Tarihi Eserler

Hortacı Camii, Hortacı Süleyman Camii -Selanik- Tarihçe, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hortaci Süleyman Camii. Yunanistan’da Selanik’te kiliseden çevrilmiş cami.

Şehrin surları içinde doğu tarafında, eski adlarıyla Tellikapı ve Kassandrakapısı arasında bulunmaktadır. Binanın aslı. Roma imparatorlarından Caius Galerius (305-311) tarafından kendisi için mezar yapısı olarak inşa ettirilmişti. Bu impara­torun adına yapılan zafer takı az aşağıda bulunuyor, daha yukarıda da sarayı yer alı­yordu. Fakat Galerius’un bu dev ölçüler­deki mezar binasına gömülmesi müm­kün olmamıştır. Daha sonra Hıristiyanlık bir din olarak resmen kabul edilince bina doğu tarafına bir apsis ilâve edilerek kili­seye dönüştürülmüş, bütün Bizans döne­mi boyunca Hagios Georgios (Aya Yorgi) adıyla kilise olarak kullanılmıştır. İİ. Murad tarafından 1430 yılında kesin olarak fethedilen Selanik’te bu yapı daha uzun yıllar kilise olarak kullanılmış. Evliya Çele­bi tarafından kopyası verilen ve 1953’te henüz kapısı üstünde duran dört mısra-lık kitabesine göre 999’da (1591) camiye çevrilmiştir; “Bunun fethine sa’y ü him­met etti Şeyh Hortacî Bu deyr-i köhne lâ-şek ehl-i İslâm ma’bedi oldu  Tarîk-i Hak’ta avn-i hâdî ile mühtedâ iken Kılıncıyla bu ma’bedde imâm-ı muktedâ oldu, sene 999.

Evliya Çelebi, Şeyh Hortaç’ın padişah fermanı ile yapıyı papazlardan teslim alıp “fethettiğini” yazar. Hortaçlı Şeyh Süley­man Efendi burada bir zaviye kurmuş ve Sadrazam Koca Sinan Paşa da şeyh adı­na kiliseyi camiye çevirmiştir. Bazı yayın­larda buraya Ortacı Camii denilmekteyse de bu doğru değildir. Bina adını, Selanik yakınındaki Hortaç dağı ile Evliya Çelebi’nin ifadesine göre Şeyh Hortaç’ın bir de tekkesinin bulunduğu Hortas(“kefere”) kö­yünden alır. Kilisenin camiye çevrilmesi hususunda Âşık Mehmed’in Menâzi-rü’l-avâiim”mûe etraflı bilgi bulunduğu­na Richard F. Kreutel dikkat çeker. Âşık Mehmed ay­rıca 998 (1590) yılını gösteren dört beyitlik bir tarih manzumesi vermektedir. Ev­liya Çelebi 1078’de (1667-68) ziyaret et­tiği camiyi. “Yuvarlak bir duvar üzerinde sekiz adet kemerdir” cümlesiyle tarif eder. XVIII ve XIX. yüzyıllarda Selânik’e gelen seyyahlar bu tarihî binadan eser­lerinde bahsederler. Bunlardan Cousinery caminin İlk gravürünü yayımlamıştır.

Hortacî Camii’ni mimari bakımdan ilk defa inceleyen Ch. Texier olup P. Pullan ile birlikte yazdıkları Bizans mimarisine dair büyük eserde hakkında bilgi vererek 1864’te resmini ve planını yayımlamıştır. 1889’da Osmanlı Vakıflar İdaresi burada restorasyon yapmış, duvarlar ve kubbe­deki mozaikleri Rossi adındaki İtalyan’a tamir ettirmiştir. Balkan Harbi’nden ön­ce 1901’den İtibaren Le Tourneau’nun başlattığı çalışmalar onunla Ch. Diehl, H. Saladin’den kurulu bir Fransız heyetince yürütülmüş ve eser yeniden incelenerek Selanik’teki Bizans eserlerine dair büyük kitapta tanıtılmıştır.

Selanik 1912 yılında elden çıktıktan sonra şehirdeki diğer kiliseden çevrilme camiler gibi Hortacî Camii de kiliseye dö­nüştürülmüştür. 1923’te binada Anado­lu’dan gelen Rum göçmenler barındırıl­mış, daha sonra da müze haline getiril­miş, bu arada içinde arkeolojik araştır­malar yapılmıştır. Selanik Yunan hâkimi­yetine geçtiğinde şehirdeki cami ve mes-cidlerin hepsinin minareleri yıktırılmış­ken yalnız Hortacî Camii minaresi, Türk ve müslüman idaresine karşı kazanılan “zafer”in işareti olmak üzere külâhsız muhafaza edilmiştir. 1953’teki ziyarette binanın içinde Türk dönemine işaret eden en ufak bir iz bırakılmamış olduğu görülmüştü. Yalnız girişin üstünde dört kartuş içinde cami inşa tarihi kitâbesiyle 124S (1829-30) ve 1322 (1904) tarihli iki yazı görülebiliyordu. Bitişiğinde evvelce bir çeşmenin yer aldığı avlu duvarı da kal­dırılmıştı. Hortacî Camii’nin etrafını sa­ran geniş hazîredeki bütün mezar taşla­rı ile asırlık ağaçlar bile ortadan kaldınlmıştır. Yalnız binanın doğu tarafında mih­rabın önünde, oyıilarda çatısı yıkılmış ve duvarları devrilmek üzere olan dikdört­gen biçimli büyük bir türbe vardı. İçinde Şeyh Süleyman Efendi’nİn taşsız lahdinden başka şehrin çeşitli yerlerinden top­lanarak buraya konulmuş birkaç parça Osmanlı dönemi mezar taşı bulunuyordu. Cami “rotunda” denilen yuvarlak planlı bir binadır. Kalınlığı 6,30 metreyi bulan bir duvarla çevrili olup iç çapı 23 m. ka­dardır; böylece dış çapı 36 metreyi bulur. Burası kiliseye çevrildiğinde doğu tarafı­na bir çıkıntı eklenerek ucuna yarım yu­varlak bir apsis inşa edilmiştir. İçeride ka­lın duvarlarda dikdörtgen biçimli ve üst­leri kemerli sekiz niş vardı. Bunlardan biri bozularak apsis çıkıntısı inşa edilmiş­tir. Güney tarafında olan bir diğerinin içinde ise binanın esas girişi bulunuyor­du. Bu giriş, daha aşağıda olan İmpara­tor Galerius’un zafer takının altından ge­çen Roma yolunun tam karşısındadır. Bi­na kiliseye çevrildiğinde batı tarafındaki niş kapı haline getirilmiş, Türk dönemin­de de kapı olarak burası kullanıldığı gibi önünde dört sütuna dayanan kiremit ör­tülü bir sundurma inşa edilmişti. Bu dev ölçülü tuğla yapıyı nişlerinin üstlerinde yer alan yuvarlak kemerli büyük pencere­ler aydınlatır. Kubbe ise son derecede ba­sıktır. Eski orijinal kapının solundaki du­var kalınlığı içinde kubbeye çıkışı sağlayan döner (helezon) merdiven bulunmaktadır. Caminin batı tarafındaki avluda üstü sivri külah şeklinde bir çatı ile örtülü şa­dırvan bulunuyordu. Daha sonra bu çatı etrafı saçaklı bir kubbeye dönüştürülmüş­tü. Minare ise binadan ayrı olarak yapıl­mıştı. Yukarı kenarı mukarnaslı bir silme ile süslü kürsünün üstünde yayvan ve kı­sa, kesik piramit biçiminde bir pabuç kıs­mı, dış sathı pahlı ve yukarı doğru incelen bir gövdeye geçişi sağlar. Şerefe altındaki çıkmalar mukarnaslı olmakla beraber şerefe korkuluğu XIX. yüzyıl yapımı tesiri bırakır. Şerefeden sonraki petek kısmında da yukarı doğru bir incelme görülen mi­narenin tepesi külâhsız bırakılmıştır. Ca­minin İçini ve kubbeyi süsleyen kalem işi nakışlarla yazılar eski fotoğraflarda gö­rülmekte olup bugün bunlardan hiçbir iz kalmamıştır.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler