Sosyoloji
Her Yönüyle İkizdere
Osman Coşkun – Her Yönüyle İkizdere
Kıpçak’ın kelime anlamı çürümüş ve oyulmuş
ağaç, Kuman; solgun, soluk, sarımtırak (Kıpçak Türkçesi Grameri, s. 30).
ağaç, Kuman; solgun, soluk, sarımtırak (Kıpçak Türkçesi Grameri, s. 30).
(Kıpçaklar) 1150 yılı civarında Erzurum
içlerine kadar ulaştılar.
içlerine kadar ulaştılar.
Kıpçak mezarlarına, insan heykelli kabir
taşları konurdu.
taşları konurdu.
Kumanlar ölüleri üzerine büyük bir tepecik
yaparlar ve onun üzerine de bir insan heykeli dikerlerdi.
yaparlar ve onun üzerine de bir insan heykeli dikerlerdi.
Balbal; ölünün öldürülen düşmanı adına
dikilen taş… Bunlar ölünün uşaklarıdır. Cennette ona hizmet edeceklerdir. (s.
10)
dikilen taş… Bunlar ölünün uşaklarıdır. Cennette ona hizmet edeceklerdir. (s.
10)
Kuman Türklerinde Horu; sallanmak, yaylanmak
demekmiş. (Kuman Lehçesi Sözlüğü, s. 77)
demekmiş. (Kuman Lehçesi Sözlüğü, s. 77)
Dualar
– Beddualar
– Beddualar
Dunyayi tutasun
Hz. Ali’nin kuvvetine eresun (s. 120)
Soğuk rozcar vurmasun sağa
Çalilara çupilara sarilasun
Deremen taşı arkandan inmesun
Ellerun koynuna kalsun
Kapilarun kitlensun (s. 121)
Düğün
yedisi
yedisi
Damat ve gelinin yakın çevresi kız evinde
geniş bir katılımla toplanır.
geniş bir katılımla toplanır.
Kız dondacısı (kız evinde kızı erkek
tarafına veren erkek kişi) bir siniyi eniştenin önünde bıçakla kesmeye çalışır.
Bu yolla enişteden para ister. Enişte el yıkama bahanesiyle yere para bırakarak
kalkar. Bıraktığı para kadar para ilave edilerek eniştenin cebine koyulur.
tarafına veren erkek kişi) bir siniyi eniştenin önünde bıçakla kesmeye çalışır.
Bu yolla enişteden para ister. Enişte el yıkama bahanesiyle yere para bırakarak
kalkar. Bıraktığı para kadar para ilave edilerek eniştenin cebine koyulur.
Evden en son damat ve dondacılar ayrılır.
Damat ayrılmadan evvel ayağından tavana asılır (Çifteköprü Köyü). Kaynanadan
baklava alınınca serbest bırakılır.
Damat ayrılmadan evvel ayağından tavana asılır (Çifteköprü Köyü). Kaynanadan
baklava alınınca serbest bırakılır.
Hamilelikte bebek göbek hizasındaysa erkek,
aşağıdaysa kız olacağına inanılırdı.
aşağıdaysa kız olacağına inanılırdı.
Gebe kadının evinde, doğan çocuk yaşamıyorsa, doğum yapmamış ve tek evlilik yapmış yedi
kadından iplik, yine benzer yedi kadından bez parçaları alınır. Annesinin ilk
evladı olan ev dışından bir kadın bunları hiç konuşmadan diker (birbirine
ekler). Doğacak çocuğun ihtiyaçları 40 gün boyunca yalnız bu bez ile
karşılanır. Yine yedi kadın tarafından bebek birer gün süreyle emzirilir.
Annesinin sütü bu süre zarfında bebekten uzak tutulur.
kadından iplik, yine benzer yedi kadından bez parçaları alınır. Annesinin ilk
evladı olan ev dışından bir kadın bunları hiç konuşmadan diker (birbirine
ekler). Doğacak çocuğun ihtiyaçları 40 gün boyunca yalnız bu bez ile
karşılanır. Yine yedi kadın tarafından bebek birer gün süreyle emzirilir.
Annesinin sütü bu süre zarfında bebekten uzak tutulur.
Düşüğe karşı önlem olsun diye; ismi Mehmet olan yedi kişiden birer çivi
alınır. Yedi çivi demircide tek bir çiviye çevrilir. Bu çivi düşük yapılan
yere, görünmeyecek şekilde çakılır.
alınır. Yedi çivi demircide tek bir çiviye çevrilir. Bu çivi düşük yapılan
yere, görünmeyecek şekilde çakılır.
Cimil’de erkek çocuk doğan evde, gençler
evin bacasını sökmeye kalkışır. Evin sahibi onların isteğini yerine getirerek
bacayı kurtarır. Aynı uygulama “baca sökme” adıyla Kars yöresinde de vardır.
evin bacasını sökmeye kalkışır. Evin sahibi onların isteğini yerine getirerek
bacayı kurtarır. Aynı uygulama “baca sökme” adıyla Kars yöresinde de vardır.
Bebeğin göbek bağı uzun kesilirse sesinin
güzel olacağına inanılır. (s. 125)
güzel olacağına inanılır. (s. 125)
Doğan bebeğin dudaklarına ve yüzüne bal
sürülür ki tatlı dilli ve güzel ahlaklı olsun.
sürülür ki tatlı dilli ve güzel ahlaklı olsun.
Bebeğin kuruyup düşen göbeği, bez parçası
içine konur ve bir süre beşiğin altında nazarlık olarak saklanırdı.
içine konur ve bir süre beşiğin altında nazarlık olarak saklanırdı.
Bebeğin ilk yıkanacağı suya biraz tuz atılır
ki derisi sağlam olsun ve ter kokmasın.
ki derisi sağlam olsun ve ter kokmasın.
Bebek kırkı dolmadan evden
çıkarılacaksa kundağına üç parça kömür
konur. Bunlar bebeği nazar ve cinlerden korur.
çıkarılacaksa kundağına üç parça kömür
konur. Bunlar bebeği nazar ve cinlerden korur.
Bebek yürümeye başlayınca, yağ ve bal karışımı ekmek yapılır. Çocuğun
dizine vurularak kırılır. Bu sayede çocuğun kas yapısının güçlü olacağına
inanılır.
dizine vurularak kırılır. Bu sayede çocuğun kas yapısının güçlü olacağına
inanılır.
Masa üzerine Kur’an, bıçak, silah, para,
keser vs. eşyalar konur. Çocuk bunlardan hangisine yönelirse ileride yapacağı
mesleğin işaretini vermiş sayılır.
keser vs. eşyalar konur. Çocuk bunlardan hangisine yönelirse ileride yapacağı
mesleğin işaretini vermiş sayılır.
Dişi yeni çıkan çocuk için koliva pişirilerek mahalleye dağıtılır.
Bu uygulama Kumuk Türklerinde de vardır (onlar kolivaya “holo” der).
Bu uygulama Kumuk Türklerinde de vardır (onlar kolivaya “holo” der).
Yürümesi geciken çocuğun ayak başparmakları birbirine bağlanır. Cuma
namazı camiden ilk çıkan kişiye bu ip kestirilir.
namazı camiden ilk çıkan kişiye bu ip kestirilir.
Çocuğu olmayan kadın için, ateş yakılan ocak temizlenir. Karamiş
veya sarmaşık yaprakları, sıcak olan ocağın üzerine serilir. Kadın çıplak halde
iki saat süreyle bunun üzerine yatar.
veya sarmaşık yaprakları, sıcak olan ocağın üzerine serilir. Kadın çıplak halde
iki saat süreyle bunun üzerine yatar.
Diğer bir yöntem, sıcak suyla dolu büyük bir
kazanın içinde bir saat kalmasıdır. (s. 126)
kazanın içinde bir saat kalmasıdır. (s. 126)
Sayıkuri ağlamak: Ölünün arkasından ağıt yakmak.
Sağu kılmak: Ölüler için yüksek sesle
ağlayan kişi. Süryani dilinde buna “sağu kıldı” denmektedir.
ağlayan kişi. Süryani dilinde buna “sağu kıldı” denmektedir.
Müslüman olmayan Altaylılarda kadın, ölen
kocası için ağıt yakmak mecburiyetindeydi.
kocası için ağıt yakmak mecburiyetindeydi.
Mezarın üzerine ölenin boyu kadar, boyu
uzunluğunda bir çubuk (harçi) konurdu. (s.
127)
uzunluğunda bir çubuk (harçi) konurdu. (s.
127)
Sınır anlaşmazlıkları
Eskilerin bir avuç toprak için yaptıkları
kavgalar adeta ata sporuydu.
kavgalar adeta ata sporuydu.
Kardeşler arasında mal paylaşımı husumete
dönüşmesin diye arazi paylaşımını köyün ihtiyar heyeti çözümlerdi.
dönüşmesin diye arazi paylaşımını köyün ihtiyar heyeti çözümlerdi.
Meeleye gitmek yaygın bir gelenekti. Bazen
gündüz ama genellikle akşamları itibaren evlerde toplanılır. Günlük işlerden,
köydeki olaylardan söz edilir. Dedikodu edilir. Masallar, bilmeceler korku
hikâyeleri anlatılır. Birlikte gülünüp eğlenilirdi.
gündüz ama genellikle akşamları itibaren evlerde toplanılır. Günlük işlerden,
köydeki olaylardan söz edilir. Dedikodu edilir. Masallar, bilmeceler korku
hikâyeleri anlatılır. Birlikte gülünüp eğlenilirdi.
Süt kardeşliği köy yerlerinde çok yaygındı.
(s. 128)
(s. 128)
Gurbet, Doğu Karadeniz halk kültüründe
önemli bir yere sahiptir. Gurbetçinin yaşadıkları hikâyelere, türkülere konu
olur. Onun yolunu bekleyenler de aynı şekilde türkülere konu ederler.
önemli bir yere sahiptir. Gurbetçinin yaşadıkları hikâyelere, türkülere konu
olur. Onun yolunu bekleyenler de aynı şekilde türkülere konu ederler.
Ezan / bori vurmak
Ezanın sonunda boru çalınır, böylece ezan
sesinin ulaşmadığı yerlere de vaktin girdiği haber verilirdi. Benzer uygulama
Ramazan gecelerinde tekrarlanırdı. Sahur vakti boru çalınarak haber verilirdi,
buna “bori vurmak” denirdi.
sesinin ulaşmadığı yerlere de vaktin girdiği haber verilirdi. Benzer uygulama
Ramazan gecelerinde tekrarlanırdı. Sahur vakti boru çalınarak haber verilirdi,
buna “bori vurmak” denirdi.
Çikim
Yaylaya çıkma vakti bu adla anılır. (s. 129)
İnim
Yayla dönüşünü adlandırır.
Köylerde cami yemeği sırayla köylüler
tarafından karşılanırdı. Köye gelen yabancı misafir camide kalırdı.
tarafından karşılanırdı. Köye gelen yabancı misafir camide kalırdı.
Yatır ziyaretleri ve ağaçlara çaput bağlamak
yörede görülen olaylar değildir. (s. 130)
yörede görülen olaylar değildir. (s. 130)
Baali olmak: Gerdek gecesi başarısız olan
damat için söylenir.
damat için söylenir.
Hemayil: Çapı içinden geçilebilecek
genişlikte olan, etrafı molla veya hocalarca yazılmış bir çeşit tılsımdır. Kâğıt,
cinlenen kişinin başından aşağıya, dua okunarak üç defa geçirilerek cin çıkarma
uygulaması tamamlanır.
genişlikte olan, etrafı molla veya hocalarca yazılmış bir çeşit tılsımdır. Kâğıt,
cinlenen kişinin başından aşağıya, dua okunarak üç defa geçirilerek cin çıkarma
uygulaması tamamlanır.
Düşme ile oluşan korkular: Güğüm su
doldurulup kaynatılır. Suyu tahta bir tekneye dökülür. Güğüm ters çevrilip ağzı
aşağıya gelecek şekilde tekneye konur. Güğüm bu şekilde sıcak suyu çeker. Dip
kısmına yedi çift bir tek kalın tuz konur. Tuzlar fazla bekletilmeden alınır. Aynı
işlem üç defa tekrarlanır. Bu su ile korkudan hasta olanın eli yüzü yıkanır ve
korkusu giderilmiş olur.
doldurulup kaynatılır. Suyu tahta bir tekneye dökülür. Güğüm ters çevrilip ağzı
aşağıya gelecek şekilde tekneye konur. Güğüm bu şekilde sıcak suyu çeker. Dip
kısmına yedi çift bir tek kalın tuz konur. Tuzlar fazla bekletilmeden alınır. Aynı
işlem üç defa tekrarlanır. Bu su ile korkudan hasta olanın eli yüzü yıkanır ve
korkusu giderilmiş olur.
Gağuz: Kuru hayvan kafasına denir. Evlerin
saçaklarına asılır ve bu yolla evin nazar alması engellenir.
saçaklarına asılır ve bu yolla evin nazar alması engellenir.
Halçili: dikenli bir çubuğa yumurta
kabukları geçirilir. Çubuklar daire şeklinde bükülür. Dizilen yumurta
kabuklarının arasına biber, eskimiş bez parçaları takılır. Yapılan bu halçili
ile ev ve tarlalar nazardan korunmuş olur. (s. 131)
kabukları geçirilir. Çubuklar daire şeklinde bükülür. Dizilen yumurta
kabuklarının arasına biber, eskimiş bez parçaları takılır. Yapılan bu halçili
ile ev ve tarlalar nazardan korunmuş olur. (s. 131)
Yörede nazara çok inanılır.
Nazara karşı evin ateşlik zinciri alınır.
Ateşte kızdırılarak kor haline getirilir. Su dolu kazanın içine atılır. Nazarlanan
kişi çıkan buğuyla şifa bulur.
Ateşte kızdırılarak kor haline getirilir. Su dolu kazanın içine atılır. Nazarlanan
kişi çıkan buğuyla şifa bulur.
Çocuğun üzerinde kurt tüyü taşıması, nazara
karşı kuvvetine inanılan bir tılsımdır.
karşı kuvvetine inanılan bir tılsımdır.
İskat: Ölen kişinin hesaplanan namaz
borçlarına kefaret olarak fakirlere ve camiye verilen paradır.
borçlarına kefaret olarak fakirlere ve camiye verilen paradır.
Kurşun dökmek
Nazar olanın başı peştamalla örtülüp
iskemleye oturtulur. Annenin ilk evladı kadın tarafından tavada kurşun
eritilir. Hastanın başı üstünde tutulan su dolu tasa kurşun, makas veya anahtar
deliğinden geçirilerek üç kere dökülür. Tastaki suyun içine iskemlenin ayakları
batırılıp çıkarılır. Bu suyu kadın, elleriyle arkasına doğru evin köşelerime
serper. Kalan suyla da hastanın elini yüzünü yıkar. Bu işlemler yapılırken
kadın hiç konuşmaz. Tastan çıkarılan kurşunlar insanların geçtiği yere dökülür.
İnsanlar kurşunu gördükçe nazar bozulmuş olur. (s. 132)
iskemleye oturtulur. Annenin ilk evladı kadın tarafından tavada kurşun
eritilir. Hastanın başı üstünde tutulan su dolu tasa kurşun, makas veya anahtar
deliğinden geçirilerek üç kere dökülür. Tastaki suyun içine iskemlenin ayakları
batırılıp çıkarılır. Bu suyu kadın, elleriyle arkasına doğru evin köşelerime
serper. Kalan suyla da hastanın elini yüzünü yıkar. Bu işlemler yapılırken
kadın hiç konuşmaz. Tastan çıkarılan kurşunlar insanların geçtiği yere dökülür.
İnsanlar kurşunu gördükçe nazar bozulmuş olur. (s. 132)
Muska çok yaygın şekilde kullanılır.
Cinlerle ilgili inanışlar ve anlatılar da
çok yaygındır. (s. 133)
çok yaygındır. (s. 133)
Hızır-İlyas
Hızır’ın dilenci kıyafetiyle köyleri
gezdiğine inanılır. Bu nedenle köylerde yabancı isteyicileri boş çevirmezler.
gezdiğine inanılır. Bu nedenle köylerde yabancı isteyicileri boş çevirmezler.
Çok sıkıntılı anlarda insanların yardımına
koştuğuna inanılır.
koştuğuna inanılır.
Maraz/Emraz
Kadın hastalığıdır. Marazli, cinlenmiş,
davranış bozuklukları sergileyen kadın için söylenir. Maraz daha ziyade küçük
yaşta evlendirilen kadının karşılaştığı sıkıntılara çözüm üretememesinden
kaynaklanan yoğun bunaltının neticesidir.
davranış bozuklukları sergileyen kadın için söylenir. Maraz daha ziyade küçük
yaşta evlendirilen kadının karşılaştığı sıkıntılara çözüm üretememesinden
kaynaklanan yoğun bunaltının neticesidir.
Peri
Peri kızlarının güzelliği meşhurdur. Perili
olan kadınlar, perileri olan kadınlar mucizeler gösterir. Fal bakar, şifacılık
yapar, geleceğe yönelik tahminlerde bulunurlar. Bu bilgileri perilerinden
alırlar. (s. 134)
olan kadınlar, perileri olan kadınlar mucizeler gösterir. Fal bakar, şifacılık
yapar, geleceğe yönelik tahminlerde bulunurlar. Bu bilgileri perilerinden
alırlar. (s. 134)
Koncala
Aralık ayının son altı günü ile Ocak ayının
ilk altı günü arasındaki zamandır.
ilk altı günü arasındaki zamandır.
Bu tarihlerde gece gezmek uğursuzluk sayılırdı.
Anata kolefisi
Genç kızlar tarafından yapılır. Yedi evden
tuz, yedi evden un, yedi pınardan su ve yedi frahtidan odun toplanır.
Kardeşlerin en büyüğü veya en küçüğü hiç konuşmadan, elleri arkasında hamuru
yoğurur. Diğer kızlar da un, su ve tuz katmada ona yardımcı olur. Hamur,
pilekide pişirilir. Pişen koleti kızlar arasında pay edilir. Yatmak üzere yenir
ve niyetler tutulur. Bu niyetler daha çok sevda ile ilgilidir. Evleneceği genci
rüyada görmek isterler. Sabah kalktıklarında herkes gördükleri rüyayı anlatır. Rüyada
beyaz varsa olumlu, siyah görülmüşse olumsuz yorum yapılır. (s. 135)
tuz, yedi evden un, yedi pınardan su ve yedi frahtidan odun toplanır.
Kardeşlerin en büyüğü veya en küçüğü hiç konuşmadan, elleri arkasında hamuru
yoğurur. Diğer kızlar da un, su ve tuz katmada ona yardımcı olur. Hamur,
pilekide pişirilir. Pişen koleti kızlar arasında pay edilir. Yatmak üzere yenir
ve niyetler tutulur. Bu niyetler daha çok sevda ile ilgilidir. Evleneceği genci
rüyada görmek isterler. Sabah kalktıklarında herkes gördükleri rüyayı anlatır. Rüyada
beyaz varsa olumlu, siyah görülmüşse olumsuz yorum yapılır. (s. 135)
Yer / Dünya
Dünyanın sarı bir öküzün boynuzları ve
balığın sırtında olduğu söylenir. Öküz boynuzlarını ya da balık kuyruğunu
sallarsa zelzele olur.
balığın sırtında olduğu söylenir. Öküz boynuzlarını ya da balık kuyruğunu
sallarsa zelzele olur.
Deprem, Allah’tan gelen gazap olarak
yorumlanır.
yorumlanır.
Gökkuşağının altından geçenlerin
dileklerinin gerçekleşeceğine inanılır.
dileklerinin gerçekleşeceğine inanılır.
Gök gürlemesinin Hz. Ali’nin savaş narasının
yankısı olduğuna inanılır. Şimşeğin ise yine Hz. Ali’nin kılıcının hızından
oluştuğu söylenir.
yankısı olduğuna inanılır. Şimşeğin ise yine Hz. Ali’nin kılıcının hızından
oluştuğu söylenir.
