Hezl Nedir, Ne Demek, Türk Edebiyatında Hezl Hakkında Bilgi
Hezl türü Klasik Türk edebiyatına İran’dan geçmiştir. Fars edebiyatında genel olarak hicivle aynı anlamda kullanılan ve “bir kimsenin kötü-lendiği, hakkında uygun olmayan şeylerin söylendiği şiir” veya “ahlâk ve edebe aykırı söz” diye tarif edilen hezl hakkında (Dihhudâ, XXVIII, 208) Fars şairlerinin fikirleri farklılık gösterir. Müncik-i Tirmizî bir mısraında, “Hezl söylemek küfürdür” derken Nâsır-ı Hüsrev hezli “mazur” görür. Hâkânî hezl ile bunun karşıtı olan ciddiyeti kıyaslar ve bunları eline kâh kitap, kâh sapan alan bir çocuğa benzeterek. “Hezlden sürekli âfet görürsün” der. Sa’dî’ye göre de hezl ciddi sözü katleder (Dihhudâ, ay.).
Türk edebiyatında hezl, birini yermek ve ona hak etmediği bir şeyi yakıştırmak üzere genel ahlâk kurallarını zorlayıcı tarzda söylenmiş sözlere denir. Bu bakımdan latife ile hiciv arasında bir konumda bulunur. Belli bir amaca yönelik olması ve kişileri hedef alarak onları gülünç duruma düşürmesi açısından latifeden daha ağır, sövme ve müstehcenlikten arınmış olduğu için de hicivden daha hafif bir mizah türüdür. Ciddi bazı şiirlerin hezl üslûbunda yeniden nazmedilmesine tehzîl, hezl türündeki yazı ve şiirlerin toplandığı mecmualara da “hezliyyât mecmuası” adı verilir.
Hezl, en şiddetli yergiier olan hicivlerden başlayarak zem, kadh. şetm. ta’riz. latife (mülâtafa). mutâyebe gibi mizah içeren edebî türlerle karıştırılmıştır. Mizahî türlerin pek çoğunda yer alan şakacılık, alaya alma. ahlâka ve edebe aykırılık gibi birbirine benzeyen, hatta bazan iç içe bulunan özelliklerin kesin çizgilerle ayrılması zordur. Bu konuda yapılmış bazı tasniflere göre hezl “alay ederek küçük düşürme” biçiminde tanımlanmış, alt kademesine ta’riz (sataşma ve taşlama), üst kademesine de zem (kınama), hiciv (yetyi), şetmve kadh (sövgü) konulmuştur {l,cvvmi.TDAY Belleten \970}. s. 4Q Meıı;-‘,ı.s 120! Latife ve nükte ise kimseyi incitmeme ve zarafeti ön planda tutma açısından hezlden ayrılır. Bu da Türk edebiyatındaki hezlin Arap belagatında nükteyi andırır tarzdaki anlamından farklı olarak hicve yakın bir mâna taşıdığını gösterir.
Nâbî oğluna öğüt verirken hezl ve mizah uğruna dostlukların yitirildiğini. hezlin kin ve düşmanlıklara yol açabileceğini anlatır (Hayriye, s. 87-88). Sünbülzâde Vehbî’nin öğüdü de Nâbî’yi destekler niteliktedir: “Kimseyi etme sakın istihza / Görme Hakk’ın kulunu hezle seza” [Lüt-liyyc, s. 71-72). Bu ifadelerden, hezlin Türk edebiyatında pek rağbet edilecek bir tür olarak görülmediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte birçok divan şairi hezliyyât türü manzumeler yazmaktan geri durmamıştır.