HUKUKUN İŞLEVLERİ
HUKUKUN İŞLEVLERİNE GENEL BAKIŞ
Hukukun temel işlevlerini sıralamak.
Hukuk, toplumların varlığını sürdürmelerine esas teşkil eden belirli işlevler görür. Hukuk, her şeyden önce bir toplumun üyeleri arasındaki ilişkileri tanımlayarak, hangi davranışlara ve etkinliklere izin verildiğini, hangilerinin kapsam dışı bırakıldığını bildirerek, toplumsal bütünleşmeyi sağlamaya katkıda bulunur. Toplumsal hayatın değişen koşullarına bağlı olarak gruplar ve bireyler arasındaki ilişkileri yeniden tanımlayarak, bunların topluma uyum gösterme kabiliyetlerinin devamını mümkün kılar. Hukukun, bir bütün olarak toplumun temel örgütlenmesine en önemli katkısı, bireyler ve gruplar arası ilişkileri özellikle ve açıkça tanımlamasıdır. Bu sayede, insan-insan, grup-grup ilişkisi çerçevesinde insanların ve grupların birbirlerinden beklentilerini belirler; her biri, diğerleri karşısında hangi haklara sahip olduğunu, ne tür taleplerde bulunabileceğini, görev ve sorumluluklarının neler olduğunu bilir. Böylece, çok farklı özelliklere sahip bireylerin ve grupların birlikte yaşamasının temelleri atılır. Ayrıca hukuk, toplum hayatında meydana gelen sıkıntıları ve sorunları, ortaya çıkar çıkmaz bilinçli insan müdahalesiyle düzenleme yeteneğine de sahiptir (Hoebel, 1970: 17).
Hukukun temel toplumsal işlevlerini, Funk’tan (1972: 278-293) hareketle şöyle sıralamak mümkündür:
- Meşrulaştırma ve yasallaştırma: Hukukun işlevlerinden birisi, hükümet veya yönetim organlarını yasal bir temele kavuşturmaktır. Bu işlev, yönetim organlarına siyasal meşruiyet sağlama ve yetkili kılma bakımından gerekli düzenlemelerin yapılması anlamına gelir. Örneğin, anayasa hukukunun birincil işlevi, kanun koyucunun faaliyetlerine ve kararlarına meşruiyet kazandırmaktır. Böylece, anayasa hukuku, parlamentonun yasama etkinliklerine hukuksal bir zemin oluşturur. Aynı şekilde, parlamento da yapacağı hukuksal düzenlemelerle bir hukuksal örgüt olarak mahkemelere meşru ve yasal bir temel sağlamış olur. Mahkemeler de yarattıkları hukuk yoluyla bazı hukuksal kural ve ilkelerin oluşumuna hayat verir.
- İktidarı paylaştırma: Hukukun bir diğer temel işlevi, toplumdaki hükümet gücünü veya siyasal iktidarı paylaştırmaktır. Meşrulaştırma işlevi, iktidar gücünü kullanan kimselerin eylemlerine meşru ve yasal bir temel kazandırırken, iktidarın paylaştırılması veya dağıtılması fonksiyonu, hükmetmek gücünü gerçekten kimlerin veya hangi grupların kullanacağını belirler. Hukuk, bir yandan belli organlara veya görevlilere bazı yetkileri verirken öte yandan, diğerlerini bu yetkilerden yoksun bırakır. Hukuk, aynı zamanda, bir grup olarak yönetenlere de tüm yetkileri vermeyerek yönetenler ile vatandaşlar arasında gücü paylaştırmış olur. Hukukun bu şekilde bir kullanımı, daha ziyade hukuk devleti ilkesi çerçevesinde gerçekleşebilir.
- Toplumsal yaşamı düzenleme: Hukukun önemli bir işlevi de toplumsal ve bireysel etkileşimlere, bir model veya çerçeve sağlayarak toplum hayatını düzenlemektir. Bu işlevin yerine getirilmesinde, zorlamaya daha az ihtiyaç duyulur. Oluşturulan kalıbın veya modelin bizatihi kendisi, bünyesinde ilişkilerin ve etkileşimlerin vuku bulacağı kategorileri sağlar. Hukukun bu işlevi, toplumun düzenlenmesi, organizasyon yaratma, toplumsal ilişkileri çerçeveleme gibi farklı terimlerle de dile getirilir. Herhangi bir hukuksal sistem, büyük ölçüde hukukun toplumsal düzen sağlama işlevi etrafında inşa edilir. Hukuk, bireylerin kendi özel eylem ve etkinliklerini düzenleyebilecekleri bir çerçeve oluşturur. Böylece hukuk, bireylere kendi isteklerini gerçekleştirebilmek bakımından kolaylıklar sağlamış veya fırsatlar sunmuş olur. Hukuk bunu, bireylere bazı yetkiler vererek, hukukun zorlayıcı çerçevesi içinde haklarını, görev ve sorumluluklarını belirleyerek yapar.
- Toplumsal kontrolü sağlama: Toplumsal barış ve düzeni sürdürebilmek için, zorlama ve zorlama tehdidiyle toplumun üyelerini kontrol altına almak da hukukun temel işlevlerindendir. Hukukun düzenleyici işlevi, nispeten düşük bir maliyetle insan ilişkileri ve etkileşimleri için bir çerçeve oluştururken; toplumsal kontrol fonksiyonu, gerçek bir düzenin sağlanmasını güvenceye alır. Bireyler, ilişkilerini ve etkileşimlerini hukuksal çerçeveye uydurmayı reddettikleri veya bundan kaçındıkları zaman, toplumsal maliyetine rağmen kontrolü temin etme zorunlu hale gelir. Bu işleviyle hukuk, toplumdaki potansiyel çatışmalarla ilgilenir ve bunları gerçek bir toplumsal barışın engelleri olmaktan çıkarır. Bu işlevin yerine getirilmesinde ceza hukukunun önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.
- Uyuşmazlıkları çözme ve adalet dağıtma: Hukukun kontrol fonksiyonu, daha çok çatışmaların ve ihtilafların ortaya çıkmasını önlemeye yönelirken; hukukun bu işlevi, meydana geldikten sonra çatışmaları çözmek, ihtilafları gidermek ve herkese hakkı olanı vererek adalet dağıtmaya dönüktür. Burada amaç, toplumsal barışı ve düzeni sürdürmekten ziyade bozulan düzenleyici çerçeveyi onarıp eski haline getirmektir. Bunun toplumsal maliyeti, kontrol fonksiyonundan kaynaklanan
maliyetten çok daha yüksektir. Bu işlev çerçevesinde hukuktan beklenen, ihtilaflara son vermek üzere toplumsal ilgileri veya çıkarları dengelemektir. İster hukuk sistemi içindeki en görünür örgütler olan mahkemeler eliyle; ister uyuşmazlıkları çözmekle görevli diğer organlar vasıtasıyla olsun, toplumsal sistem içinde ortaya çıkan çatışmaları çözmek ve ihtilafları gidermek, hukukun başlıca işlevlerinden birisidir.
Hukuk devleti: Devlet yönetiminin hukuk kurallarıyla bağlı olduğu ve yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan devlet düzeni. Hukuk devleti, sadece hukuk kurallarını koyan bir örgüt değil; aynı zamanda koymuş olduğu hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan bir teşkilattır.
6) Toplumu veya bireyleri değiştirme: Hukukun önemli bir fonksiyonu da belli bir toplumda bilinçli insan eliyle değişimin bir aracı olarak hizmet görmektir. Hukukun bilinçli planlı bir toplumsal değişmenin aracı olarak kullanılması, kimi bireylerin veya grupların değişimi arzu etmelerine, bu yönde çaba göstermelerine bağlıdır. Demokratik bir sistemde bilinçli bir şekilde değişim isteyen kimseler, politik bakımdan aktif insanların bir çoğunluğu olabileceği gibi, bir seçkin kanaat önderleri grubu da olabilir. Otoriter bir rejimde ise başlıca iktidar sahipleri, değişimi isteyen kimseler olabilirler. Toplumsal yaşamda, aynı zamanda hukuk yoluyla değiştirilmesi gereken çok sayıda birey olabilir. Nispeten az sayıda bireyin değiştirilmesi gerekiyorsa ve bunlar iktidar mevkilerinde de değilseler, hukuk onları belli toplumsal standartlara uyumlu davranmaya zorlamak için kullanılır. Böylesi kimseleri sapkın olarak tanımlayan standartlar, toplumun bütünü tarafından konmuş olabileceği gibi, iktidar sahipleri veya seçkin kanaat önderleri grubu tarafından da belirlenmiş olabilir. Çok az sayıda insanın veya bir küçük grubun, kendi kendilerini değiştirmek üzere hukuku bir araç olarak kullanmaları pek muhtemel değildir. Buna karşılık, toplumun baskın bir çoğunluğu, hukuku sapkın bir grubu değiştirmek üzere kullanabileceği gibi, bizzat kendisini de değiştirmek üzere kullanabilir.
Hukukun yukarıda sıralanan temel işlevleri, birbirinden bağımsız değişkenler olarak düşünülmemelidir. Bunlar, gerek bütün olarak hukuk sistemiyle, gerek diğerleriyle yakından bağlantılı işlevlerdir.
Toplumsal değişme sürecinde hukukun rolü hakkında daha ayrıntılı bilgiyi “Toplumsal Değişme ve Hukuk” başlıklı 7. ünitede bulabilirsiniz.