Hayatizade Mustafa Feyzi Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Hayâtîzâde Mustafa Feyzî (ö. 1103/1692) Osmanlı tıp âlimi, hekimbaşı.
Hayatının ilk yıllan hakkında fazla bilgi yoktur. Yahudi dönmesi olup İslâmiyet’i kabul etmeden önceki adının Moche Ben Raphael Abravane! olduğu belirtilir. Silâhdar Fındıklılı Mehmed Ağa, onun babası Hayâtî’den ve diğer yahudi hekimlerinden tıp eğitimi gördüğünü, öteki hekimler gibi şifâhânede yetişip medreselerde ilim tahsil etmediğini, ancak bilgisiyle bütün hekimlerden üstün olduğunu, bu özelliğinden dolayı IV. Mehmed’in saltanatının ilk yıllarında! 1648) Turhan Valide Sultan’ın dikkatini çekerek onun vasıtasıyla İslâmiyet’i kabul ettiğini ve az zamanda “etibbâ-i hâssa” arasına girdiğini yazar. Bir müddet Süley-maniye Tıp Medresesi’nde müderrislikte bulunan Hayâtîzâde, yine bir mühtedî olan Hekimbaşı Salih b. Nasrullah b. Sel-lûm’un vefatı üzerine 3 Rebîülâhir 1080″-de (31 Ağustos 1669) hekimbaşı oldu ve kendisine ayrıca Kudüs-i şerif kadılığı payesi verildi. Uzun süren hekimbaşılığı sırasında Tekirdağ, Malkara arpalıkları ile Ağustos 1678’de Edirne, Haziran 1684′-te İstanbul kadılığı payelerini aldı. 1100 Şevvalinde (Temmuz 1689) Anadolu kazaskerliği payesi, ardından Pravadi ve ikinci defa Tekirdağ kazaları arpalığı kendisine ihsan edildi.
Kaynaklarda döneminin en bilgili ve hazık hekimi olduğu belirtilen Hayâtîzâde, uyguladığı tedavi usulünün fayda etmediği II. Süleyman’ın vefatı üzerine muhaliflerinin de tesiriyle kusurlu bulunarak II. Ahmed’in cülusunun (23 Haziran 1691) hemen ardından görevinden alındı. Silâhdar Mehmed Ağa, onun azlinde Rumeli Kazaskeri Hekimzâde Yahya Efen-di’nin ve diğer bazı hekimlerin önemli rol oynadıklarını; bunların II. Ahmed’in tahta çıkması esnasında bir heyet halinde
Şeyhülislâm Ebûsaidzâde Feyzullah Efen-di’nin huzuruna çıkıp Hayâtîzâde’nin ulemâ meclisine devam etmediği, yahudi-lerle sürekli irtibat halinde bulunduğu, hıyanet üzere olup Müslümanlığından şüphe duydukları, Yahudiliğe yeniden döndüğü yolunda şikâyette bulunduklarını; durumdan haberdar olan II. Ahmed’in onun hıyanetine inanmayıp eğer kardeşine uyguladığı tedavide bir hatası varsa azledebileceğin! söylediğini, ancak ulemâ heyetinin ısrarı karşısında onu görevden aldığını yazar. Defterdar Mehmed Paşa ise, II. Süleyman’dan fazla perhiz yapmasını isteyip “mâ-i mukattardan dahi men eylemekte ifrat etmekle” ölümüne sebep olduğu yolundaki şikâyetler üzerine önce azledilip sonra İstanbul’a gönderilerek Yedikule Zindanı’na hapsedildiğini, yerine ise “evlâd-ı Arab”dan tanınmayan bir kişinin getirildiğini belirtir Hayâtîzâde, hekimbaşılıktan ayrıldıktan sonra arpalığı olan Tekirdağ kazası da kendisinden alınmış ve çok geçmeden 1103 senesi sonlarında (Ağustos-Eylül 1692) vefat ederek Edİrnekapı Mezarlığı’na gömülmüştür.