İslam Tarihi

Hayber Nerede, Tarihi, Savaşı/Gazvesi, Kalesi, Hakkında Bilgi

Hicaz’da Medine-Suriye yolu üzerinde bulunan eski bir ticaret ve ziraat merkezi.

Hayber aslında, Medine’nin yaklaşık 180 km. kadar kuzeyinden başlayan ve denizden 850-1000 m. yükseklikte yer alan etrafı volkanik topraklarla çevrili geniş bir vadinin adıdır. Bazı müelliflerin ifa­desine göre kelime bölgede oturan yahudilerin dilinde “kale” anlamını taşıyor­du. Şehrin adını, kurucu­su Hayber b. Kâniye b. Mehlâîl’den aldığı rivayet edilir. Özellikle Câhiliye döneminde yahudilerin oturduğu yedi ayrı kaleden oluşan ve bunların sağ­lamlığıyla tanınan Hayber içinde bulun­duğu vadinin verimliliği ve su bentlerinin çokluğu ile de meşhurdur; aynı zamanda yarımadanın güney-kuzey ana yolu üzerinde önemli bir ticaret mer­keziydi ve içinden Hîre yolu da geçiyordu. Burada. Hindistan ve Çin gibi uzak diyar­lardan gelen malların yanı sıra bölgenin hayvancılık, sebzecilik ve meyvecilikten elde edilen ürünleri, ziynet eşyaları, silâh­lar, ziraat aletleri, bal ve şaraplar, çeşitli kumaşlar ve köleler alınıp satılır, bundan başka sarraflık da yapılırdı. Bu ticarî faa­liyetler, özellikle her yıl hac mevsiminden sonra 10-30 Muharrem tarihleri arasın­da kurulan meşhur Netâh (Netât) panayı­rında yoğunlaşır; başta Mekke ve Yesrib İMedine) olmak üzere Yemen, Hadramut, Bahreyn, Tâif. Suriye ve Filistin ile İrak taraflarından pek çok kişi buraya akın ederdi. İslâmiyet’in ilk yıllarında Hay­ber vadisinde birçok vaha bulunuyor ve ne kadar yükseğe çıkılırsa çıkılsın şehri teşkil eden kalelerin tamamını birlikte görebilmek mümkün olmuyordu. Hz. Peygamber zamanında Ketîbe adlı yerde 40.000 hurma ağacının varlığından söz edilir. Bugün de şeh­rin güneyindeki yüksek dağın eteğinde birkaç kilometrekarelik sık ağaçlı bir va­ha yer almaktadır. 1987’de Hayber şeh­rinde 12.000 kişi yaşamaktaydı.

Hayber’le ilgili en eski bilgilere, son Bâ-bil kralı Nabonid’in (m.ö. 556-539) Har­ran’da 1956 yılında bulunan bir yazıtında rastlanmaktadır. Bu yazıtta, adı geçen kralın Teymâ’da ikinci başşehrini kurduk­tan sonra Hayber ve Fedek’ten geçerek Yesrib’e kadar yolculuk yaptığı söylen­mektedir. Yine Harran yakınlarında Lece’de ele geçen bir başka yazıtta da Şerhîl b. Talmû”nun Hayber seferinden bir yıl sonra 463’te Zelmertûl’u inşa ettirdi­ğine dair bir kayıt bulunmaktadır. İbn Kuteybe’ye göre ise bu sefer Haris b. Ebû Şemir (Haris b. Cebele) tarafından düzen­lenmiştir (el-Maârif, s. 642; tarihin 568 olması gerektiği hakkında bk. üttmann, s. 193 vd.). 0 sıralarda Hayber’de kimle­rin oturduğu bilinmemektedir; ancak altmış yıl sonra Resûl-i Ekrem buraya gel­diği zaman varlıklı yahudilerle karşılaştı. Mekke’de büyük düğün ve törenler yapıl­dığında buradan yemek kazanları ve mü­cevherler kiralanırdı ve bir defasında alı­nan kiralık mücevherler kaybolunca Mekkeliler Hayberliler’e 10.000 dinar ceza ödemek zorunda kalmışlardı. Ekonomik bağların iki şehrin insanları arasında evliliklerin yapılmasına da yol açtığı ve buralı yahudi kadınların Araplar’la evlendikleri bilinmektedir; meselâ Hz. Peygamberin büyük dedesi Hâşim ve kardeşi Muttalib böyle birer evlilik yap­mışlardı (İbn Habîb, s. 402-403). Abdül-muttalib’in, on oğlu olursa birini Allah’a kurban edeceğine dair verdiği söz hak­kında fikrine başvurduğu kadın kâhin de yılın bir kısmını Medine’de, bir kısmını Hayber’de geçirirdi. Câhiliye döneminde Araplar buradaki sıt­ma salgınlarından çok korkarlardı. Hayberli yahudilerin giyecekleri arasında “tilsan” çok meşhurdu .

İlgili Makaleler