HOŞGÖRÜ
Gücenmeyi gerektiren
bir tutum, ya da davranış karşısında tepki götermeme, tahammül gösterme hali.
Batıda mezhepler arası çatışmaya karşı çıkmak, ya da bilim-din tartışmalarında
baskıya karşı kullanılan bir kavramdır.
Batıda felsefi bir
kavram olarak, XV.-yüzyılda Nicalaus Cusanus tarafından ile-Tİ sürülmüş, daha
sonra ise Spinoza, Loc-ke ve Voltaire gibi düşünürler tarafından, düşünce ve
bilimsel özgürlük amacı ile kullanılmıştır. Kavram XVI. yüzyılda Thomas More’un
Ütopya isimli eseri ile yoğun bir biçimde tartışma gündemine girdi. Ütopya
ülkesinde dinler ve ideolojiler, farklı davranışlar herkes tarafından hoşgörü
ile karşılanıyordu. Tepki gösterenler ise sürgüne gönderilecekti. Üstünlük ve
küçümseme iddiaları ciddiye alınmayacaktı. More, tanrı inancım zorunlu
görmektedir. Hatta dinsizlik bile suç olmayacaktır. Ancak Tann’yı reddedenlere
herhangi bir resmi görev verilmeyecektir.
Rönesansla birlikte
Batıda hoşgörü kavramına büyük bir ilgi görülmeye başlandı. Ancak kavramın
pratik hayata aktarılmasında sorunlar çıktı. Farklı davranışlar, yanlış
yapılanma ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığı İçin, insanların farklı davranışlarına
karşılıklı hoşgörü ile yaklaşılmasını zorunlu görenler, bilimsellik düzeyinin
yükselmesi ve insanların doğru bilgilere ulaşması ile hoşgörüye de gerek kalmayacağını
düşünmektedirler.
insanların farklı umut
ve korkulara sahip olması, farklı ön kabullerden yola çıkmaları sebebiyle,
kaynak, amaç ve yöntem farklılıklarından her zaman uzlaşma sağlamaları mümkün
gözükmemektedir. Bu nedenle de birbirlerine karşı hoşgörü Üe yaklaşmak
zorundadırlar. Hoşgörünün sağlıklı bir şekilde kullanılabilmesi için, ileri
sürülen iddianın kaynağının, bu iddiaya sahip kişinin amacının ve kaynakla
amaç arasındaki mantıksal sürecin akli delilleri olması gerekmektedir. Yanlış
bir
hoşgörü anlayışı, hem
hoşgörü sahibi için, hem de hoşgörüye sığınan kişiler için felaketlere kapı
aralayabilir ve kötü alışkanlıklara neden olabilir.
İslam toplumlarında
hoşgörünün ahlaki bir temeli vardır. Bununla birlikte, safdilliğe varan bir
davranış biçimi de olmamasına özen gösterilir. Hoşgörü sahibi, sadece yanlışa
göz yummakla yetinmemeli, doğru olanı göstermeli ve aynı yanlışın
tekrarlanmaması için gayret göstermelidir. Aksı halde göz yumma, giderek sabrı
taşıran noktalara ulaşabilir ve başlangıçtaki hoşgörü, daha sonrası için bir
birikim oluşturabilir.
İyi niyet kavramı ile
yakın ilişkisi olan hoşgörü, toplumsal barış ve uzlaşma açısından da büyük
Önem taşır.
Abdurrahman DİLİPAK