Hasan Sabbah Kimdir, Hayatı, Hikayesi, Fedaileri, Alamut, Eserleri
el-Hasen b. Alî b. Muhammed b. Ca’fer b. el-Hüseyn b. Muhammed b. es-Sabbâh el-Himyerî er-Râzi (ö. 518/1124) İran’da Nİzârî-İsmâilî Devleti’ nin kurucusu (1090-1124).
438 (1046-47) veya 445 (1053-54) yılında İran’da İmâmİyye Şîası’nın önemli merkezlerinden biri olan Kum şehrinde doğduğu rivayet edilir. Kendisi, hayatını anlattığı ve adamlarının Sergüzeşt-i Sey-yidinû adını verdikleri eserinde aslen Güney Yemen’de hüküm süren Himyerî krallarının soyuna mensup olduğunu, babasının Yemen’den Kûfe’ye göç ettiğini, oradan da Kum’a ve nihayet Rey şehrine geldiğini ve kendisinin de burada doğduğunu yazmaktadır. Ancak Mîrhând. Nizâmülmülk’e dayanarak Tuslular’ın onun Himyerî asıllı olduğu iddiasını reddettiklerini ve atalarının Tûs’a bağlı bir köyde oturduğunu söylediklerini, İbnü’l-EsîrdeReyli (Râzî) olduğunu belirtmektedir.
Âlim kişiliğiyle tanınan babası Ali b. Muhammed İmâmiyye Şîası’nın önde gelen simalarından biriydi. Oğlunun eğitimiyle yakından ilgilendi; özellikle felsefî ilimler, kelâm, mantık, fıkıh ve riyâziyyât sahasında köklü bilgi kazanmasını sağladı. Hasan Sabbâh’ın Selçuklu Veziri Nizâmülmülk ile Ömer Hayyâm’ın arkadaşı olduğu ve birlikte Muvaffak-Lidînillâh en-Nîsâbûrfnin derslerine devam ettikleri, aralarından kim daha önce ikbal ve servete ulaşırsa onun diğerlerine yardım edeceğine dair yeminleştikleri, Nizâmül-mülk’ün vezir olunca Hasan Sabbâh’a valilik teklif ettiği, ancak onun merkezden uzaklaşmamak için sarayda bir görev istediği, bu isteği kabul edilince Nizâmülmülk’ün görevine göz diktiği, bunu far-keden Nizâmülmülk’ün onu Sultan Melikşah’ın gözünden düşürüp saraydan uzaklaştırdığı ve Hasan Sabbâh’ın da Mısır’a kaçtığı rivayet edilmektedir. Bu hikâye, Reşîdüddin Fazlullah-ı Hemedânî tarafından da kabul edilmekle beraber 408’de (1017-18) doğan Nizâmülmülk’ün 438 veya 445’te doğan Hasan Sabbâh ile birlikte aynı hocanın öğrencisi olması uzak bir ihtimaldir.
Henüz yedi yaşında iken ilme istidadı görülen Hasan Sabbâh Özellikle din âlimi olmak istiyordu. Bunun için III. (IX.) yüzyıldan itibaren dâîlerin önemli faaliyet merkezi haline gelen Rey şehrine yerleşerek tahsiline burada devam etti ve on yedi yaşına kadar ailesinin mensup olduğu İmâmiyye Şîası’na bağlı kaldı. Bir gün Emîre Zarrâb adlı bir Fatımî dâîsiyle karşılaştı ve onun konuşmalarından etkilenerek İsmâiliyye mezhebine İntisap etti. 464’te (1072) Rey’e gelen Irak bölgesi başdâîsi İbn Attâş, Hasan Sabbâh’ın kabiliyetli bir kimse olduğunu anladı ve ona Fatımî Halifesi Müstansır-Bİllâh’ın yanına gitmesini, Dârülhikme’de İsmâilî mezhebi hakkında bilgi edinmesini ve esrâr-ı ilâhiyyeyi öğrenmesini tavsiye etti. Hasan Sabbâh, bu tavsiyeye uyarak 464 (1072) veya 467’de (1075) İsfahan yöresinde İbn Attâş’ın vekili sıfatıyla iki yıl davette bulunduktan sonra Azerbaycan, Meyyâfârı-kîn, Musul, Sincar, Rahbe, Dımaşk, Say-da ve Sûr üzerinden Akkâ’ya varıp deniz yoluyla Mısır’a geçti. 471 ‘de (1078) Kahi-re’ye ulaştı ve başdâî Ebû Dâvûd tarafından karşılandı. Halife Müstansır-Billâh ile görüştü ve yakın ilgisine mazhar oldu (bazı rivayetlerde onun halife ile görüşmediği ifade edilir; Cüveynî. III, 114}. Müstansır-Biliâh onu hüccet (vekil) seçti ve ileride Horasan’da kendisi adına davette bulunmasını istedi.