Haram Aylar Nedir, Nelerdir/Hangileridir, Neden Haram, Ayeti, Hakkında Bilgi
Haram Aylar. İslâmî literatürde savaşın haram kabul edildiği dört kutsal ay.
Câhiliye devri Arapları, kamerî esasa göre tesbit ettikleri yılın on iki ayını safer. rebîülevvel, rebîülâhir, cemâziyelevvel, cemâziyelâhir, şaban, ramazan, şevvalden oluşan “olağan aylar” (eşhürün i’tiyâdiyye) ve zilkade, zilhicce, muharrem, recebden oluşan “dört haram ay” (eşhürün erbaatün hurum) şeklinde ikiye ayırıyorlardı. Haram ayların üçü peşpeşe geldiği için “serd” (birbirini takip eden), diğeri de tek olduğu için “ferd” (münferid) diye adlandırılıyordu. Bu aylardan zilkade on birinci, zilhicce on ikinci, muharrem birinci ve receb yedinci aydı.
Haram aylar tabiri Kur’ân-ı Kerîm’de iki âyette çoğul (el-eşhürü’l-hurum: Tevbe 9/5, 36), dört âyette de tekil şekliyle (eş’Şehrü’l-harâm: Bakara 2/194, 217; Mâide 5/2, 97) geçmektedir. Tevbe sûresinin 2. âyetinde geçen “dört ay” (erbaatü eşhur) ifadesiyle de bir yoruma göre haram aylar kastedilmiştir. Haram aylar tabiri çeşitli hadislerde de yer almaktadır. Söz konusu dört ayın bu şekilde adlandırılması bu aylarda savaşın haram kılınması, işlenen sevap veya günahlara başka zamanlarda yapılanlardan daha fazla mükâfat veya ceza verilmesi, böylece yılın diğer aylarından farklı bir Önem ve saygınlığa sahip bulunmaları sebebiyledir.
Kur’an’da, gökler ve yeryüzü yaratıldığı zaman Allah katında ayların sayısının on iki ve bunlardan dördünün haram ay olduğu açıklanıp insanların o aylar İçinde Allah’ın koyduğu yasağı çiğneyerek kendilerine zulmetmemeleri istenmiş (Tevbe 9/36), ayrıca haram ayda savaşmanın büyük günah olduğu (Bakara 2/ 217), bu aya karşı saygısızlık edilmemesi gerektiği (Mâide 5/2) ve saygıya lâyık bir mâbed olan Kabe ile birlikte haram ayın da insanların iyiliği için bir sebep kılındığı (Mâide 5/97) belirtilmiştir. Tefsir ve tarih kitaplarında, haram aylarla ilgili hükümlerin hac ibadetiyle birlikte Hz. İbrahim zamanında teşrî” kılındığı, insanların bu aylarda sağlanan güven ortamı içinde hac ibadetini rahatça yaptıkları. Mekke ve çevresinde oturanların da bu vesileyle geçimlerini sağladıkları belirtilmektedir.