Türk Edebiyatı

Heşt Behişt-İdrisi Bitlisi Konuları, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Heşt Bihişt. İdris-î Bitlisi (ö. 926/1520) tarafından yazılan Farsça Osmanlı tarihi.

Müellifinin Kitâbü Śıfâti’ŝ-ŝemâniyye fî źikri’l-ķayâśıreti’l-Oŝmâniyye adını verdiği eser, II. Bayezid devri dahil ilk sekiz padişah dönemini içine aldığı için Heşt Bihişt (sekiz cennet) adıyla şöhret bulmuştur. İdrîs-i Bitlisî eserin giriş kısmında, II. Bayezid’in herkesin rağbet edeceği “belâgatlı, zarif ve latif” bir tarih kitabı yazmasını emretmesi üzerine eserini telife başladığını belirtir (Nuruosmaniye Ktp., nr. 3209, vr. 8a). Müellifin, eserini otuz aylık bir çalışma sonunda 912 (1506) yılında tamamladığı ve karşılığında 50.000 akçe in‘âm aldığı bilinmektedir (Erünsal, X-XI [1981], s. 314). Ayrıca her cüzü yazdıkça II. Bayezid’in câize ve ihsanlarına mazhar olmuştur. Bununla birlikte İdrîs, daha sonra hac için gittiği Mekke’de yazmış olduğu ve kitabının sonuna eklediği “şikâyetnâme”sinde, kendisine yapılan vaadlerin yerine getirilmediği gerekçesiyle VIII. bölümü tamamladıktan sonra bunun hâtime ve dîbâce kısmını kaleme almadığını belirtir. Yine burada yazdığına göre II. Bayezid kendisine sunulan kısımları okumuş, çok beğendiğini söylemiş, fakat kitabı görenler bunda bazı noksanlıklar ve hatalar olduğunu, İran hükümdarlarına çok fazla yer verilip bunların övüldüğünü, VIII. bölüm yazıldığı halde dîbâce kısmının eksik olduğunu ve belâgata fazla önem verilip gereksiz yere sözün uzatıldığını belirterek padişahı etkilemişler, padişah da vaadini yerine getirmeyip küçük bir tahsisat vermekle yetinmiştir. İdrîs-i Bitlisî Mekke’de iken II. Bayezid’e gönderdiği bir arzda da, herkesin çok beğendiği kitabına yazacağı dîbâcede kendisine yapılan haksızlıklara temas edeceğini, hatta bu kısmın Mekke’ye gelen tanınmış kimselere bir kopyasını verdiğini, böylece herkesin bundan haberdar olduğunu anlatıp daha önce teslim ettiği hazîne-i hümâyundaki nüshaların bu haksızlıkların bir yâdigârı olarak dîbâcesiz bir şekilde eksik kalmasını özellikle istediğini yazmıştır. Müellif, daha sonra Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığı zamanında Heşt Bihişt’e mensur bir dîbâce ve sonunda şikâyetnâmenin de yer aldığı manzum bir hâtime ekleyerek eserini ona takdim etmiştir.

Heşt Bihişt, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan II. Bayezid devri sonlarına kadar gelen umumi bir Osmanlı tarihidir. Eser bir giriş, “ketîbe” veya “defter” adıyla her biri bir padişaha ayrılmış sekiz bölüm ve bir hâtimeden oluşmaktadır. Her bölüm, 50-100 beyit arasında değişen önsöz niteliğinde bir mesneviyle başlamakta, bu bölümler ayrıca kendi içinde girişler, alt başlıklar ve sonuçlara ayrılmaktadır. Diğer Osmanlı tarihçilerinin aksine Osman Bey’in cülûsu için 710 (1310-11) yılını gösteren İdrîs-i Bitlisî, eserinde bu tarihten 908 (1502) yılına kadar cereyan eden olayları ele almıştır. Müellif hattıyla yazılmış 919 (1513) tarihli, dîbâce ve hâtimesi mevcut nüshada yer alan son olay, 912 (1506) yılında Bosna sancak beyi İskender Paşa ile ilgilidir. Hâtimede ise II. Bayezid devrinin sonları, özellikle kızılbaş tehlikesi, şehzadeler arasındaki mücadeleler, Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışı ve saltanatının ilk zamanları anlatılmış, hâtimenin devamı niteliğinde olan “şikâyetnâme”de ise müellifin başından geçen bazı hadiselere yer verilmiştir.

İdrîs-i Bitlisî Heşt Bihişt’i yazarken kullandığı kaynaklardan pek söz etmez. Yeri geldikçe Acem, Selçuklu, Bizans ve Osmanlı tarihlerinden faydalandığını söyleyen müellif, sadece Râgıb el-İsfahânî’nin Muĥâđarâtü’l-üdebâǿ ve muĥâverâtü’ş-şuǾarâǿ (Flügel, I, 341) adlı eseriyle, Fâtih Sultan Mehmed’in hocaları arasında bulunan ve Orhan Gazi’nin çok yaşlı rikâbdarıyla görüştüğü belirtilen (Mecdî, s. 189-190) Molla Ayas’ı ismen zikretmiştir. Molla Ayas adının Neşrî’nin Kitâb-ı Cihannümâ’sında geçmesi müellifin Neşrî’den faydalanmış olabileceğini düşündürmektedir (Mehmed Şükrü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, s. 28). Nitekim özellikle beşinci babından itibaren paralel gittiği Âşıkpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osmân’ı dışında Heşt Bihişt’te yer alan diğer bilgilerin çoğu Kitâb-ı Cihannümâ ile büyük benzerlik arzeder. Bundan dolayı V. L. Ménage, Heşt Bihişt’in muhteva bakımından Neşrî’nin eserinden çok az farklı olduğunu ileri sürmüştür (TED, IX [1978], s. 238). İdrîs-i Bitlisî’nin, XV. yüzyıl tarihçilerinden Şükrullah’ın Farsça Behcetü’t-tevârîħ’ini görüp ondan faydalanmış olması da kuvvetle muhtemeldir.

İlgili Makaleler