HİDÂYET
Doğru yolu arama,
doğru yola girme, Allah tarafından bir kimsenin kalbine ilham olunan Hak yolu
arama arzusu, doğru dîn, İslâm dîni, İrşad etme, doğru yolu gösterme gibi
anlamlara gelen “hidâyefi, Seyyid Şerif el-Cürcânî şöyle tarif eder:
“Hidâyet: Talep edilene ulaştıracak şeyi göstermektir. Başka bir ifadeyle
talep edilen şeye ulaştıracak yola girmek de denilebilir.”
Hidâyet, bir kimseyi
iyilikle istediğine eriştirecek şeyi göstermektir ki, bu, yolu sâdece göstermek
veya yola götürmek ve hattâ sonuna kadar götürmek şekillerinden biriyle
gerçekleşebilir. Bunlardan birinci şekle, matlûba eriştirmeyen delâlet,
ikinciye ise matlûba eriştiren delâlet (de-lâlet-i mûsıle) veya tevfîk adı
verilir. Esası itibariyle hidâyet, iyi isteklere mahsustur. Bu yüzden, meselâ
hırsıza yol göstermeğe hidâyet denilmez. Hidâyet sözünün, bazan serde de
kullanıldığı olursa da, bu gerçek anlamda değil, alay ve ta’-rîz gibi bir
belagat inceliğine dayanarak mecaz olur.
Allahü Teâlâ’nın
hidâyeti, özellikleri ve çeşitleri itibariyle sayıya gelmez. Fakat cinsi
İtibariyle şu dört mertebede düşünülebilir:
1- Aklî, ruhî ve hissî kuvvetlerin ihsan
edilmesidir ki, insan bu kuvvetler vasıtasıyla kendisine yararlı olan iş ve
durumla-n elde eder ve canlılığını sürdürür.
2– Hak ile
batılı, iyi ile kötüyü birbirinden ayıracak açık delilleri ortaya koymak.
3-
Peygamberler göndermek ve kitaplar indirmekle hak yolu göstermektir. Şüphesiz
bu Rufan, insanları en doğ/u yola götürür’1 İsrâ, 9) ayetinde kasdolunan
hidâyet, bu türdendir.
4- Vahiy,
ilham veya sâdık rüya gibi fevkalâde yollarla kalblere sırları açıvermek ve
varlıkları (eşyayı) hakikatte oldukları gibi gösterivermektir ki, buna
hidâyet-i hâssa (özel hidâyet) denilir. Çünkü bu tür hidâyet, özellikle
peygamberlere ve velilere mahsustur. Bunun için, insanların geneli açısından,
bu hidâyetin yolları, olağanüstü yollardandır. Bununla beraber, herkesin az
da olsa bundan payı yok değildir; ancak kesinlik (yakın) derecesine yüksel-mez.
Hidâyet kelimesinin
iftial kalıbına geçirilmiş şekli olan ihtida ise, hidâyetlen-mek, hidâyete
ermiş olmak, müslüm an olmak ve hak yolu bulmak anlamlarına ge-Hr. Hidâyetin
karşıtı, İslâmî terminoloji-
de “dalâlet”
(sapıklık) olarak gösterilir.
Ehl-î Sünnet
mensuplanyla Mu’tezüe arasında hidâyetin tarifinde farklılık vardır: Ehl-i
Sünnet’e göre hidâyetin tarifi: Matlûba erişmek ve hidâyeti elde etmek, hâsıl
olsun veya olmasın matlûba erişmek ve hidâyeti elde etmek, hâsıl olsun veya olmasın
matlûba götürecek bir yolu göstermektir, şeklînde yapılırken, Mu’tezüe, onun,
“matlûba ulaştıran delâlet” olduğu görüşündedir.
A.TuranARSLAN Bk.
Sapıklık.