Yağmur
Yağmur yağsın diye yedi çift ile bir tek
oyuncak bebek yapılır. Kardeşlerin en büyüğü oyuncak bebeği ırmak içindeki bir
taşın altına koyar. Bu olmazsa kızılağaç dallarını eğip suya sokar, üzerine taş
koyarak o vaziyette tutar ve yağmurun yağmasını bekler. (s. 136)
oyuncak bebek yapılır. Kardeşlerin en büyüğü oyuncak bebeği ırmak içindeki bir
taşın altına koyar. Bu olmazsa kızılağaç dallarını eğip suya sokar, üzerine taş
koyarak o vaziyette tutar ve yağmurun yağmasını bekler. (s. 136)
Ateş
Ateşe kötü söz söylenmez, tükürülmez,
işenmez. Bunları yapanların günaha girdiklerine inanılır. (s. 137)
işenmez. Bunları yapanların günaha girdiklerine inanılır. (s. 137)
Demir
Şifacı kadınlar dua okurken ellerinde metal
nesne bulundururlardı. Hastalığa karşı dua okuyan şifacı kadın, dua bittikten
sonra elindeki metal nesneyi uzağa fırlatarak hastalığı defetmiş olurdu.
nesne bulundururlardı. Hastalığa karşı dua okuyan şifacı kadın, dua bittikten
sonra elindeki metal nesneyi uzağa fırlatarak hastalığı defetmiş olurdu.
Yeni yılın ilk günü (14 Ocak) henüz kimse
eve gelmeden erkenden kalkıp güğüme dışarıdan su doldurup eve gelir ve suyu
evin duvarlarına, köşelerine serperlerdi. Bu sayede eve bolluk ve bereket
geleceğine inanılır.
eve gelmeden erkenden kalkıp güğüme dışarıdan su doldurup eve gelir ve suyu
evin duvarlarına, köşelerine serperlerdi. Bu sayede eve bolluk ve bereket
geleceğine inanılır.
Yeni
ayda fasulye, patates tohumu dikilmez. Yoksa tohum böceklenir.
ayda fasulye, patates tohumu dikilmez. Yoksa tohum böceklenir.
Cuma
ve cenaze günleri çamaşır yıkanmaz.
ve cenaze günleri çamaşır yıkanmaz.
Yeni
doğan ve yeni evlilerin yıkandıkları su dışarıya dökülmez.
doğan ve yeni evlilerin yıkandıkları su dışarıya dökülmez.
Geceleri
evin saçağının/damlanın altına su, çöp atılmaz.
evin saçağının/damlanın altına su, çöp atılmaz.
Şubat
ayında yapılan evlilik iyi tutulmaz.
ayında yapılan evlilik iyi tutulmaz.
Nisanın
ilk yağmuru ile saçlar ıslatılır ki gür çıksın.
ilk yağmuru ile saçlar ıslatılır ki gür çıksın.
Üzüm
asmasının suyu ile saçlar ıslatılır ki dökülmesin.
asmasının suyu ile saçlar ıslatılır ki dökülmesin.
Kepeğe
karşı saçlar külle yıkanır.
karşı saçlar külle yıkanır.
Yıldızlar
parmakla sayılmaz çünkü bunu yapanın eli üzerinde siğil çıkar.
parmakla sayılmaz çünkü bunu yapanın eli üzerinde siğil çıkar.
Gece
tırnak kesmek uğursuzluk getirir.
tırnak kesmek uğursuzluk getirir.
Mayıs
ayının ilk yağmurunun suyuyla süt mayalanır yoğurt olsun diye.
ayının ilk yağmurunun suyuyla süt mayalanır yoğurt olsun diye.
Yeni
ve temiz elbise giyinen çocuğun etrafına tükürülür gözlerden korunsun diye.
ve temiz elbise giyinen çocuğun etrafına tükürülür gözlerden korunsun diye.
Güz
mevsiminde erik ve komar çiçek açarsa kış uzun sürer.
mevsiminde erik ve komar çiçek açarsa kış uzun sürer.
Sağ
burun deliği kaşınırsa iyi anıldığına, sol kaşınırsa kötü anıldığına inanılır.
burun deliği kaşınırsa iyi anıldığına, sol kaşınırsa kötü anıldığına inanılır.
Aralık
ayında gök gürlerse kış ağır geçer.
ayında gök gürlerse kış ağır geçer.
Çenesinde
iki boğum olanın iki defa evleneceğine inanılır.
iki boğum olanın iki defa evleneceğine inanılır.
Kedi
artığı sütü içenin şair olacağına inanılır.
artığı sütü içenin şair olacağına inanılır.
Kedi
ağacı tırmalarsa yağmur yağar.
ağacı tırmalarsa yağmur yağar.
Kedi,
ayağıyla başını kaşırsa hava açar.
ayağıyla başını kaşırsa hava açar.
Gözler
bir yere takılırsa hava bozar.
bir yere takılırsa hava bozar.
Evden
ayrılan yolcunun ardından süpürülen çöpler dışarıya atılmaz, yolcunun başına
aksilik, kötülük gelmesin diye.
ayrılan yolcunun ardından süpürülen çöpler dışarıya atılmaz, yolcunun başına
aksilik, kötülük gelmesin diye.
Kestanenin
çok olduğu sene kış ağır geçer.
çok olduğu sene kış ağır geçer.
Boş
beşiği sallanan bebek tez ölür.
beşiği sallanan bebek tez ölür.
Bir
çocuğun üzerinden geçilirse boyu kısa kalır. (s. 139)
çocuğun üzerinden geçilirse boyu kısa kalır. (s. 139)
Birisinin/misafirin
evden gitmesi istenirse oturduğu yere tuz konur.
evden gitmesi istenirse oturduğu yere tuz konur.
Tuza
basılmaz çünkü aksi halde gözler kör olur.
basılmaz çünkü aksi halde gözler kör olur.
Gece
aynaya bakılmaz, uğursuz sayılır.
aynaya bakılmaz, uğursuz sayılır.
Ceviz
ve incir ağacından düşen fazla yaşamaz.
ve incir ağacından düşen fazla yaşamaz.
Yeni
ayda (ilk ve son dördün) kesilen odun iyi yanar.
ayda (ilk ve son dördün) kesilen odun iyi yanar.
Eski
ayda (dolunay) yapılan kereste kurt almaz. (s. 140)
ayda (dolunay) yapılan kereste kurt almaz. (s. 140)
Kadınlar
dolaylığın uçlarını yanda, kızlar arkada bağlar.
dolaylığın uçlarını yanda, kızlar arkada bağlar.
Kadınlar
şal kuşağı sarar, kızlar sarmaz.
şal kuşağı sarar, kızlar sarmaz.
Semer,
tahta kaşık gibi ahşap işleri Cimil’de; toprak çömlek Mahura’da; kavurma
Kabahor’da yapılırdı. (s. 141)
tahta kaşık gibi ahşap işleri Cimil’de; toprak çömlek Mahura’da; kavurma
Kabahor’da yapılırdı. (s. 141)
Temizlik
Yayla
ve köy evlerinde banyo bulunmazdı. Evlerinde neredeyse tamamında tuvalet evin
dışında bulunurdu.
ve köy evlerinde banyo bulunmazdı. Evlerinde neredeyse tamamında tuvalet evin
dışında bulunurdu.
Sabun
bulunmazdı. 70’li yıllara kadar bağırsak solucanlarına karşı şurup/ilaç yaygın
şekilde kullanılırdı çünkü temizliğe yeterli dikkat gösterilmiyordu. (s. 143)
bulunmazdı. 70’li yıllara kadar bağırsak solucanlarına karşı şurup/ilaç yaygın
şekilde kullanılırdı çünkü temizliğe yeterli dikkat gösterilmiyordu. (s. 143)
Baba
genelde gurbettedir. Anne ise sürekli bir iştedir. Bu gibi sebeplerle çocuklar
ihtiyaç duydukları sevgi ve şefkat ortamından uzakta, neredeyse kendi
kendilerine büyürler. (s. 144)
genelde gurbettedir. Anne ise sürekli bir iştedir. Bu gibi sebeplerle çocuklar
ihtiyaç duydukları sevgi ve şefkat ortamından uzakta, neredeyse kendi
kendilerine büyürler. (s. 144)
Arıcılık
Önceleri
arı kovanına, yaşlı armut ağacının gövdesinden alınan kabuklar, tütün ve kendir
tohumu karıştırılıp duman olarak verilirdi. Bu sayede arı hastalanmazdı. (s.
146)
arı kovanına, yaşlı armut ağacının gövdesinden alınan kabuklar, tütün ve kendir
tohumu karıştırılıp duman olarak verilirdi. Bu sayede arı hastalanmazdı. (s.
146)
Mutfağımız
Çaklama
(çocuk maması): Tuzsuz tereyağı eritilir, buğday unuyla rengi beyazlaşana kadar
çırpılır, üzerine şeker şerbeti ilave edilir.
(çocuk maması): Tuzsuz tereyağı eritilir, buğday unuyla rengi beyazlaşana kadar
çırpılır, üzerine şeker şerbeti ilave edilir.
Çilbur:
Mısır veya arpa unu yağla kavrulur. Az kaynar su ilave edilir. Ortasına tereyağı
konur.
Mısır veya arpa unu yağla kavrulur. Az kaynar su ilave edilir. Ortasına tereyağı
konur.
Çimili:
Pazı yaprağı, patates, soğan ve yağ ile yapılır.
Pazı yaprağı, patates, soğan ve yağ ile yapılır.
Çumur:
Tavada sarı yağ ile kavrulan mısır ununa az su katılarak yapılır.
Tavada sarı yağ ile kavrulan mısır ununa az su katılarak yapılır.
Ekmek
haşlisi: Erimiş tereyağına mısır ekmeği doğranır/ufalanır. İyice karıştırılır. Üzerine
az su ilave edilir. Kaynamağa başlayınca telli peynir eklenir.
haşlisi: Erimiş tereyağına mısır ekmeği doğranır/ufalanır. İyice karıştırılır. Üzerine
az su ilave edilir. Kaynamağa başlayınca telli peynir eklenir.
Hasifte:
Kavrulmuş arpa ununa tereyağı eritilip dökülür.
Kavrulmuş arpa ununa tereyağı eritilip dökülür.
Haşili:
Tereyağı ile mısır unu karıştırılıp kızartılır. Süt ilave edilerek pişirilir.
Tereyağı ile mısır unu karıştırılıp kızartılır. Süt ilave edilerek pişirilir.
Herle:
Mısır unu, bol su ve sütle yapılan çorba.
Mısır unu, bol su ve sütle yapılan çorba.
Hoşmer:
Kaymak eritilir. Mısır unu ilave edilip kavrulur. Yağ unun üzerine çıkana kadar
karıştırılır ve telli peynir katılır. (s. 150)
Kaymak eritilir. Mısır unu ilave edilip kavrulur. Yağ unun üzerine çıkana kadar
karıştırılır ve telli peynir katılır. (s. 150)
Hupuş
çorbası: Tazae fasulye tele dizilerek kurutulur. Tencerede haşlanır. Haşlama
suyu dökülür. Yağ, patates, soğan ile fasulyeler kavrulur, üzerine su katılır.
çorbası: Tazae fasulye tele dizilerek kurutulur. Tencerede haşlanır. Haşlama
suyu dökülür. Yağ, patates, soğan ile fasulyeler kavrulur, üzerine su katılır.
Huslama:
Mısır unu yağla kavrulur. Azıcık kaynar su katılır. Ortası açılarak yoğurt
konur.
Mısır unu yağla kavrulur. Azıcık kaynar su katılır. Ortası açılarak yoğurt
konur.
Korkoti
çorbası: Mısır kırması, süt, su karışımı çorba.
çorbası: Mısır kırması, süt, su karışımı çorba.
Manca:
Kabak, fasulye ve süt karışımı çorba.
Kabak, fasulye ve süt karışımı çorba.
Muhlama:
Tereyağı eritilir. Mısır unu ile karıştırılır. Az su ilave edilir. Kaynamaya
başlayınca üzerine telli peynir eklenir. (s. 151)
Tereyağı eritilir. Mısır unu ile karıştırılır. Az su ilave edilir. Kaynamaya
başlayınca üzerine telli peynir eklenir. (s. 151)
Dilimiz
Dil
ile şahsiyet ayrılmaz ikilidir. Dilini ve dolayısıyla kültürünü yeterince içine
sindirenler rüzgârlar karşısında yalçın kayalar gibidirler.
ile şahsiyet ayrılmaz ikilidir. Dilini ve dolayısıyla kültürünü yeterince içine
sindirenler rüzgârlar karşısında yalçın kayalar gibidirler.
1501’de
Tebriz’den kaçan Akkoyunluların bir kısmı Trabzon-Rize bölgesine yerleşir. Bunlar
“k” yerine “ç” ve “g” yerine “c” sesini kullanırlar. Güneyce beldemizde de “g”
sesi yerine “c” ve “ç” sesleri arasında bir ses kullanılır.
Tebriz’den kaçan Akkoyunluların bir kısmı Trabzon-Rize bölgesine yerleşir. Bunlar
“k” yerine “ç” ve “g” yerine “c” sesini kullanırlar. Güneyce beldemizde de “g”
sesi yerine “c” ve “ç” sesleri arasında bir ses kullanılır.
Yörede
“ü,” “j,” “ı” sesleri ile kelime başlamaz. Buna karşın “ğ” ile başlayan
sözcükler vardır.
“ü,” “j,” “ı” sesleri ile kelime başlamaz. Buna karşın “ğ” ile başlayan
sözcükler vardır.
-miş’li
geçmiş zaman bölgede kullanılmaz. Bunun yerine di’li geçmiş zaman kullanılır
(“gelmiş” yerine “geldi” denir).
geçmiş zaman bölgede kullanılmaz. Bunun yerine di’li geçmiş zaman kullanılır
(“gelmiş” yerine “geldi” denir).
Uygur,
Argu, Çiğil, Tuhsı ve Yağma Türklerinde de durum böyledir (Ahmet Caferoğlu,
Kaşgarlı Mahmut, s. 60).
Argu, Çiğil, Tuhsı ve Yağma Türklerinde de durum böyledir (Ahmet Caferoğlu,
Kaşgarlı Mahmut, s. 60).
Cümleler
genelde devriktir. (s. 154)
genelde devriktir. (s. 154)
Yöremizde Kelimeler, Deyimler,
Atasözleri
Atasözleri
Abdesli
durmak: ölçülü davranmak
durmak: ölçülü davranmak
Açubakan:
falcı
falcı
Ada
kesmek: balık yakalamak için derede suyun akışını değiştirmek
kesmek: balık yakalamak için derede suyun akışını değiştirmek
Adamsuzluk:
evde büyüğün ya da erkeğin olmaması
evde büyüğün ya da erkeğin olmaması
Afiyet:
yüz, sima
yüz, sima
Afkurmak:
edepsizce konuşmak, havlamak (s. 156)
edepsizce konuşmak, havlamak (s. 156)
Ağaç
ikilmayince yeri belli olmaz: bir şeyin değeri kaybedilince anlaşılır
ikilmayince yeri belli olmaz: bir şeyin değeri kaybedilince anlaşılır
Ağır
ayak: gebe
ayak: gebe
Ağzun
der arkan yer: söylenen kötü sözlerin cezasını çekmek
der arkan yer: söylenen kötü sözlerin cezasını çekmek
Ahpu:
gübre (s. 157)
gübre (s. 157)
Aldi
yurudi: çok zengin oldu
yurudi: çok zengin oldu
Alemun
ekmeği tatli olur: başkalarının sırtından geçinmekten zevk alanlar için
söylenir
ekmeği tatli olur: başkalarının sırtından geçinmekten zevk alanlar için
söylenir
Allah
başa vermesun: anlatılanın bir daha olmaması için söylenir (s. 158)
başa vermesun: anlatılanın bir daha olmaması için söylenir (s. 158)
Anağulis:
mide bulantısı
mide bulantısı
Anami
satti da durdi: “Ne günlere kaldık” manasında söylenir
satti da durdi: “Ne günlere kaldık” manasında söylenir
Aranuza
çopek boki: kavga eden çocukları ayırmak için söylenir (s. 159)
çopek boki: kavga eden çocukları ayırmak için söylenir (s. 159)
Aşlama:
ağaç fidesi
ağaç fidesi
At
beni ceğnemune: “elinden geleni ardına koyma” manasında söylenir
beni ceğnemune: “elinden geleni ardına koyma” manasında söylenir
Atı
süren osuruğuna katlanır: her işin riskleri olduğunu anlatır (s. 160)
süren osuruğuna katlanır: her işin riskleri olduğunu anlatır (s. 160)
Baba
ekşi eruk yersa torininun dişleri kamaşur: Haksızlığın cezasını kendi çekmezse
soyundan biri çeker
ekşi eruk yersa torininun dişleri kamaşur: Haksızlığın cezasını kendi çekmezse
soyundan biri çeker
Bağci:
büyü, muska yapan kişi
büyü, muska yapan kişi
Bolaçi:
belki (s. 161)
belki (s. 161)
Basabas:
tıka basa dolu
tıka basa dolu
Becit:
zor
zor
Bertilmek:
duvarın veya zeminin çatlaması (s. 162)
duvarın veya zeminin çatlaması (s. 162)
Bi
hov: kısa zamanda
hov: kısa zamanda
Bi
yayim: bir kısım (s. 163)
yayim: bir kısım (s. 163)
Borci
çesmek: vefat etmek, ölmek (s. 164)
çesmek: vefat etmek, ölmek (s. 164)
Came
çenefi: ortak alanın hor kullanılması durumunda söylenir
çenefi: ortak alanın hor kullanılması durumunda söylenir
Cavramak:
bütün gücüyle çalışmak
bütün gücüyle çalışmak
Cedak:
yol ayrımı
yol ayrımı
Ceğre:
çehre
çehre
Cenaze
kazani: aşırı şişman
kazani: aşırı şişman
Ciğa:
çamur seli
çamur seli
Cilav:
cila
cila
Çaara:
zincir, teneke veya ince tahtadan yapılan rüzgâr gülü
zincir, teneke veya ince tahtadan yapılan rüzgâr gülü
Çaçuka:
çekirge
çekirge
Çafkali:
kesilen ağaçtan kopan kürdan benzeri ince parçalar
kesilen ağaçtan kopan kürdan benzeri ince parçalar
Çahava
/ çahavel: ahır süpürmek için kullanılan çalı süpürgesi (s. 165)
/ çahavel: ahır süpürmek için kullanılan çalı süpürgesi (s. 165)
Çahra
kurmak: tuzak kurmak
kurmak: tuzak kurmak
Çalim:
kırmızı, yapışkan toprak
kırmızı, yapışkan toprak
Çaliya
atlamak: bahane uydurmak
atlamak: bahane uydurmak
Çalma:
balçıklı sulak yer
balçıklı sulak yer
Çamak:
ceviz ağacının silindiği uzun çomak
ceviz ağacının silindiği uzun çomak
Çangaş:
zamansız yağan az miktarda kar
zamansız yağan az miktarda kar
Çapalamak:
gayret göstermek
gayret göstermek
Çapili:
bir avuç miktarı kesilmiş ot
bir avuç miktarı kesilmiş ot
Çataçat
gelmek: umulmadık yerde/zamanda biriyle karşılaşmak
gelmek: umulmadık yerde/zamanda biriyle karşılaşmak
Çatim:
kavşak
kavşak
Çatma
türkü: rakibini taşlayan karşı-beri türkü (s. 166)
türkü: rakibini taşlayan karşı-beri türkü (s. 166)
Çavçiko
/ çavçaka: yabani hayvanları korkutmaya yarayan suyla çalışan düzenek
/ çavçaka: yabani hayvanları korkutmaya yarayan suyla çalışan düzenek
Çavlak:
aşırı sulak yer
aşırı sulak yer
Çeç:
bal peteği
bal peteği
Çeğel:
küçük taşlardan oluşan kaygan zemin
küçük taşlardan oluşan kaygan zemin
Çektura:
hantal
hantal
Çeli:
lahana yaprağının sapı
lahana yaprağının sapı
Çeneçi:
kovandan bal almaya yarayan kepçe şeklindeki alet
kovandan bal almaya yarayan kepçe şeklindeki alet
Çepiç:
altı aylık keçi yavrusu
altı aylık keçi yavrusu
Çepuk:
kol sepeti
kol sepeti
Çerim:
yerleşim yerine yakın bol ağaçlı yer, küçük ırmak
yerleşim yerine yakın bol ağaçlı yer, küçük ırmak
Çiçeni:
süzme yoğurdun veya ekşimiğin suyu
süzme yoğurdun veya ekşimiğin suyu
Çiçipeçi:
çırılçıplak (s. 167)
çırılçıplak (s. 167)
Çiçof:
ekili alanlardaki azgın ot
ekili alanlardaki azgın ot
Çifin:
kokusu ağır, sarı çiçekli, zehirli orman otu
kokusu ağır, sarı çiçekli, zehirli orman otu
Çiha:
ala karga
ala karga
Çikli:
çam kabuğundan yapılan peynir ve çökelek kabı
çam kabuğundan yapılan peynir ve çökelek kabı
Çikmak:
kadının eşinden boşanması
kadının eşinden boşanması
Çima:
arı kovanlarını ağaçlara çıkarmada kullanılan kalın halat
arı kovanlarını ağaçlara çıkarmada kullanılan kalın halat
Çima
vurmak: halatı ayaklar arasına sıkıştırarak yüksek ağaçlara tırmanmak
vurmak: halatı ayaklar arasına sıkıştırarak yüksek ağaçlara tırmanmak
Çimçir:
şimşir
şimşir
Çimili:
beyin
beyin
Çipos:
güneşin sık görünüp kaybolması, hayvanın bir şeyden ürkerek zaptı zor
hareketler yapması
güneşin sık görünüp kaybolması, hayvanın bir şeyden ürkerek zaptı zor
hareketler yapması
Çirlamak:
inlemek (s. 168)
inlemek (s. 168)
Çiya:
horonda komut
horonda komut
Ço:
at ve katırı uyarma sözü
at ve katırı uyarma sözü
Çok
gezen çarık eve bok getirir: her şeye karışmak belaya sebep olur
gezen çarık eve bok getirir: her şeye karışmak belaya sebep olur
Çonoş:
ahır tavanındaki ağaç ızgara
ahır tavanındaki ağaç ızgara
Çuhma
kantari olmak: çok adaletsiz iş yapmak
kantari olmak: çok adaletsiz iş yapmak
Çumantere:
içine genelde tohum konulan, beze sarılan bez kese
içine genelde tohum konulan, beze sarılan bez kese
Çumbi:
çimdik
çimdik
Dağda
yanmak: kar fırtınasında ölmek
yanmak: kar fırtınasında ölmek
Dağlarun
alu vermesi: sesin/gürültünün iyi yankı yapması
alu vermesi: sesin/gürültünün iyi yankı yapması
Dalak:
bal peteği (s. 169)
bal peteği (s. 169)
Dalda:
yağmurdan kaçıp sığınılan yer, gölgelik
yağmurdan kaçıp sığınılan yer, gölgelik
Daltaşak:
çırılçıplak
çırılçıplak
Deduk
etmek: söyleneni yapmak
etmek: söyleneni yapmak
Değmek:
olgunlaşmak
olgunlaşmak
Denguni
al: ikaz sözüdür
al: ikaz sözüdür
Dereyi
bolandurmak: huzuru, düzeni bozmak (s. 170)
bolandurmak: huzuru, düzeni bozmak (s. 170)
Dersun:
sanki
sanki
Dilisim:
tılsım, muska
tılsım, muska
Dilo:
kekeleme
kekeleme
Dink:
Arpa-buğday kabuklarını ayırmaya yarayan değirmen (s. 171)
Arpa-buğday kabuklarını ayırmaya yarayan değirmen (s. 171)
Dizluk:
kadının iç çamaşırı
kadının iç çamaşırı
Doğdi: balta, keser ağızlarının tersi
Domuz
kuzi etmez: her şey aslına benzer, çeker
kuzi etmez: her şey aslına benzer, çeker
Dondaci:
sağdıç
sağdıç
Dova:
dua
dua
Dumanlanmak:
sigara/tütün içmek
sigara/tütün içmek
Ebisoy:
başka türlü (s. 172)
başka türlü (s. 172)
Ehtipan:
evin kapısından itibaren bahçe boyunca uzanan, ucunda zil bulunan ip
evin kapısından itibaren bahçe boyunca uzanan, ucunda zil bulunan ip
Elçi:
kız istemeye giden kişi
kız istemeye giden kişi
Elişmek:
sataşmak
sataşmak
Elun
atina binen tez iner: başkasına güvenerek iş yapan yolda kalır (s. 173)
atina binen tez iner: başkasına güvenerek iş yapan yolda kalır (s. 173)
Engiş:
maşa (s. 174)
maşa (s. 174)
Ey
cidi binam: daha çok yaşlı kadınların söze başlama ifadesi
cidi binam: daha çok yaşlı kadınların söze başlama ifadesi
Fatel: ele alınan bir tutam çıra
Feçan:
ateş üzerindeki ağaçtan yapılmış tavan ızgarası
ateş üzerindeki ağaçtan yapılmış tavan ızgarası
Felamedi:
gelin sandığında bir bölüm
gelin sandığında bir bölüm
Feli:
kabağın suda pişirilmek üzere kesilen parçaları
kabağın suda pişirilmek üzere kesilen parçaları
Fent
kurmak: tuzak kurmak (s. 175)
kurmak: tuzak kurmak (s. 175)
Ferik:
piliç
piliç
Filit:
sinek, haşere ilacını püskürten alet
sinek, haşere ilacını püskürten alet
Firahti:
ağaç korkuluk, çit
ağaç korkuluk, çit
Firfilak:
fırıldak
fırıldak
Firfirik:
düdük
düdük
Fitikoz:
bir çeşit dolaylık
bir çeşit dolaylık
Fitlemek:
fesatlık
fesatlık
Fitruka:
topraktan yeni çıkan filiz
topraktan yeni çıkan filiz
Foli:
folluk
folluk
Fomon:
mısır saplarının birbirine yaslanarak dizilmesi
mısır saplarının birbirine yaslanarak dizilmesi
Fuçi:
yumuşak
yumuşak
Fufuti:
sivilce
sivilce
Fuşkali:
su toplamış yara
su toplamış yara
Fut:
ani, aniden (s. 176)
ani, aniden (s. 176)
Geriye
taş atmak: geçmişi unutmak
taş atmak: geçmişi unutmak
Göbeği
beraber kesilmek: yediği içtiği ayrı gitmemek
beraber kesilmek: yediği içtiği ayrı gitmemek
Gök
kapısı delindi: çok fazla yağmur yağdı (s. 177)
kapısı delindi: çok fazla yağmur yağdı (s. 177)
Güğümleri
kırmak: genç kızın evlenmek istediğini belli etmesi
kırmak: genç kızın evlenmek istediğini belli etmesi
Güman:
umut
umut
Gün
yere girmez: çıkmayan candan umut kesilmez
yere girmez: çıkmayan candan umut kesilmez
Ğarğaris:
çığlık
çığlık
Ğostopi:
kor üstündeki kül
kor üstündeki kül
Ğavzali:
bal mumu tortusu
bal mumu tortusu
Ğayif:
intikam
intikam
Ğezep:
gazap, öfke
gazap, öfke
Ğınzil:
damak
damak
Ğilya:
aşırı salya
aşırı salya
Ğincos:
harap, bitap
harap, bitap
Ğoli:
toprağın sıkışıp top şeklini alması
toprağın sıkışıp top şeklini alması
Ğover:
ağaç kovuğu, oyuk
ağaç kovuğu, oyuk
Ğoy:
üvey (s. 178)
üvey (s. 178)
Hacina kuşi: çalıkuşu
Haloti:
balgam
balgam
Hampa:
zengin
zengin
Haniçe:
yayla evinin ambarı
yayla evinin ambarı
Hapali:
kabağın içindeki artık kısım
kabağın içindeki artık kısım
Harafana:
yemek ziyafeti
yemek ziyafeti
Harçi:
fasulye sırığı
fasulye sırığı
Hardoş:
balık avında suyu karıştırmaya yarayan çubuk
balık avında suyu karıştırmaya yarayan çubuk
Harhali:
Cevizin dışındaki yeşil kabuğu (s. 179)
Cevizin dışındaki yeşil kabuğu (s. 179)
Haspeleş:
yorgunluktan bitkin düşme
yorgunluktan bitkin düşme
Hava
civa: boş, önemsiz şey. Öksürük tedavisinde kullanılan tadı acı bir kök
civa: boş, önemsiz şey. Öksürük tedavisinde kullanılan tadı acı bir kök
Hedik:
kar ayaklığı (s. 180)
kar ayaklığı (s. 180)
Heleke:
insanların daire şeklinde oturması
insanların daire şeklinde oturması
Helassa
yassa: topluca yapılan zor bir işteki komut
yassa: topluca yapılan zor bir işteki komut
Hemail:
kadınların boyunlarına taktıkları bir tür muska
kadınların boyunlarına taktıkları bir tür muska
Hendekuka:
böğürtlen
böğürtlen
Hernuk:
toprağın kolay kazılacak durumda olması
toprağın kolay kazılacak durumda olması
Hesut:
gaddar (s. 181)
gaddar (s. 181)
Hırba:
taş duvar inşasında taşların arasını doldurmaya yarayan çakıl
taş duvar inşasında taşların arasını doldurmaya yarayan çakıl
Hırli
değil: güvenilmez kişiler için söylenir
değil: güvenilmez kişiler için söylenir
Hırtlakli:
iştahlı
iştahlı
Hıta:
pis
pis
Hohol:
toz
toz
Hoholis:
ipliğin birbirine dolanması, kör düğüm
ipliğin birbirine dolanması, kör düğüm
Hohovas:
çömelerek oturmak
çömelerek oturmak
Holopuça:
yerdeki sulu kar
yerdeki sulu kar
Horum:
yabancı (s. 182)
yabancı (s. 182)
Hov:
kısa an
kısa an
Hovini
almak: arzusunu tatmin etmek
almak: arzusunu tatmin etmek
Hozan:
kıraç, verimsiz toprak
kıraç, verimsiz toprak
Hukeli:
sinirli
sinirli
Humi:
kestane ağacının kabuğundan yapılan meyve sepeti
kestane ağacının kabuğundan yapılan meyve sepeti
Hupiya:
mısır koçanının yaprakları
mısır koçanının yaprakları
Hupuş:
fasulyenin kuru dış kabuğu
fasulyenin kuru dış kabuğu
Hurtuli:
guatr
guatr
İdar:
yiyecekler
yiyecekler
İki
rahmetten biri: ya ölsün ya dirilsin
rahmetten biri: ya ölsün ya dirilsin
İkraluk:
tiksinmek
tiksinmek
İksav:
mısır tanelerini havalandırıp tozlarını almak
mısır tanelerini havalandırıp tozlarını almak
İlan:
yılan
yılan
İlif:
fındık filizi veya diken sarmaşığından yapılan kısa ip bağı
fındık filizi veya diken sarmaşığından yapılan kısa ip bağı
İlincak:
salıncak (s. 183)
salıncak (s. 183)
İpek:
taze mısır püskülü
taze mısır püskülü
İpun
uçlarını suya vermek: savurganlık etmek
uçlarını suya vermek: savurganlık etmek
İrize:
Rize
Rize
İskat:
ölenin namaz ve oruç borçlarına kefaret olarak ayrılan para
ölenin namaz ve oruç borçlarına kefaret olarak ayrılan para
İstilar:
ağaç direk
ağaç direk
İşteyici:
dilenci
dilenci
İtmek:
kaybolmak
kaybolmak
İturmek:
yitirmek
yitirmek
İvini
bulmak: zorluğun çözümünü bulmak (s. 184)
bulmak: zorluğun çözümünü bulmak (s. 184)
Karga
gördüğü tohum bitmez: başkasının gözü varken malın sana fayda vermez
gördüğü tohum bitmez: başkasının gözü varken malın sana fayda vermez
Kaava
kaşagusi: insanları birbirine kışkırtan
kaşagusi: insanları birbirine kışkırtan
Kabalak:
kepenek
kepenek
Kabukçi:
başkalarının evinde yemeği adet edinen, kapı kapı dolaşan
başkalarının evinde yemeği adet edinen, kapı kapı dolaşan
Kadani
almak: isteğini yerine getireceğini zevkle belirtmek
almak: isteğini yerine getireceğini zevkle belirtmek
Kadi:
içine süt mamulleri konulan ahşap kap
içine süt mamulleri konulan ahşap kap
Kaftan
kafa hükmetmek: nüfuzunun çok geniş/güçlü olması
kafa hükmetmek: nüfuzunun çok geniş/güçlü olması
Kakanis
etmek: tavuğun yumurtlamadan evvel çıkardığı sesler
etmek: tavuğun yumurtlamadan evvel çıkardığı sesler
Kalami:
leğen kemiği
leğen kemiği
Kalavi:
çocukların yaptığı oyuncak ev
çocukların yaptığı oyuncak ev
Kalemluk:
diz ile ayak arasındaki mesafe
diz ile ayak arasındaki mesafe
Kaliv:
bahçeleri korumak için geceleri kalınan kulübe (s. 185)
bahçeleri korumak için geceleri kalınan kulübe (s. 185)
Kam:
iki ucu sivri çivi
iki ucu sivri çivi
Kamitra:
lahana tırtılı
lahana tırtılı
Kamşi:
diken ve lahananın taze uç kısmı
diken ve lahananın taze uç kısmı
Kanadi
cöğe burni boka olmak: çok abartılı konuşanlar için söylenir
cöğe burni boka olmak: çok abartılı konuşanlar için söylenir
Kanci:
dilim
dilim
Kanli
olmak: katil
olmak: katil
Kapara:
karamiş çeşidi
karamiş çeşidi
Kapoçi:
vurulan yerin kızarması
vurulan yerin kızarması
Kapu
kovermek: birine hakaret veya küfür etmek
kovermek: birine hakaret veya küfür etmek
Karçel:
içinden geçilmesi zor, ormanlık yer (s. 186)
içinden geçilmesi zor, ormanlık yer (s. 186)
Kari
kuri: bütün kadınlar
kuri: bütün kadınlar
Kariş:
bele takılan kemer
bele takılan kemer
Kasar:
küllü suyla çamaşır yıkamak
küllü suyla çamaşır yıkamak
Kaskanika:
su kabağı
su kabağı
Kaşkali:
hayvanın derisinde farklı renkli tüyleri işaret eder
hayvanın derisinde farklı renkli tüyleri işaret eder
Kaşuği
kırılmak: geçim sıkıntısı çekmek
kırılmak: geçim sıkıntısı çekmek
Katura:
altını ıslatan
altını ıslatan
Kauçi:
iyi patlamış mısır
iyi patlamış mısır
Kavara:
yellenme (s. 187)
yellenme (s. 187)
Kelep:
ipliği parmaklara dolayıp yumak yapmak
ipliği parmaklara dolayıp yumak yapmak
Kelos:
kurumaya yüz tutmuş bitki
kurumaya yüz tutmuş bitki
Kem:
otları bağlamak için yine otlardan yapılan basit ip
otları bağlamak için yine otlardan yapılan basit ip
Kendini
yedurmek: yapılan kötülüğe karşılık verememek
yedurmek: yapılan kötülüğe karşılık verememek
Kepenek:
bağırsak kurdu
bağırsak kurdu
Kepiç:
keçinin bir yaşını dolduran yavrusu
keçinin bir yaşını dolduran yavrusu
Keran
ev: yontulmamış kalın ağaçlardan yapılan ev (s. 188)
ev: yontulmamış kalın ağaçlardan yapılan ev (s. 188)
Kevi:
sağlam
sağlam
Kevret:
tahta sedir
tahta sedir
Kılavlanmak:
bilemek
bilemek
Kırtıl:
yaylalarda yetişen, hayvanları severek yediği yağlı bir ot
yaylalarda yetişen, hayvanları severek yediği yağlı bir ot
Kırtıl
parası: yayla sahiplerinin yaylalara gelen yabancılardan aldığı köy sandığı
parası
parası: yayla sahiplerinin yaylalara gelen yabancılardan aldığı köy sandığı
parası
Kiz
yuki tuz yukidur: kız evladın sorumlulukları daha fazladır
yuki tuz yukidur: kız evladın sorumlulukları daha fazladır
Kiça:
topal
topal
Kiçi:
ısırık
ısırık
Kidik:
oğlak
oğlak
Kikilis
etmek: kıkır kıkır gülmek (s. 189)
etmek: kıkır kıkır gülmek (s. 189)
Kitleme:
çakı bıçağı
çakı bıçağı
Koça:
basamak
basamak
Koço:
boğmaca
boğmaca
Kofi:
karalahana gövdesi
karalahana gövdesi
Koftara:
su boğazı
su boğazı
Kohlidi:
salyangoz
salyangoz
Kokoçi:
öcü
öcü
Kokouça:
su kertenkelesi
su kertenkelesi
Kokov:
taşak
taşak
Kolik:
boynuzsuz teke
boynuzsuz teke
Kolisofra:
kertenkele
kertenkele
Koliva:
suda pişmiş mısır
suda pişmiş mısır
Kolonci:
yol kenarına konan ağaç korkuluk
yol kenarına konan ağaç korkuluk
Koleti:
pide
pide
Kom:
kapalı ağıl
kapalı ağıl
Komar:
orman gülü
orman gülü
Komsilamak:
şikâyetçi olmak (s. 190)
şikâyetçi olmak (s. 190)
Kongoş:
ineğin ön ayak derisinden yapılan çarık
ineğin ön ayak derisinden yapılan çarık
Konşinun
karni ağirdiğu zaman sen da karnuni aguştur: komşuna gelen sıkıntı sana da
tesir eder
karni ağirdiğu zaman sen da karnuni aguştur: komşuna gelen sıkıntı sana da
tesir eder
Kopel:
piç
piç
Kopuk:
çapkın
çapkın
Korbakor:
hayırsız, lanetli
hayırsız, lanetli
Korkota/korkoti:
kırılmış mısır
kırılmış mısır
Kormi:
ayaksız oturak
ayaksız oturak
Korop:
derme çatma barınak
derme çatma barınak
Kosi:
kuluçka
kuluçka
Kotoli:
asalak kişi
asalak kişi
Kotoş:
hayvanın boynuzunun ucuna inek memesi takılarak yapılan biberon
hayvanın boynuzunun ucuna inek memesi takılarak yapılan biberon
Kovermek:
bırakmak
bırakmak
Kösre:
bileği taşı (s. 191)
bileği taşı (s. 191)
Kuka:
yumak
yumak
Kukari:
eğri
eğri
Kukul:
küçük ot yığını
küçük ot yığını
Kukula:
yün fes
yün fes
Kukuli:
küçük tepe
küçük tepe
Kumancolis:
çürümeye yüz tutmuş odun
çürümeye yüz tutmuş odun
Kumuş:
kestanenin dikenli kabuğu (s. 192)
kestanenin dikenli kabuğu (s. 192)
Kunbule:
çatının ana iskeleti
çatının ana iskeleti
Kunci:
kendir sapı
kendir sapı
Kundur:
çatının duvardan taşan kısımları
çatının duvardan taşan kısımları
Kupas:
çömelme
çömelme
Kupli:
kilit
kilit
Kuplika:
hıçkırık
hıçkırık
Kurçeli:
kesilen mısır sapının bağçede kalan kısmı
kesilen mısır sapının bağçede kalan kısmı
Kurçi:
sert ve kuru çökelek
sert ve kuru çökelek
Kurtaka:
gırtlak
gırtlak
Kurulmak:
süslenmek
süslenmek
Kurumli:
üstü başı düzgün
üstü başı düzgün
Kurum:
boş arı kovanı
boş arı kovanı
Kutali:
kısa sopa
kısa sopa
Kutav:
köpek yavrusu (s. 193)
köpek yavrusu (s. 193)
Kutni:
ipekten kadın giysisi
ipekten kadın giysisi
Kutuçi:
ham meyve
ham meyve
Kutun:
taneleri ayıklanmış mısır koçanı
taneleri ayıklanmış mısır koçanı
Kuvel:
kendir çiçeği
kendir çiçeği
Kuyiça:
küçük sepet
küçük sepet
Kül
tutmak: evlenmek
tutmak: evlenmek
Küle
kalmak: evlenmemek
kalmak: evlenmemek
Külek:
çam ağacından yapılan kova
çam ağacından yapılan kova
Küski:
delik açmada, taş kaydırmada kullanılan uzun demir
delik açmada, taş kaydırmada kullanılan uzun demir
Lafsi:
sözün kısası
sözün kısası
Lağum:
dinamit
dinamit
Laklaris
etmek: suyun kaynaması
etmek: suyun kaynaması
Laluk:
kekeme
kekeme
Lamaş:
hantal (s. 194)
hantal (s. 194)
Laup:
lakap
lakap
Lauz:
mısır
mısır
Leçan:
büyük
büyük
Leere:
sini altında konan, ayakları açılıp kapanan ahşap ayaklık
sini altında konan, ayakları açılıp kapanan ahşap ayaklık
Likapa:
kuş üzümü
kuş üzümü
Likomi:
sırta alınan yükün bir kısmı
sırta alınan yükün bir kısmı
Lingoz:
derin göl
derin göl
Lop:
olgun meyve
olgun meyve
Lori:
uzun ve dar arazi
uzun ve dar arazi
Macaroş:
güzel yemek yapan kadın
güzel yemek yapan kadın
Maçital:
yayla eğreltisi
yayla eğreltisi
Malatok:
küçük balyoz
küçük balyoz
Malez:
su ve unla karışık hayvan yiyeceği
su ve unla karışık hayvan yiyeceği
Maluh:
fide dikme, çarık örme çubuğu
fide dikme, çarık örme çubuğu
Mamancika:
oyuncak bebek
oyuncak bebek
Marikas
etmek: geviş getirme (s. 195)
etmek: geviş getirme (s. 195)
Marikas:
karamiş çeşidi
karamiş çeşidi
Maşa
taşı: mezarlık taşı
taşı: mezarlık taşı
Meelem:
merhem
merhem
Meerem:
mahrem
mahrem
Mejlun:
aptal
aptal
Meşe:
orman
orman
Mezende:
şüphe
şüphe
Mile:
misket
misket
Milos:
iyi öğütülmemiş un
iyi öğütülmemiş un
Mimika:.karınca
Minci:
çökelek
çökelek
Mirolata
ekmeği: içine içyağı, pırasa, taze soğan konan mısır ekmeği (s. 196)
ekmeği: içine içyağı, pırasa, taze soğan konan mısır ekmeği (s. 196)
Momoli:
küçük, kanatsız böcek
küçük, kanatsız böcek
Mukon:
küçük odun yığını
küçük odun yığını
Muncur:
dudak
dudak
Muşi:
hayvan tırnağı
hayvan tırnağı
Ne
doğrarsan çanağuna o celur kaşuğuna: ektiğini biçersin (s. 197)
doğrarsan çanağuna o celur kaşuğuna: ektiğini biçersin (s. 197)
Ne
kada olsa şanun içi taştur nişanun: ölüm herkesi eşitler
kada olsa şanun içi taştur nişanun: ölüm herkesi eşitler
Nesif
Yusuf toğbesi: geri dönüşü olmayan kesin yemin
Yusuf toğbesi: geri dönüşü olmayan kesin yemin
Oçi:
madem ki
madem ki
Oğul
vermek: bir gurup arının kovandan ayrılıp yeni koloni oluşturması (s. 198)
vermek: bir gurup arının kovandan ayrılıp yeni koloni oluşturması (s. 198)
Onlan
çenefe bile gidilmez: kişinin güvenilmez olduğunu anlatan bir sözdür
çenefe bile gidilmez: kişinin güvenilmez olduğunu anlatan bir sözdür
Ökinmek:
ürkmek
ürkmek
Paçatera:
omuzda taşınan yüke nacak, balta sapı gibi şeylerle destek olmak
omuzda taşınan yüke nacak, balta sapı gibi şeylerle destek olmak
Paçi:
kız
kız
Paçka:
on kibrit kutusunun oluşturduğu paket
on kibrit kutusunun oluşturduğu paket
Palah:
ayı yavrusu (s. 199)
ayı yavrusu (s. 199)
Palamar:
ahır duvarının dış köşesi
ahır duvarının dış köşesi
Palanci:
kadınların yük taşımak için sırtlarına aldıkları kalın bez
kadınların yük taşımak için sırtlarına aldıkları kalın bez
Palavaris:
sırta alınan yükü taşıyan ipin uçlarını koltuk altına sıkıştırmak
sırta alınan yükü taşıyan ipin uçlarını koltuk altına sıkıştırmak
Pali:
yol kenarındaki ağaçtan korkuluğun ana direkleri
yol kenarındaki ağaçtan korkuluğun ana direkleri
Panfi:
ahırdaki hayvan yemliği
ahırdaki hayvan yemliği
Paputa:
mısır patlağı
mısır patlağı
Pasha:
mezra evi, ot evi, dağ evi
mezra evi, ot evi, dağ evi
Patatika
vurmak: havale geçirmek
vurmak: havale geçirmek
Patiça:
taze fasulye
taze fasulye
Patol:
sıkıştırılmış küçük ot demeti
sıkıştırılmış küçük ot demeti
Peçi:
deri (s. 200)
deri (s. 200)
Perteola:
yeni doğum yapmış ineğin ilk günlerindeki sütü
yeni doğum yapmış ineğin ilk günlerindeki sütü
Peş:
arka
arka
Petek
havası: yağmurun kesilip bir anda güneş çıkması
havası: yağmurun kesilip bir anda güneş çıkması
Piçef:
bahçenin baş ve dibindeki küçük çayır alanlar
bahçenin baş ve dibindeki küçük çayır alanlar
Pilmi:
kirli, pasaklı
kirli, pasaklı
Piştof:
tabanca
tabanca
Poar:
pınar
pınar
Pomborina:
büyük yabani arı
büyük yabani arı
Pongül:
kaymağı alınmış süt bozuğu
kaymağı alınmış süt bozuğu
Popoçi:
iri, olgun meyve
iri, olgun meyve
Puli:
bebek, yavru, civciv
bebek, yavru, civciv
Pupu:
çocuk dilinde yara
çocuk dilinde yara
Purtuli:
eski elbise parçaları
eski elbise parçaları
Raana:
örümcek (s. 201)
örümcek (s. 201)
Rehte:
şelale
şelale
Rimis:
tereyağı veya ekşimeğin küflenmesi
tereyağı veya ekşimeğin küflenmesi
Riyo:
yosun
yosun
Roka:
kabukları soyulmamış mısır koçanı
kabukları soyulmamış mısır koçanı
Rospi:
orospu
orospu
Sakunar:
kiler
kiler
Saltabaş:
sorusuz, avare (s. 202)
sorusuz, avare (s. 202)
Sebi
bokindan belli olur: küçükken neyse büyüdüğünde de odur
bokindan belli olur: küçükken neyse büyüdüğünde de odur
Senun
piçağun beni çesmez: gücün bana yetmez (s. 203)
piçağun beni çesmez: gücün bana yetmez (s. 203)
Seyta:
iki kişinin karşılıklı kullandığı küçük bıçkı
iki kişinin karşılıklı kullandığı küçük bıçkı
Somar:
altı teneke ölçeğinde mısır
altı teneke ölçeğinde mısır
Soyka:
yılanın döktüğü/bıraktığı deri artığı (s. 204)
yılanın döktüğü/bıraktığı deri artığı (s. 204)
Sufan:
hayvan yemi olarak kesilen taze ağaç yaprakları
hayvan yemi olarak kesilen taze ağaç yaprakları
Sultuçi:
sırta alınan otlara geçirilen ağaç sırık
sırta alınan otlara geçirilen ağaç sırık
Sumuş:
başparmak ile işaret parmağı arasındaki mesafe
başparmak ile işaret parmağı arasındaki mesafe
Sunduk:
büyük un ambarı
büyük un ambarı
Supara:
elifba
elifba
Süser:
büyük kilit
büyük kilit
Şahtaliçi:
kına yapımında kullanılan çiçek (s. 205)
kına yapımında kullanılan çiçek (s. 205)
Şarba:
eşarp
eşarp
Şarnaz:
söz dinlemeyen
söz dinlemeyen
Şaşaf:
çarşaf
çarşaf
Şaşot:
yaylada duran yaşlı kadın.
yaylada duran yaşlı kadın.
Şeytan
suparasi: uyanık
suparasi: uyanık
Şima:
kendiliğinden oluşan, ağaçlarda yuvalanan arı topluluğu
kendiliğinden oluşan, ağaçlarda yuvalanan arı topluluğu
Şina:
ipin kollara dolanmasıyla yapılan büyük yumak
ipin kollara dolanmasıyla yapılan büyük yumak
Şişek:
bir yaşındaki koyun yavrusu
bir yaşındaki koyun yavrusu
Şoz:
güneş almayan yer
güneş almayan yer
Taşlari
dişlemek: inadına direnmek, verdiği sözden dönmemek
dişlemek: inadına direnmek, verdiği sözden dönmemek
Tatuli:
ayak bileğinden aşağısı, büyük el (s. 206)
ayak bileğinden aşağısı, büyük el (s. 206)
Tavara:
karabasan
karabasan
Tein:
bir tür küçük sincap
bir tür küçük sincap
Temeçi:
kaburga
kaburga
Temekülli:
temelli, ebediyen
temelli, ebediyen
Tepes
kupas: baş aşağı yuvarlanmak
kupas: baş aşağı yuvarlanmak
Tepur:
ağaçtan yapılan küçük sini (s. 207)
ağaçtan yapılan küçük sini (s. 207)
Teşik:
yün eğirme aleti
yün eğirme aleti
Teşki:
keşke
keşke
Tifiliça:
yaylalarda yetişen küçük ot
yaylalarda yetişen küçük ot
Timya:
nadir bulunan
nadir bulunan
Tooli:
kuzunun memeden kesilmesi
kuzunun memeden kesilmesi
Tora
koymak: tuzağa düşürmek
koymak: tuzağa düşürmek
Tüme
vurmak: kovanın balla dolması
vurmak: kovanın balla dolması
Tüylenmek:
zenginleşmek (s. 208)
zenginleşmek (s. 208)
Uşak:
erkek çocuk
erkek çocuk
Uyma
gitmek: kızın kendi rızasıyla oğlana kaçması (s. 209)
gitmek: kızın kendi rızasıyla oğlana kaçması (s. 209)
Varya:
balyoz
balyoz
Vikaye:
koruma, gözetme
koruma, gözetme
Virka:
çatal şeklindeki ahır küreği
çatal şeklindeki ahır küreği
Vuravur
gitmek: çok çalışmak
gitmek: çok çalışmak
Vurçi:
kendir liflerini inceltmede kullanılan tarak, fırça
kendir liflerini inceltmede kullanılan tarak, fırça
Yalanuz
/ yalağuz: yalnız
/ yalağuz: yalnız
Yalim:
otlak, mera (s. 210)
otlak, mera (s. 210)
Yan
basmak: kural dışına çıkmak, nizam dışı hareketlerde bulunmak
basmak: kural dışına çıkmak, nizam dışı hareketlerde bulunmak
Yangaz:
haylaz çocuk
haylaz çocuk
Yansilamak:
alay etmek
alay etmek
Yaşik:
küçük tahta sandık
küçük tahta sandık
Yatağun
başina yer, ortasına yatar, dibine siçar: çok tembel kadınlar için söylenir
başina yer, ortasına yatar, dibine siçar: çok tembel kadınlar için söylenir
Yavelemek:
sayıklamak (s. 211)
sayıklamak (s. 211)
Yenlik:
hafif
hafif
Yetuk:
buluğa eren
buluğa eren
Yiri:
iri
iri
Yola
tokulmek: önemli bir olay nedeniyle herkesin hareketlenmesi
tokulmek: önemli bir olay nedeniyle herkesin hareketlenmesi
Yolun
kız: erişkin kız (s. 212)
kız: erişkin kız (s. 212)
Zaarak:
içine süt ürünleri konan, ahşap tekne
içine süt ürünleri konan, ahşap tekne
Zam:
sertleşmiş kar
sertleşmiş kar
Zibil:
çöp, süprüntü
çöp, süprüntü
Zimili:
olgunlaşmamış cevizin yeşil kabuğu
olgunlaşmamış cevizin yeşil kabuğu
Zirlamak:
sesli ağlamak
sesli ağlamak
Zivorina:
su ile dönen çarkın ses çıkartmasıyla yabani korkutan alet (s. 214)
su ile dönen çarkın ses çıkartmasıyla yabani korkutan alet (s. 214)
—
Özdeyiş
Varsa
iyi amelun ne mutli canuna
iyi amelun ne mutli canuna
Yoksa
hebi duynada kuyacaklar amuna
hebi duynada kuyacaklar amuna
Türkü
Kirazlı Köyü şairlerinden Mustafa
Kösoğlu – Köylerimiz
Kösoğlu – Köylerimiz
İkizdere
Kazası iki dağun arasi
Kazası iki dağun arasi
Yanup
da tutuşiyi yureğumun yarasi
da tutuşiyi yureğumun yarasi
Sayalum
çoylerini Varda, Komes, Ethone
çoylerini Varda, Komes, Ethone
Her
zaman serin eser Pilakorum havasi
zaman serin eser Pilakorum havasi
Dünyalara
meşurdur Varda’nun muhlamasi
meşurdur Varda’nun muhlamasi
Komesun
maden suyi Kapsenun fasulyasi
maden suyi Kapsenun fasulyasi
Ethoneliler
vurur cuzel horon havasi
vurur cuzel horon havasi
Belediye çoyleri Kafkamele Çirazli
Kizları cuzel olur, olurler biraz nazli
Ya bi da karşumuza Homeze çoyi vardur
Kizlari fustan ciyer etekleri çok dardur
Bi da corsan Mizeyi aklun başundan çikar
Bunların
işi cuci hep yaylalari yakar
işi cuci hep yaylalari yakar
Ceçmesun
Kovlayindan insani kabadayi
Kovlayindan insani kabadayi
Velküli
Mehmet yapar lağuzdan salatayi
Mehmet yapar lağuzdan salatayi
Tulumpuhar
Cevatoz tulumi şişiruler
Cevatoz tulumi şişiruler
Mahura
çanağina çorbayi pişuruler
çanağina çorbayi pişuruler
İksenitun
kizunun vardur yürek efçari
kizunun vardur yürek efçari
Bu
çoyun da başindan eksuk olmaz rozcari
çoyun da başindan eksuk olmaz rozcari
Kabahor,
Ğeya, Anzer bali ilaca benzer
Ğeya, Anzer bali ilaca benzer
Bu
çoylerden bal yiyenun hastaluğu tez ceçer
çoylerden bal yiyenun hastaluğu tez ceçer
Anzer
Kirdakol taşi akti cozumun yaşi
Kirdakol taşi akti cozumun yaşi
Anzer
balindan yeyen ağırmaz onun başi
balindan yeyen ağırmaz onun başi
Bir
metre kare yerde dört maden suyi vardur
metre kare yerde dört maden suyi vardur
Tatlari
ayri ayri biri cöze şifadur
ayri ayri biri cöze şifadur
Petran
ile Kama da durur karşi karşiya
ile Kama da durur karşi karşiya
Paralari
az diye inemezler çarşiya
az diye inemezler çarşiya
Kabahor’da
musafir dolu olur hep tasi
musafir dolu olur hep tasi
Burada
bulunurdi kavurmanun ustasi
bulunurdi kavurmanun ustasi
Köhçerlilerun
şani nam vermişler dünyaya
şani nam vermişler dünyaya
Duman
içi cordiler deniz celdi buraya
içi cordiler deniz celdi buraya
Hep
toplandi çoyliler çeldiler biraraya
toplandi çoyliler çeldiler biraraya
Uzdurdiler
kayuği çikti sivrikayaya
kayuği çikti sivrikayaya
Doksandokuzi
eldi biri çikti karaya
eldi biri çikti karaya
Dedi
çeseyim kurban vereyim fukaraya
çeseyim kurban vereyim fukaraya
Bağladiler
oçuzi çikardiler tereğe
oçuzi çikardiler tereğe
O
zavali oçuzun hayin vurdi yüreğe
zavali oçuzun hayin vurdi yüreğe
Çoylerinun
altindan akayi beyuk dere
altindan akayi beyuk dere
Oçuz
ipini çesti serdi onlari yere
ipini çesti serdi onlari yere
Tek
altindan kaktiler oçuz ceçti sipere
altindan kaktiler oçuz ceçti sipere
Aradiler
oçuzi oçuz neredur nere
oçuzi oçuz neredur nere
Aşti
Hortik dağini başladiler kavgaya
Hortik dağini başladiler kavgaya
Sen
tutmadun bağini
tutmadun bağini
Başka
yerde bulunmaz bu Melesun havasi
yerde bulunmaz bu Melesun havasi
Eskiden
meşur idi bu çoyun taş ustasi
meşur idi bu çoyun taş ustasi
Kirmizi
çoraplari sari peştamallari
çoraplari sari peştamallari
Yakişturur
çendine bu Cimilun kizlari
çendine bu Cimilun kizlari
Aykiri
yol ustune vurdiler sira kazuk
yol ustune vurdiler sira kazuk
Habu
Cimil kizlari hep idurler nazarluk
Cimil kizlari hep idurler nazarluk
Ormana
bi cezerler sançi idurler deli
bi cezerler sançi idurler deli
Biri
biraz saf olsa derler oğa Vaneli
biraz saf olsa derler oğa Vaneli
Karpuzi
kabak sandi feli etti yediler
kabak sandi feli etti yediler
Bi
haftanun içine içi Cuma kildiler
haftanun içine içi Cuma kildiler
Dere
boyi dizildi bu Hayanun evleri
boyi dizildi bu Hayanun evleri
Hep
çiğ celiyi diye terk ettiler çoyleri (s. 222-223)
çiğ celiyi diye terk ettiler çoyleri (s. 222-223)
—
Atışma
O
yetim nerden celdun aceyip celdun bağa
yetim nerden celdun aceyip celdun bağa
Tarladan
celiyirum kabahat bulma bağa
celiyirum kabahat bulma bağa
O
yetim senun ana cezu satar pileki
yetim senun ana cezu satar pileki
Ola
çim dedi sağa beçi yalandur beçi
çim dedi sağa beçi yalandur beçi
Bir
sağan lağuz verdi oğa bizum evdeçi
sağan lağuz verdi oğa bizum evdeçi
Benda
istesem oğa bağa da verur beçi (s. 227)
istesem oğa bağa da verur beçi (s. 227)
—
Kadın ile Mısır Çuvalı Taşıyan
Dede
Dede
O
dayi aslan dayi vurdun seksen okayi
dayi aslan dayi vurdun seksen okayi
Eydi
bi bilsen oni nasıl çakmak çakayi
bi bilsen oni nasıl çakmak çakayi
Bi
çakmakla duramam bağa lazimdur sayi
çakmakla duramam bağa lazimdur sayi
Cit
sır oni halana bucak bucak kaçayi
sır oni halana bucak bucak kaçayi
Ne
akilsuzluk ettum taşa vurdum balatyi
akilsuzluk ettum taşa vurdum balatyi
Bozulan
aletleri bu dayi kilavlayi
aletleri bu dayi kilavlayi
Almişim
bi pintiri hep akşamdan yatayi
bi pintiri hep akşamdan yatayi
Cozlerun
çor mi idi alsan ben cibi tayi
çor mi idi alsan ben cibi tayi
Kiskandum
zencinluğune basti beze parayi
zencinluğune basti beze parayi
Şini
daha ağlama ne etsun sana dayi
daha ağlama ne etsun sana dayi
Bu
işe bi yol versun coreceğum hocayi
işe bi yol versun coreceğum hocayi
O
zaman ne edecesun desa vardur cunahi
zaman ne edecesun desa vardur cunahi
Kizli
kaçamak eder değiştururum tayi
kaçamak eder değiştururum tayi
İstersan
hep bağa cel aşarsun her bir daği
hep bağa cel aşarsun her bir daği
Arkandan
celiyirum sen citta yak ocaği
celiyirum sen citta yak ocaği
Anlamişimdi
oni burada olacaği
oni burada olacaği
Pişman
etturma beni biraz ceçmiştur çağun
etturma beni biraz ceçmiştur çağun
Ben
hebi soy duramam sen dur dersan duracağum
hebi soy duramam sen dur dersan duracağum
Salliyamasun
beni biraz fazladur yağum
beni biraz fazladur yağum
Dokuz
ayi beklersan içiz dolar kucağun
ayi beklersan içiz dolar kucağun
Oni
anladum şini senlan yapamiyacağum
anladum şini senlan yapamiyacağum
Aylardur
aç duriyim çeendumi bulacağum (s. 229)
aç duriyim çeendumi bulacağum (s. 229)
—
İkizdere,
2005
2005