Tarihi Şahsiyetler

Harun Hz. -Peygamber- Kimdir, Hayatı, Kuran ve Tevrata Göre

Hârûn. Hz. Musa’nın kardeşi, onun yardımcısı olarak İsrâiloğullarrna gönderilen peygamber.

Hârûn kelimesinin menşei bilinmemek­tedir. İbrânîce Tevrat’ta Aharon şeklinde kaydedilen kelimenin Filistin Süryânîcesi’nden Arapça’ya geçtiği tahmin edil­mekte ve “parlayan” anla­mında olabileceği belirtilmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi yerde adı geç­mekle birlikte hayatı ve faaliyetiyle ilgili fazla bilgi bulunmayan Hârûn umumiyet­le Hz. Mûsâ ile beraber zikredilmektedir. Hârûn Tevrat’ta da fazla yer almamakta ve Hz. Musa’nın yanında ikinci planda kalmaktadır. Tevrat’taki bilgilere göre Levi ailesinden Amram ile Yokebed’in oğlu olan Hârûn Hz. Musa’nın erkek kardeşi­dir. Musa’dan üç yaş büyük, kız kardeşi Miryam’dan (Meryem) küçüktür (Çıkış, 6/ 20: 7/7). Mısır’da İsrâiloğullan’na baskı uygulayan Firavun (muhtemelen II. Ram-ses’in babası I. Seti) zamanında ve İsrâ-iloğullan’nm erkek çocuklarının öldürül­mesi emrinden önce dünyaya gelmiştir (DB, l/l. 2); Tevratta hayatının ilk dönem­leriyle ilgili bilgi yoktur. Elişeba ile evlen­miş; Nadab, Abihu, Eleazar ve İtamar adın­da dört oğlu olmuştur (Çıkış, 6/23; Sayı­lar, 3/2). Hz. Musa’nın Medyen’deki İkame­ti döneminde Hârûn Mısır’da kalmıştır.

Hz. Mûsâ, Medyen dönüşü Horeb da­ğında Tanrı’nın ilk vahyine muhatap ola­rak İsrâiloğullan’nı Mısır’dan çıkarmak için Firavun’un yanma gitme emrini alın­ca, “ağzı ve dili ağır bir kişi” olduğunu söyleyerek görevi yerine getiremeyece­ğinden kaygılandığını belirtir. Bunun üze­rine Rab, “Senin kardeşin Levili Hârûn yok mu? Bilirim ki o iyi söyler… ve vâki olacak ki o senin için ağız olacak ve sen onun İçin Allah gibi olacaksın…” der (Çı­kış, 4/14-16). Böylece Hârûn, gerek İsrâ­iloğullan’na gerekse Firavun’a karşı (Çı­kış, 7/1-2) Musa’nın sözcüsü olarak gö­revlendirilir. Daha sonra Tanrı Harun’a Musa’yı karşılamak İçin çöle gitmesini emreder. “Allah’ın dağı”na giden Hârûn Mûsâ İle karşılaşıp kucaklaşır (Çıkış, 4/ 27). Beraberce Mısır’a dönerek İsrâilo-ğullan’nın yaşlılarını toplarlar. Hârûn, Rabb’in Musa’ya söylemiş olduğu bütün sözleri onlara duyurur, ayrıca kavmin göz­leri Önünde mucizeler gösterir. Bunun üzerine kavim onların Tanrı tarafından gönderildiğine ikna olur (Çıkış, 4/29-31). Rab Musa’ya, “Seni Firavun’a Allah gibi yaptım ve kardeşin Hârûn senin peygam­berin olacak; sana emrettiğim bütün şeyleri kardeşin Hârûn Firavun’a söyleye­cek” diyerek her ikisini Firavun’a gönde­rir (Çıkış, 7/1-2). Mûsâ ile Hârûn birlikte Firavun’a giderek İsrâiloğullan’nı serbest bırakmasını isterler, fakat Firavun kabul etmez. Onunla görüştüklerinde Hârûn seksen üç yaşındadır (Çıkış, 7/7). Firavun onlardan bir mucize göstermelerini iste­yince Hârûn asasını yere atar ve asâ yılan olup sihirbazların yılanlarını yutar (Çıkış. 7/8-131. İsrâiloğullan’nın salıverilmemesi üzerine Firavun ve Mısır halkına Tanrı ta­rafından on musibet gönderilir. Bu mu­sibetlerden bazılarında Hârûn da rol alır. Meselâ Firavunla mücadele esnasında Hârûn asasını ırmağın sularına vurur ve sular kana dönüşür (Çıkış, 7/19-20); asa­sını uzatır ve Mısır diyarı kurbağalarla do­lar (Çıkış, 8/1-7). Başka bir zamanda da Harun’un asası İle gerçekleştirdiği bir mucize üzerine Mısır diyarını tatarcık sineği istilâ eder (Çıkış, 8/16-17).

Tevratta çeşitli mucizelere vesile olan asâ bazan Musa’ya, bazan da Harun’a nis-bet edilmiştir. Bazı yerde de Musa’nın asasını Hârûn kullanmaktadır. Yılana dö­nüşen asanın Musa’ya ait olduğu belirtil­miş (Çıkış, 4/2-4), fakat Firavun’un huzu­runda yılana dönüşen asâ Harun’a nisbet edilmiştir.

İlgili Makaleler