Tarih

Hüdhüd Kuşu Hüthüt Kuşu Nedir, Özellikleri, Süleyman Kıssanında Yeri

Hüdhüd. Hudhud, çavuş kuşu, Scansores (tırmanıcılar) sınıfına mensup olup, başında dikkate şâyân bir  sorguçu var­dır. Tabiat ve itiyatları hakkında pek çok şey söylenmiştir ki, burada bunların ancak bir kıs­mını zikredebiliriz. Ana ve babasına karşı gös­terdiği hürmet ve riâyet bilhassa belirtilmek­tedir. Umayya b. Ebi ‘l-Şalt’ta hüdhüdün ölen anasını kefeleye­rek cesedini, bir istirahatgâh buluncaya kadar, sırtında ve başında taşıdığını anlatan bir hi­kâye vardır; sırtının kahve rengi oluşu da bundanmış. Başındaki sorguçun bu hareketine ödül olarak kendisine verildiği anlatı­lır, eşi  ölünce, hüdhüd yeni bir eş aramaz. Ebeveyni yaşlanınca, onların yiyeceklerini temin eder. Yürürken sorgucunun sallanışına göre, Arapçada muhtelif   künyeleri vardır; msl. Aba’ibâd, Abu’l-sacâda gibi. Gübre içine yaptığı için, yuvası pek fena kokar. Tüyleri,  yüreği v.b. muhtelif şekillerde kullanılır. Hz.Muhammed’in hüdhüdün  öldürülmesini  men’ettiği söylenir; bâzılarına göre, eti haramdır, bâzılarına göre, değildir.

Süleyman ile Belkis kıssasında hüdhüdün büyük rolü vardır; Kur’an, Neml Suresi, 20. Ayet v.dd.’dan istihraç edileceği üzere, bunun Peygam­ber zamanında dahi bilindiği anlaşılmaktadır. Burada Süleyman’ın bütün kuşları içtimaa ça­ğırdığı, fakat hüdhüdün gelmediği anlatılır. Geç geldiği zaman ise, Saba melikesine dâir bir haber getirir ve Süleyman da kendisine bir mektup vererek, Saba’lılara gönderir.

Daha sonraki müellifler, istisnasız olarak, bütün hikâyeyi aşağıdaki şekilde anlatırlar: hüd-hüd toprağın altında bulunan suyu görebilmek kudretine sahip imiş; bu sebepten Süleyman Mekke’ye seferi esnasında hüdhüdü su bul­mak üzere kullanmakta imiş. Fakat bir defasında, Süleyman’ın bu vazifede kullandığı Yafûr veya Yağfür ismindeki hüdhüdü, yolculuk es­nasında suya doğru uçarak, Belkıs’in bahçesine varır ve orada Ufayr isminde başka bir hüdhüd ile tanışır. Bu hüdhüd kendisine Saba melikesi hakkında bir çok şeyler anlatır. Bu esnâda Süleyman ordusu için (bîr başka rivayete naza­ran, abdest almak için), beyhude yere su arar bütün kuşları bir araya toplattırmak üzere, akbabayı (nasr) gönderir, fakat hüdhüd gel­mez. Kartal (ukâb) hüdhüdü çağırmak üze­re gönderilir. Hüdhüd zâten dönmek üzere bulunduğundan, kartal tarafından Süleyman’ın huzuruna getirilir. Süleyman kendisine sertçe söz söyler; fakat Belkis’e dâir söylediklerini dinledikten sonra, bir mektup vererek, kuşu Saba’lilere gönderir.

Hikâyenin başlangıcı bir başka şekilde daha anlatılır. Buna göre, Süleyman bu seferi esnasın­da, bütün maiyeti ile birlikte, Arabistan rüzgârları tarafından uçurularak, bir halı üzerinde gö­türülmekte imiş. Halının üzerindekileri güneşten muhafaza maksadı ile, bütün kuşlar halının üzerinde kesîf bir kütle hâlinde uçmak üzere emir almışlar; fakat Süleyman bir noktadan bir ışık çizgisinin sızdığını fark edermiş; bu suretle kuşlardan birinin eksik olduğu netice­sine varmış. Derhâl bir yoklama yaptırmış ve hüdhüdün eksik olduğunu öğrenmiş. Hikâye­nin devamı diğerleri gibidir. Hüdhüdün Süleyman ile ordusunu bir adada ziyafete davet ettiği de ayrıca rivayet edilir. Misafirler geldiği zaman, hüdhüd ölü bir çe­kirgeyi denize atarak: — “Ey Resûlullah, bu­yur ye; eti azsa da, suyu boldur” — demiş. Bu latifeye Süleyman ve askerleri bir sene gülmüşler.

İlgili Makaleler