Harre Vakası, Olayı, Katliamı, Savaşı Nedir, Tarihi, Hakkında Bilgi
Medineliler ile Emevî kuvvetleri arasında Harretü Vâkım”da cereyan eden savaş (63/683).
I. Yezîd döneminde (680-683) valilerin sık sık değiştirilmesi Medineliler”in Emevî hilâfetine karşı muhalefetini arttırmıştı. Genç ve yeteneksiz Osman b. Muhammed vali tayin edilince (62/681) merkezî hükümetle Medine arasındaki soğukluğu gidermek maksadıyla eşraftan bir heyet Dımaşk’a gönderildi. Yezîd bu heyete ikramda bulunarak bol miktarda bahşiş ve hediye verdi. Ancak gösterilen özene ve değerli hediyelere rağmen heyetin Yezîd’in zevku safaya düştüğüne dair getirdiği haberler dindar insanları rahatsız etti. Öte yandan Hz. Hüseyin’in şehâdetinden sonra Abdullah b. Zübeyr’in Mekke’de muhalefetin lideri haline gelmesi. Hicaz’da Emevî iktidarına karşı ciddi bir tehdit oluşturuyordu. Medine’de başlayan muhalefetin ise dinî yönü yanında ekonomik boyutu da vardı ve bu boyut Yezîd’in babası Muâviye dönemine kadar uzanıyordu. Medineliler valiye gidip, “Muâviye atıyye konusunda başkalarını bize tercih etti, bir dirhem bile artış yapmadı” diyerek hoşnutsuzluklarının sebebini açıklamışlardı. Nitekim Emevî hilâfetiyle birlikte başta Muâviye olmak üzere iktidar ailesine mensup kimselerin şehirde sahip oldukları mal miktarı Medineliler’i rahatsız edecek kadar çoğalmıştı. Bu siyasetin neticesinde üretim azalmış, fiyatlar artmış, insanlar geçimlerini sağlamakta zorluk çekmişler, haklarını alamamışlar ve ellerindeki malları iktidar ailesi mensuplarına satmak zorunda kalmışlardı. Bunun yanında savâfi (sahipsiz arazi) âmili İbn Mînâ’nın toprak gelirlerini toplamak için gittiği Belhâris b. Hazrec kabilesi mensupları Kureyş ve ensarla birlik olarak ödeme yapmayı reddetmişler, vali de bunu zor kullanarak tahsil etmek istemiş, fakat bir sonuç alamamıştı.
Medine’de olup bitenleri haber alan Yezîd b. Muâviye, şehir halkını tehdit eden bir mektup yazarak valiye bunun mescidde okunmasını emretti. Ancak mektup halkın öfkesini daha da arttırdı. Tehditle bir sonuç alamayacağını anlayan Yezîd muhalefet hareketini uzlaşma ile kırmayı denedi ve Emevî iktidarında görev almış tek ensârî olan Nu’mân b. Beşîr’i aracı gönderdi. Ancak Nu’mân’ın teklifleri kabul görmedi ve Medineliler muhalefetlerini bir adım daha ileri götürerek valiyi ve gıyabında Yezîd’i görevden uzaklaştırıp ensardan Abdullah b. Hanzale el-Gasîl’e biat ettiler. Fakat bu seçim ensara üstünlük kazandırması sebebiyle rahatsızlık meydana getirdi ve bu rahatsızlık ancak Kureyş ile mevâlîsinin başına Abdullah b. Mutî’in, muhacirlerin başına da Ma’kıl b. Sinan’ın getirilmesiyle giderildi; böylece Abdullah b. Hanzale yerinde kaldı. Hareket her ne kadar ensârî bir karakter taşıyorsa da Kureyş mensupları ve muhacirler buna herhangi bir zorlama olmadan katıldılar. Ali b. Hüseyin Zeynelâbidîn ve Muhammed b. Hanefıyye gibi ileri gelen Hâşîmiler ile Abdullah b. Ömer çekimser kalmışlardı. Genel olarak Hâşimîler’in Kerbelâ’dan sonra güçsüz düştükleri için bu savaşa katılmadıkları kaydedilirse de aralarından bazıları iştirak etmiş ve hayatlarını da kaybetmişlerdi. Abdullah b. Ömer ise verdiği biati bozamayacağını ileri sürerek hadisenin dışında kalmıştı. Nitekim İbn Kesîr, Medineliler’in biatlarını bozmalarını fitneye sebep olduğu için tasvip etmez. Ona göre Yezîd fâsıktı fakat zındık değildi ve bundan dolayı hal’i gerekmiyordu (el-Bidâye, VIII, 235). Mevcut biati bozma esnasında mescidde bulunanların Dımaşk’a bağlılıklarını kopardıklarının alâmeti olarak üzerlerinde bulunan sarık, ayakkabı gibi şeyleri çıkarıp mescidin ortasına yığdıkları rivayet edilir. Mescidde varılan bu karardan sonra Medineliler’in davranışları şehirdeki Emevîler’e ve taraftarlarına karşı mütecaviz bir hale dönüştü ve Emevîler’Ie müttefiklerinin oluşturduğu yaklaşık 1000 kişilik bir grup Mervân b. Hakem’in evinde gözetim altına alındı. Medineliler’in bu hareketini öğrenen Abdullah b. Zübeyr mektup yazarak onları kendisine biata çağırdı, fakat olumlu bir cevap alamadı; bununla birlikte isyanlarını desteklemeye devam etti. Ancak Medineliler’in ayaklanması ile İbnü’z-Zübeyr’in hareketi arasında bir bağlantı mevcut değildir; ortak tarafları, sadece her iki hareketin de hilâfeti verasetten şûra esasına döndürmek istemeleridir.