Tarihi Şahsiyetler

Hind binti Utbe Hayatı, Kimdir, Hamza’yı Şehit Ettirmesi, Hakkında Bilgi

Hind bint Utbe b. Rebîa b. Abdişems b. Abdimenâf b. Kusayy el-Kureşiyye {ö. 14/635) Ebu Süfyan’ın karısı.

Babası Utbe ve annesi Safiyye bint Ümeyye tarafından Hz. Peygamber ile ay­nı soydan gelir. Kendisi azılı İslâm düş­manlarından biri olduğu halde kardeşi Ebu Huzeyfe İslâmiyet’i ilk kabul eden­lerden biriydi. Hind önce  Halid b. Velid’in amcasının oğlu Hafs {Fâkih) b. Mugire el-Mahzûmî ile evlendi ve bu evlilikten Ebân adında bir oğlu oldu. Kendisini aldattığı­nı sanan kocasının onu babasının evine gönderdiği, yanıldığı anlaşıldıktan sonra ise Hind’in kocasını terkettiğine dair riva­yet çeşitli kaynaklarda yer almıştır. Eş seçiminde titiz dav­ranan Hind, babasına başvurarak kendi­siyle evlenmek isteyenlerin adlarını değil vasıflarını söylemesini istedi ve adaylardan İslâmiyet aleyhindeki faaliyetlerin içinde yer alan Ebû Süfyân’ı seçti. Bu evlilikten de Muâviye ve Utbe adlı oğullan ile Cüveyriye ve Ümmü’l-Hakem adlı kızları dünyaya gel­di. İslâm aleyhtarlığı hususunda kocasın­dan geri kalmayan Hind, kardeşi Ebû Huzeyfe’nin Bedir Gazvesi’nde düşman saf­larında gördüğü babasını mübârezeye da­vet etmesine sinirlenerek onu bir şiirle hicvetti. Babası Utbe ve kardeşi Velîd ile amcası Şeybe’nin bu savaşta öldürülme­si üzerine onların intikamı alınıncaya ka­dar ağlamayacağını, koku sürünmeye­ceğini ve kocasıyla beraber olmayacağını söyleyerek Kureyşliler’den bu savaşta kay­bettikleri yakınlarının intikamını almala­rını istedi. Uhud Gazvesi’nde müşrik ordu­suna kumanda eden Ebû Süfyân’ın yanın­da yer aldı ve Kureyşli diğer kadınlarla birlikte def çalıp şiir okuyarak orduyu sa­vaşa teşvik etti. Bedir Gazvesi’nde yakın­larını öldüren Hamza’yı öldürmesi için Vahşi bin Harb’e mükâfat vaad eden Mekkeliler’den biri de Hind idi. Hind, ciğerini çiğneyeceğini ve organlarından gerdan­lık yapıp boynuna takacağını söylediği Hamza’yı öldürdüğü takdirde Vahşîye bü­tün takılarından ve yanında bulunan mal­lardan başka 10 altın vereceğini söyledi. Vahşî de Hamza’yı uzaktan attığı mızrak­la şehid ederek karnını yardı ve ciğerini Hind’e götürdü. Hamza’nın ciğerini alıp çiğnediği için “âkiletü’l-ekbâd” (ciğer yi­yen kadın) diye anılan Hind’in bütün takıla­rını Vahşî’ye verdiği, bunların yerine başta Hamza olmak üzere diğer şehidlerin organlarını keserek gerdanlık ve halhal olarak taktığı, Mekkeli kadınları da böyle yapmaya teşvik ettiği belirtilmektedir.

Resûl-i Ekrem’in kızı Zeyneb, Mekke’­den Medine’ye hicret etmek üzere hazır­lık yaptığı sırada Hind onun yanına gelip “amcamın kızı” diye hitap ederek kendi­sine yardıma hazır olduğunu söylediyse de Zeyneb hicretine engel olunacağından korktuğu için ona Medine’ye gitmeyi dü­şünmediğini söyledi.

