Hukuk Sosyolojisi

Hukukun Taraflılığı

Hukukun Taraflılığı
Klasik hukuk yaklaşımlarının en belirgin özelliği, hukukun tarafsızlığına yaptıkları vurgudur. Söz konusu yaklaşımların hemen hepsine egemen olan anlayış, hukuk adı verilen kurum ya da yapının hukuksallık niteliği kazanabilmesinin en temel ge¬reği, toplumsal yapının farklı taraflarının yanında saf tutmamasıdır. Bu, hukukun üs¬tünlüğünün bir gereği ve aynı zamanda sonucudur. Eğer hukuk, toplumsal yapıda taraf olursa karşı taraf, hukukun üstünlüğünü kabul etmez. Böylece hukuka ve hu¬kukun uygulayıcısı olan yargıya tarafsız, renk vermeyen yani nötr bir hakem rolü at¬fedilir. Genel kabul böyle iken, hukukun siyasetin bir başka formu olduğunu belir-ten eleştirel hukuk çalışmalarının yaklaşımı, bunun tam tersini ileri sürer. Zira, siya-setin farklı tarafları vardır ve eğer hukuk siyaset ise hukukun da bir tarafı olacaktır.
Eleştirel kuramcılara göre, hukuk, toplumsal elitin çıkarlarının devamını temin edecek bir toplumsal düzenin sağlanmasını amaçlar. Mevcut toplumsal yapıya is-mini veren üretim tarzı kapitalizm olduğuna göre kapitalist toplumun elitlerinin çı-karlarını koruyacak düzen, ancak liberal bir hukuksal, siyasal ve ekonomik yapı olabilecektir. Dolayısıyla, bugünün hukuku, liberal bir ekonomik sistemin kavram-sal ve yasal ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir nitelikte olacaktır ve bu özelliği ile belli bir toplumsal sınıfın safında bulunacaktır.
Eleştirel kuramcılara göre liberal bir hukuk sisteminin gerektirdiği yasal çerçeve piyasa ekonomisinin özgür girişimci ve müşterilerinin özgür iradelerine dayalı söz¬leşmeleri esas almalıdır. Nitekim modern liberal hukuk düzenleri, tam da bu kavram¬lar üzerine kurulmuştur. Keza modern hukukun temel kavramlarından olan hukuk devleti, serbest piyasaya dayalı kapitalizmi içermektedir. Nasıl ki serbest piyasada ta¬raflar, kendi çıkarları doğrultusunda özgür iradeleri ile serbestçe iktisadi ilişkilere gi¬riyorlar ve piyasa kendiliğinden bağımsız, tarafsız ve nesnel bir düzenleyici olarak karşımıza çıkıyorsa, hukuk devleti kavramı ile ifadesini bulan modern liberal hukuk da aynı piyasa gibi, eşit yurttaşların özgür iradelerine dayalı sözleşmelerini diğer edimlerini kendiliğinden tarafsız ve nesnel bir şekilde düzenler.
Klasik liberal hukuk kuramcıları, hukuku ancak bireysel özgür iradelere müda- hele etmeyen düzenlemeler içerdiği müddetçe meşru kabul etmektedirler. Söz ge- limi, taraflardan birinin kar-

Eleştirel kuramcılara göre, burada ifade edilen yaklaşımları nedeniyle çağdaş hukuk yaklaşımları, toplumsal yapıdaki çelişki ve çatışmaları gidermek bir yana ye¬niden üretmektedir. Zira onlara göre çağdaş hukuk kuramları, toplumsal yaşamı düzenleme ve bireyleri koruma adına haklardan söz ederlerken aslında toplumsal yaşamın mevcut eşitsiz koşullarını meşrulaştırmakta ve bu koşulların değiştirilmesi¬nin önüne aşılması zor engeller koymaktadırlar. Zira hukuk düzeninin eşit oldukla¬rını varsaydıkları yurttaşlar arasında büyük eşitsizlikler bulunmakta, liberal toplum karşımıza hiyerarşik olarak tabakalara ayrılmış şekilde çıkmaktadır. Sınıfsal, etnik ya da cinsiyet temelli bu tabakaların varlıkları eşitlik sağladığı düşünülen ve tarafsızlık¬la etiketlenen hukuk tarafından güvence altına alınmakta yani, hukuk sınıfsal, etnik ya da cinsiyet temelinde iktidarı elinde bulunduranın tarafında saf tutmaktadır.
Ideoloji: Siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünü olarak tanımlanmaktadır.
Kaldı ki yine eleştirel kuramcılara göre, hukukun eşitsizlikleri gidermek üzere yapabileceği bir şey de yoktur. Zira hukukun toplumsal adaletsizliklerin giderilme¬sinde bir araç olarak kullanılması, ancak daha geniş kapsamlı ve siyasal bir proje¬nin ürünü olabilir.

İlgili Makaleler