Tarihi Şahsiyetler

Hayrullah Efendi Kimdir, Hayatı, Eserleri

Hayrullah Efendi. Türk tarih­çisi ve devlet adamı (D. 26 Ekim 1818,İstanbul-Ö. 25 Aralık, 1866,Tahran).

160 seneden çok, aralıksız, pâdişâhlara hizmet etmiş olan bir aileye mensup olup, İstanbul’da doğmuştur. Üç defa sar-i atibba olan ve 1852’den sonra da Re’is ül’ulema unvanını kazanmış ulemâdan meşhur tabip Abdülhak Efendi (Ölm.1853/1854) ‘nin oğludur. Babasının tavsiyesi üze­rine önce ilmiye mesleğine intisap ederek, 1842’de İzmir mollası oldu. Sonra kendisini tabiat ilim­lerine, tıbba ve maârif teşkilâtına verdi. 1265’te maârif ve zirâat meclislerine âzâ ve Encümen–i Dâniş de ikinci reis tâyin edildi; bir çok ilmî teşkilâta reislik ettiği gibi, ilk önce Mekâtib-i Umûmiye nezâretinde ve sonra yeni kurulan mâarif nezâretinde de yüksek vazifelerde bulundu. 1864’te, büyük elçi sıfatı ile, Tahran’a gidinceye kadar, uzun süre tıbbiye mektebini idare etti. Tahran’da 1866’de ansızın vefat etti.

Hayrullah Efendi’nin iki oğlu olmuştur: Tan­zimat devri edebiyatında Türkiye’nin en büyük şâiri Abdülhak Hâmid ile onun büyük biraderi Abdülhâlik Nasûhî; her ikisi de diplomasi mesleğine mensup idi. Hayrullah Efendi tarihe coğrafyaya, tıbba, tabiat ilimlerine ve zirâate dâir bir çok kitaplar yazmıştır; bunlardan tıb, tabiat ilimlerine ve zirâate dâir olanlar tercüme sure­tiyle vücûda getirilmiştir. Kitaplarının bir kıs­mı basılmıştır. Mesail-i hikma, Baut-i dihkâni ve Avrupa Seyahatnamesi bu meyandadır. Hayrullah Efendi, tıp talebesinin kolayca faydalanması için Türkçe yazdığını özellikle belirttiği Makâlât–ı Tıbbiyye’den başka tıp konsundaki diğer bütün eserlerini de Türkçe kaleme almak suretiyle tıp dilinin Türkçeleşmesine bizzat hizmet etmiştir. Fizik ilmini konu alan Mesâil–i Hikmet adlı eserinde yabancı söz ve terimler için karşılıklar hazırlayıp sonuna koyduğu sözlük de onun eğitim hayatımıza yeni bir bilgi sahasını naklederken yabancı dil karşısında Türkçeden yana bir tavır içinde bulunduğunu bir başka yönden belirtir.

Fa­kat en mühim te’lifleri tarihe dâir olanlardır. Vakayı i Misriya adlı eserinin başka olarak, geniş bir plâna göre yazmağa giriştiği Devlet-i aliye-i Osmânıye tarihi kendisinin en büyük eseri olup, resmî müverrih Ahmed Cevdet’in 1774’ten 1826’ya kadar vekayii ihtîvâ eden 12 cildlik mükemmel tarihi ile hemen aynı zamanda neşredilmiştir.

Hayrullah Efendi bütün Türk tarihini içeren bir eser vücûda getirmek İstemişti. Vakanüvislerin tuttukları yalnız Türk vekayiine ve kaynaklarına dayanma usûlünün kötü bir usûl ile Osmanli tarihini umumî  tarih kadrosu içine yerleştirmeği deneyen ilk Türk tarihçisi olan Hayrullah Efendi yazdığı  Tarih-i umûmî ile bu girişiminde kısmen başarılı olmuştur. Eserlerinde Hammer’in Osmanlı tarihinden başka, hemen münhasıran Fransız kaynakların­dan faydalanmış olduğu, yabancı isimlerin Fransizcalarına göre, Türkçeye geçirilmiş olma­larından belirmektedir. Bundan başka, o zama­na kadar faydalanmamış olan Türkçe kay­naklardan da  faydalanmıştır. Eserin bir cildi medhal ile Osmanlı devletinin I. Osman’dan önceki zamanlarının tarihine ayrılmıştır. Bundan sonraki kısımlar, her pâdişâh için ayrı bir cild olmak üzere, tasnif edilmiştir. Ayrıca aynı devirdeki Müslüman ve Hıristiyan hükümdarların tarihlerine de genel bir bakış atfolunmuştur. Mevzu vekayinâmelerdeki tarzda değil, tarihî bir te’lii şeklinde tetkik ve teşrih edilmiştir. Kendisinden önceki tarih müellifle­rinin belagat alışkanlıklarına nisbetle Hayrullah Efendi’nin üslûbu sâde ve açıktır, anlaşılması kolaydır. Eseri, tarafsızlığı, gayr-i müslim mil­letlerin medeniyet, örf ve âdetlerine karşı tutucu düşmalıktan uzak olması ile de, seleflerinin yazdıkları tarih kitaplarından tamamiyle farklıdır.

Tarihinin yayınlanan kısmı 15 cild (1854—1864) olup, I. Osman’dan I. Ahmed devrine kadar (1603-1617) olan vekayü içerir ; ölümü telifini tamamlamasına mâni olmuştur. Divân-i ahkâm-ı adliye müfet­tişi Alî Şevki yarıya kadar çıkmış olan eseri bitirmeğe girişmiş ise de, ancak İbrahim ( 1639— 1648) devrine kadar gelebilen üç (16—18) cildi (1872—1875 ) e yayınlayabilmiştir.