Hind’in İslâmiyet’e karşı olan düşman­lığı Mekke’nin fethine kadar, devam etti. İslâm ordusu Mekke’ye yaklaştığı sırada müslüman olan Ebû Süfyân, kendi evine sığınanlara Hz. Peygamber’in eman vere­ceğini Mekkeliler’e söylediği zaman ona herKesten önce Hind karşı çıktı ve koca­sının sakalından tutarak öldürülmesini istedi; ancak Ebû Süfyân’dan bir gün son­ra o da müslüman oldu. Rüyasında put­ların kendisini ateşe ittiğini. Resûlullah”ın ise onu kurtardığını görünce İslâmiyet’i kabul etmeye karar verdiği söylenmekte, ayrıca kendisine, bir gün önceki fikrini değiştirerek neden müslüman olmaya ka­rar verdiğini soran kocasına. Mekke’nin fethedildiği gün müslümanların Kabe’de sabaha kadar nasıl ibadet ettiklerini sey­rettiğini, o güne kadar Kabe’de Allah’a bu şekilde ibadet edildiğini görmediğini ve bu durumun kararını değiştirmesine se­bep olduğunu anlattığı belirtilmektedir. Hind’in bu kararı üzerine Ebû Süfyân, ka­rısının henüz Resûlullah’ın yanına varma­dan Öldürülebileceğini düşünerek Hz. Pey­gamber’in huzuruna itibarlı biriyle gitme­sini tavsiye etti. Hind de kıyafet değişti­rerek Hz. Ömer’in veya Hz. Osman’ın ya­hut kardeşi Ebû Huzeyfe’nin himayesin­de o sırada Ebtah mevkiinde veya Safa te­pesinde bulunan Resûl-i Ekrem’in yanı­na gitti. Ona biat etmek isteyen kadınla­rın arasına karışarak huzuruna çıktı. Re­sûl-i Ekrem kadınlardan Allah’a şirk koş­mamak, hırsızlık yapmamak, zina etme­mek, çocuklarını öldürmemek, iftirada bulunmamak ve iyi iş yapma hususunda Peygamber’e karşı gelmemek üzere (Mümtehine 60/12) kendisine biat etme­lerini İsteyeceğini söyleyince Hind erkek­lerden istemediği şeyleri kadınlardan is­tediğini, bununla beraber biat edecek­lerini söyledi. Yüzü kapalı olduğu için Re­sûl-i Ekrem onu tanıyamamıştı. Biat ko­nularından biri olan hırsızlık yapmama meselesi üzerinde durulurken Hind ko­casının cimri olduğunu, kendisinin ve çocuklarının bütün İhtiyaçlarını karşı­lamadığını, bu sebeple ona sormadan malından harcama yaptığını belirte­rek buna hakkı olup olmadığını sordu. Hz. Peygamber de aşırı gitmemek şartıyla onun malından kendisine ve çocuklarına yetecek kadar bir miktarı alabileceğini ifade etti (Buhârî. “Büyü””, 95; Müslim, “Akzıye”, 7-9). Orada bulunan Ebû Süf­yân daha önce aldıklarını kendisine helâl ettiğini söyleyince Resûl-i Ekrem Hind’i tanıdı. Kadınların zina etmemesi üzerin­de konuşulurken Hind söze karışarak hür kadının zina edemeyeceğini söyledi. Sıra çocukları öldürmeme maddesine gelin­ce, “Onları siz öldürdünüz” veya, “Biz on­ları küçükken yetiştirdik, büyüdükleri za­man sen onları Bedir’de öldürdün” dedi. İftira üzerinde durulurken Hind tekrar söze karışarak şunları söyledi: “İftira çir­kin şeydir, sen bize güzel ahlâkı emredi­yorsun”. Peygamber’e karşı gelmeme teklifi üzerine de. “Biz bu yüce divana sonradan isyan etmemek niyetiyle geldik” dedi. Resûl-i Ekrem biat sırasında kadın­ların eline dokunmamakla beraber Hind’in Hz. Peygamber’e elini uzattığı, muhte­melen kınasız olması yüzünden Resûlullah’ın onun avucunu yırtıcı hayvan pen­çesine benzettiği ve onun görünüşünü kınayla değiştirmedikçe biatini kabul et­meyeceğini söylediği rivayet edilmekte­dir (Ebû Dâvûd, “Tereccül”. 4). Resûl-i Ek­rem’in kendisini iyi karşılaması ve da­ha önce yaptıkları üzerinde durmaması Hind’i son derece memnun ettiği için ona. bir zamanlar yeryüzünde perişan olması­nı en çok istediği ailenin Peygamber aile­si olduğunu, fakat artık gözünde bu aile fertlerinden daha değerli bir kimse bulun­madığını ifade etti. Hind oradan ayrıldıktan sonra evine gitti ve bü­tün putları kırdı. Onun kızarttığı iki oğla­ğı bir câriyesiyle Hz. Peygamber’e sundu­ğu, koyunları çok az kuzuladığı için daha fazlasını gönderemediğini belirttiği, Re­sûl-i Ekrem’in de onların çoğalması için dua ettiği, daha sonraları sürülerinin ço­ğaldığı. Hind’in zaman zaman bu olayı ana­rak kendilerini İslâmiyet’le şereflendiren Allah’a hamdettiği kaydedilmektedir.

Yermük Savaşı’na Ebu Süfyan’la birlik­te katılan Hind heyecanlı konuşmalarıyla müslümanları savaşa teşvik etmiş, boz­gun alâmetleri görüldüğü zaman diğer kadınlarla birlikte onların derlenip topar­lanmasında büyük etkisi olmuştur. Hind’in daha sonra Ebû Süfyân’dan boşandığı, ticaret yaparak geçimini temin etmek amacıyla hilâfeti döneminde Hz. Ömer’e başvurup beytülmâlden 4000 dirhem borç aldığı, fakat ticarette zarar ettiği belirtilmektedir. Yine Hz. Ömer devrinde oğlu Muâviye Şam valisi olduğu zaman Hind onu görmeye gitmiş, halifenin Allah rızâ­sını ön planda tutan bir insan olduğunu hatırlatarak her konuda halifeyi dinleme­sini, kendi yakınlarına gereğinden fazla bir şey vermemesini tavsiye etmiş, aksi halde Ömer’in kendisini azledebileceğini hatırlatmıştır. Hind, Muharrem 14’te {Mart 635) Hz. Ebu Bekir’in babası Ebû Kuhâfe ile aynı günde öldü. Bir rivayete göre ise Hz. Osman devrinde vefat etmiştir.

Hind çok güzel konuşan, akıllı, cesur ve gururlu bir kadındı. Savaşlarda askerleri coşturmak için söylediği şiirler, bazı kim­seler için yazdığı hicviyeler ve savaşlarda kaybettiği yakınları için söylediği mersi­yelerden bazı bölümler günümüze kadar gelmiştir. Meşhur şair ve sahâbî Hansâ’-nın, kabileler arasında yapılan savaşlarda kardeşlerini kaybettiğinden kendisini “en büyük felâkete uğrayan Arap kadını” di­ye tanıttığını ve onlar için mersiyeler söy­lediğini duyan Hind’in bir panayırda onun­la özellikle karşılaştığı, Bedir’de kaybet­tiği yakınlarından dolayı en büyük musi­bete uğrayan kadının asıl kendisi olduğu­nu belirttiği ve Hansa ile karşılıklı mersi­yeler okudukları rivayet edilmektedir.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler