HEGELCÎLİK
HEGELCÎLİK
Genel olarak Hegel ve
ona bağlı olanların meydana getirdikleri, mutlak idealizm ve diyalektik yöntem
anlayışlarını benimseyen felsefi akıma Hegelcilik adı verilir. Hegel
felsefesinin mantıksal bir sistem olması, ilkelerinin ve yönteminin çeşitli
alanlara uyarlanması nedeniyle 1830-40 yılları arasında Almanya’da etkinlik
kazanan Hegelci ekole de bu ad verilir. Gerçekte HegeFin felsefe sistemi daha
oluşum halindeyken şiddetli tartışmaları başlatmıştır. Bir bakıma eseflerinin
soyut ve yoğun bir dil ile yazılması, özel bir felsefi hazırlığı gerektirişi ve
sisteminin çok yönlü yoruma elverişli oluşu Hegelciliğin ortaya çikmasında
önemli bir rol oynamıştır.
Daha yaşadığı dönem
Almanyasında Hegel felsefesi derin etkiler doğurduğu gibi, ölümünden sonra
farklı, çoğunlukla da birbirine karşıt düşüncelerin ileri sürülmeşine yol
açmıştır. Genel niteliğiyle bir İdealizm olan Hegelciliğin başlıca dört evreden
oluştuğu söylenebilir:
a) HegePin felsefesini herhangi bir yorum ve değişikliğe
tabi tutmadan korumaya çalışan anlayış. Bu anlayışı sürdürenler içinde
Ro-zenkranz, Bidermann, K.Fischer, E.Zel-ler sayılabilir;
b) Hegel’in idealizmini felsefi boyutu içinde benimseme
yanmda, siyasal bakımdan da onun Devleti “yüce amaç” olarak
tanımlamak isteyen teorisini kabul eden Yeni-Hegelcİlik. İtalyan B.Croce,
G.Gentile, Alman R.Kroner ve A. Liebert gibi;
c) Diyalektik yöntem görüşü ile oluş kavramını
benimseyen sol Hegelcilik; d) Hegel’in diyalektiğini kendilerine temel alan,
fakat idealizmini reddeden Marksist öğreti.
Hegelciliği bütünleyen
bu akımlar, sağlığından başlayarak günümüze kadar uzanan bir çizgiyi izledi.
Gerçekten daha Hegel’in yaşadığı sırada başlayıp, XIX. yüzyılın ortalarına
kadar süren ve üçlü bir gruplaşmayı besleyen çatışma döneminden
sö-zedilebilir. Bunlardan “sağ” veya “eski” Hegelciler
olarak tanımlanan, aslında bizzat Hegel’in öğrencilerinden oluşan grup ilk
önce ortaya çıktı. Strauss’un İsa’nın Hayatı Üzerine Eleştirel İnceleme, adlı
eseri, Hegelciler arasındaki bölünmeyi iyice su yüzüne çıkarttı. Aslında
bölünme Lud-wing Feuerbach’ın Ölüm ve Ölümsüzlük Üzerine Düşünceler adlı
eserinde Hegelci felsefenin insanın ebediliğe ulaşması için ölümü seçmesi
gerektiğini, çünkü ölümün insan için bir ayrıcalık olduğunu savundu.
Feuerbach’ın bu eseri Hegel’in panteizm ile suçlanmasına yol açtı. Bunun
üzerine öğrencileri, Hegel’in düşüncelerini Hıristiyanlığın ebediyet
inanışryla uzlaştırmaya çabaladılar. Strauss’un İsa’yı insanların en yücesi ve
Hegel’i depanteizme yakın bulan görüşleri,
sağ grub (Gabler, Bruno Bauer) tarafından eleştirildiyse de, merkezci
grup (Rosenk-ranz, Schaller, Conrad) daha yumuşak bir tavır ortaya koydu. Fakat
Strauss bu nedenlerle yazdığı Tartışma Yanlan adlı eserde Hegelciliğin, Fransız
Parlamentosu örneğine uygun olarak sağ (Göschel ve arkadaşları) sol (Strauss)
ve merkez (Ro-senkraz) grupları şeklinde bir bölünmeyi teklif etti. Fakat bu
arada Bruno Bauer’in sol çizgiye yaklaştığı, Ernst Hengstenber ile
Weisse>nin panteizmi temel alan He-gelciliğe karşı eleştiriler yönelttikleri
görüldü. Arnold Ruge ve E,T.EjChterma-yer’in birlikte çıkarttıkları dergi, sol
He-gelcilerin ilk süreli yayını olarak yayınlanmaya ve böylece Hegelciler
arasındaki çatışma da sertleşmeye başladı. Özellikle Feuerbach’ın, Hegel
felsefesini “akli bir sır” şeklinde tanımlayan ve felsefe ve sanatta
doğaya dönüşü savunan Hegel Felsefesinin Eleştirisi adlı yazısıyla çatışma iyice
sertleşti. Bu arada Shelling mantık ve metafizik açıdan Hegel’in hareket noktası
olarak aldığı “saf kavram” ve bunun Özerk hareketini eleştirdi.
1840 yularında sol
Hegelciler ateizm ve demokratik sosyalizme yöneldiler. Feuer-bach
Hıristiyanlığın özü ile inşam merkez alan temel oluşturur düşüncesiyle Hegel-ci
yabancılaşma kavramı üzerinde durdu. Aristotelesçi varsayımlardan hareketle
Tr&ndel&nhuıgMantıkSoruşturmaları adlı incelemesinde Hegel’in
mantıksal çelişiği (AA- olmayan) ile farklılığı (A-B) karıştırdığını,
dolayısıyla A-B farklılığında A yoluyla B’ye varılamayacağını ileri sürerek
eleştirdi. Yine Schelling’in “pozitivist felsefe” derslerini izleyen
Kierkegaard, Hegel felsefesine karşı bir tartışmayı başlattı. Sol Hegelciler
arasında yaşayan ayrılıklar, bir tarafta Özgür Berlinliler olarak tanınan Max
Stirner, Bauer kardeşler daha sonra Marks’a katılan Friedrich En-gels; Öte
tarafta Ruge, Moses Hess, Hen-rich Heine ve Kari Marks’ın yer aldığı yeni bir
gruplaşmnayı doğurdu. Bu dönemin siyasi, felsefi ve kültürel şartları ve ortamının
eleştirisine yönelen Marks, Hegel’in hukuk felsefesini eleştirdiği incelemesinde
onu devlet İle toplum arasındaki ilişkiyi yanlış tesbit etmekle suçladı.
1844’de yayınlanan ekonomi ve siyaset yar zılarında Hegelci diyalektiğin a
priori yapışım ortaya koydu. Buna karşılık Engels, Hegelci diyalektik
kavramına, sözgelimi doğanın diyalektiği konusunda, Marks’a göre daha bağlı
görünmekteydi.
Siyasi yönetim
tarafından 1940′ ta sol Hegelciliği denetim altına alabilmek amacıyla Shelling
ile F. J.Stahl’ın Berlin’e çağrılmış olmaları, sol hareketin daha kesin bir
tavır almasını sağladı. Öte yandan Strauss, dine dayalı teizme karşı felsefi
panteizmi tartışmaya devam ederken, Feuer-bach felsefi antropoloji düşüncesini
savunmaya başladı. İktidar, baskıyla Bauer’in ders vermesine engel oldu,
Feuer-bahc, ders verme girişiminde bulunmadı; Ruge dergisini Dresden’de
çıkarmak durumunda kaldı. Hegel’in siyasi tutuculuğuna dergide yayınlandığı
yazılarla karşı çıkan Ruge, Hegel felsefesindeki akılcılığın, var olan şartlan
benimsemeye, Prusya devletini ideal devlet şeklinde mutlak-laştırmaya
indirgediğini ileri sürdü. Derginin kapatılmasından sonra Bauer, Marks,
Feurbach gibi düşünürlerin çalışmalarına yer veren “Son Dönem Alman
Felsefesi ve Siyaset Muhabirliği İçin Boa Notlar”y yayınladı. Feurbach, bu
makalesinde geleceğin felsefesini, Hegel’in felsefesinin ölumsuzlanması
olarak tanımladı.Buyüda, KarlMarks,Jfcge«/ı Hukuk Felsefesinin Eleştirisine
Katkı” adlı eserini yazmaya başladı. Engels ile birlikte yazdıkları
“Alman ideolojisinde Marks, genç Hegelcilerden ve onların “eleştirel
eleştiri” sinden kesin olarak koptu.
XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
Hegelcilik tartışmaları sönmeye başladı. Bunda biraz da Yeni-Kantçılık ile Pozitivizmin
ve Bismarck’ m siyaset etkinliği tartışmalarının rolü vardır. Fakat ülke dışında
Hegelcilik yaygınlaşmaya başladı. Doğu Avrupa gibi Batı Avrupa ülkelerinde,
ABD’de Hegelciliğin, kültürel-siyasi yönü, ortaya çıkardığı mantık ve
metafizik sorunları yoğun araştırmalara konu oldu.
XX. yüzyılın başlarında Dîlthey’in bulduğu,
öğrencisi Nohl’un yayınladığı Genç Hegel’in İlahiyat Yazılan adlı eser, yoruma
dayalı çalışmaların yapılmasını sağladı; Hegel’infelsefesiyle yönteminin oluşumu
ve gelişimi incelendi. Dilthey, Hegel’in gençlik yazılarında akıldışı ve
vita-list unsurları, Frans Rosenzweig ise Rous-seau’nun Hegel’in gençliği
sırasındaki etkisini söz konusu ettiler. Ayrıca Her-mann Glockner, Hegel’in
düşüncesinin gelişimini Nasyonal Sosyalistlerin, yani Nazilerin HegePi
yorumlama tarzına uyar gözüken
bir yoruma tabi tuttu. Fransa’ da Jeap Wahl varoluşçu bir Hegel yorumu
yapmaya çalıştı.
Marksist düşüncenin de
etkisiyle, n. Dünya Savaşı sonrasında Hegelciliğin siyasi, ahlaki ve dini
çağrışımları önem kazanarak canlandı. Kari Löwith, Fransa’da Alexander
Kojeve, bu yönde incelemeler yaptılar. Hegel üzerinde incelemelere yönelen
gruplar içinde Frankfurt Okulu’nun önemli bir yeri Vardır. Marksistler
diyalektik ve tarihsel maddecilik konusunda
tartışmalarım sürdürdüler.
G.Lukacs bazı
düşünürler yanında, Hegel’in de Alman kültürünün bütünlüğü içinde
değerlendirilmesi gerektiğim vurguladı. Aynı şekilde İtalya’da estetikçi
yaklaşımı izleyen Mario Rossio, Hegel ve Marks’m eserlerinin yeniden okunmasını
teklif etti. Kısacası bu gelişim süreci içinde Hegelcilik, canlılığını koruyan
bir felsefe akımı özelliğini yitirerek Hegel üzerine inceleme ve araştırmaları
kapsar duruma geldi
Hegelcilik İngiltere
ve İskoçya’da B.Jo-wett, J. ve E.Caird, Mc Taggart, T.H.G-reen, B.Bosanguet ve
Bradley; İtalya’da B.Sparenta, B.Croce ve G.Gentile’de temsilcilerini buldu. Bu
kişilerin eserleri Yeni-Hegelcilik olarak tanımlandı. Ayn-ca Almanya’da
R.Kroner ve T.LittHegel-ciliği geliştirmeye çaba gösterirken, W.-Dilthey,
Lasson Nohl, Hoffmeister, Hegel’in Jena ve Berlin dönemlerine ait metinlerini
yayınladılar, böylece eserlerinin anlaşılmasına çalıştılar. A.Kojeve,
J.Hyp-polite ve E.Weil de aynı tutumu Fransa’da sürdürdüler.
(SBA)
Bk. Diyalektik;
Diyalektik Materyalizmi; Marksizm; Mutlak; Yabancılaşma