Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi -Musiki- Hakkında Bilgi
Kazasker Mustafa İzzet hat sanatındaki ustalığı yanında hanendeliği, neyzenliği ve bestekârlığı ile de tanınmıştır. Küçük yaşlarda bestekâr Kömürcüzâde Hafız Mehmed Efendi’den dinî eserler meşketmekle başladığı mûsiki hayatını Galata Sarayı Mektebi’nde devam ettirdi. İrâde-i seniyye ile Enderûn-ı Hümâyun’a alınıp burada öğrenimini sürdürürken Şâkir Ağa’dan meşke başladı. Kısa zamanda güzel sesiyle şöhrete ulaşmasının ardından II. Mahmud’un huzurundaki fasıllara sesiyle katıldı. Bu arada ney çalışmalarını da ilerleterek bir müddet sonra devrinin en iyi neyzenleri arasına girmeyi başardı. Sarayda daha çok Neyzen Mustafa lakabıyla tanınan Mustafa İzzet, II. Mahmud’un vefatına kadar (1839) küme fasıllarının vazgeçilmez sanatkârlarından oldu. Bir defasında fasılda II. Mahmud’un şarkıları okunduktan sonra Mustafa İzzet’e şarkılar hakkında fikri sorulduğunda hükümdarın eserlerinin şarkıların padişahı olduğunu ifade etmesi padişahı çok memnun etti. Saray fasıllarında Hamâmîzâde İsmail Dede, Dellâlzâde İsmail Efendi, Şâkir Ağa, Tanbûrî Nûman Ağa, Zeki Mehmed Ağa, Suyolcuzâde Salih Efendi, Tanbûrî Necib Ağa, Kemânî Ali Ağa, Basmacı Abdi Efendi gibi ünlü musikişinaslarla birlikte hanende ve sazende olarak bulundu. Dellâlzâde İsmail Efendi, Hâşim Bey ve hanende Rifat Bey onun “hâce-i zaman” olduğunu söylemişlerdir. Hayatının sonlarına doğru sesinin kalınlaşmasına rağmen fasıllarda tiz perdelerde hiç zorlanmazdı. Tiz nağmelere gelindiğinde diğer hanendeler bir oktav peşte inince onun tiz nağmelerdeki ustalığı kendini gösterirdi.
Mustafa İzzet dinî ve din dışı formlarda fazla eser bestelememiş, ancak her biri ayrı özellikte olan eserleriyle tanınmıştır. Dellâlzâde İsmail bestelediği eserleri önce İzzet Efendi’ye okuyup onun görüşünü alır, daha sonra bir mûsiki toplantısında bestesi hakkında konuşmak isteyenlere de bu eserin İzzet Efendi tarafından beğenildiğini, dolayısıyla artık değiştirilemeyeceğini söylerdi. Tarz-ı cedîd adlı bir makam icat eden İzzet Efendi, birleşik makamlardan çok ana makam dizilerini tercih ederdi. Meselâ hüseynî makamı dururken gülizân fazlalık görür, sabâ makamına zemzeme ilâvesini de birincinin daralması ve ikincinin genişletilememesi şeklinde yorumlardı.
El yazması güfte mecmualarında daha çok şarkı ve duraklarına rastlanmakta, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kendi el yazısıyla bir güfte mecmuasının bulunduğu kaydedilmektedir. Sadettin Nüzhet Ergun onun dört durak ve bir ilâhisinin güftesini Yılmaz Öztuna günümüze ulaşan üç durak, bir ilâhi, birer peşrev, ağır ve yürük semai ile on dokuz şarkıdan ibaret yirmi altı eserinin listesini vermektedir. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu repertuvarında on dört şarkı ve bir peşrevinin notası yer almaktadır. Bunlar arasında, “Doldur getir ey sâkî-i gül-çehre piyâle” mısraıyla başlayan segah, “Ey serv-i nâzım reftâr-ı bâlâ” mısraıyla başlayan bestenigâr ve, “Bir sebeple sen gücenmişsin bana” mısraıyla başlayan eviç şarkısıyla, “Rûm’da Acem’de âşık olduğum” mısraıyla başlayan hümâyun ilâhisi günümüzde de okunan eserlerindendir.
Mustafa İzzet Efendi mûsiki sahasında birçok talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında Behlûl Efendi, Medenî Aziz Efendi ve Yeniköylü Hasan Sırrı Efendi özellikle zikredilmelidir.
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi