Paşa Ca­mii’nin XV-XVI. yüzyıllarda yapılmış bulunduğunu destekleyen unsurlardır.

Çıkıntıda altta sivri hafifletme kemeri altında dikdörtgen pencereler vardır. Üst­te ise yine sivri kemerli daha ufak pence­reler sıralanmıştır. Çıkıntının yarım kub­besi de beş köşeli pencereli bir kasnağa oturur. Kare biçimli harimin üstündeki kubbe sekiz köşeli ve pencerelidir. Daha çok Rumeli’deki Osmanlı dönemi eserle­rinde rastlanan bir özellik olarak kubbe kasnağı Hüsâmeddin Paşa Camii’nde de hayli yüksek tutulmuştur. Ayverdi, ziyare­tinde bu eserin pencerelerinin büyük kıs­mının moloz taşlarla doldurulmuş oldu­ğunu bildirmektedir. Geniş profilli silme­ler yapının duvar, kasnak ve kubbe ayırı­mını kuvvetli biçimde vurgular.

Sağda bulunan ve esas bina gibi kesme taştan olduğu anlaşılan minarenin sade­ce çok cepheli kürsüsü ile pabuç kısımla­rı ayakta kalmıştır. Pabuç bitimine işaret eden bilezikten yukarısı yıkılarak ortadan kaldırılmıştır. Kürsü kısmında, İstanbul’­da Koca Mustafa Paşa Camii minaresin­de de olduğu gibi satıhların silmelerle ha-reketlendirildiği görülmektedir.

Cami minaresinin az ötesinde sekiz kö­şeli, içinde tek bir lahit bulunan türbe var­dır. Meydin Baba adlı bir velîye ait olduğu söylenen bu türbenin üstü kiremit kaplı bir çatı ile örtülüdür. Caminin hemen ya­nında bulunuşu, bu türbenin banisine ait olabileceği ihtimalini akla getirirse de Ev­liya Çelebi burada Şeyh Muhyiddin Rûmî hazretlerinin yattığını bildirdiğine göre Meydin adının Muhyiddin’den geldiği dü­şünülebilir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler