Hamidizade Celili Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi
Hâmidî-zâde Celîlî, (ö. 977/1569) Daha çok hamsesiyie tanınan divan şairi.
893’te (1488) Bursa’da doğdu. Asıl adı Abdülcelil olup Hâmidî-i Acem veya Hâ-midî-i İsfahanı olarak da tanınan, Farsça ve Türkçe şiirleri bulunan Mevlânâ Hâmidi’nin küçük oğludur. Türk edebiyatında Celîlî mahlasını taşıyan İznikli ve Edirneli iki şairin daha bulunduğu kaydedilmektedir. Bu sebeple bazı kaynaklar Hâmidîzâde’yi yanlışlıkla İznikli olarak gösterirler.
İyi bir tahsil gören Celîlî bir ara İstanbul’a gitti. Kaynakların bildirdiğine göre bu sırada Âhî ile dostluk kurdu. Yavuz Sultan Selim’e methiyeler yazmasına rağmen padişahtan herhangi bir iltifat göremedi. Bursa’ya dönüp Muradiye zeuâid’inden aldığı 6 akçe ile geçimini sağlamaya mecbur kaldı. Daha sonra 3 akçeye inen bu ücretle çok sıkıntılı günler geçirdi. Yalnız yaşamayı seven, içine kapanık bir mizaca sahip olan Celîirnin son zamanlarında kimse ile konuşmak İstemediği kaynaklarda zikredilmektedir. Gittikçe daha münzevi bir hayat sürmeye alışan Celîlî Bursa’da vefat etti.
Küçük yaşta yazmaya başladığı şiirlerinde genellikle sade, akıcı bir üslûp görülür. Bazı tezkirelerde bilhassa mesnevi ve gazel yazmakta başarılı olduğu belirtilmektedir. Son araştırmalara göre Türk edebiyatında Ali Şîr Nevâî (ö. 906/ 1501), Hamdullah Hamdı (ö. 909/1503) ve Bihiştî Ahmed Sinan Çelebiden (ö. 917/1511-12 |?|) sonra hamse yazan şairler arasında dördüncü sırada yer aldığı halde gerek yaşadığı dönemde gerekse daha sonraki devirlerde pek tanınmamıştır. Eserlerine Türkiye kütüphanelerinde rastlanmaması da bunu gösterir. Şairin eserleri üzerinde Hüseyin Ayan tarafından çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Eserleri
1- Divan. Tek nüshası Bibliot-heque Nationale’deki 130 varaklık külliyatı içinde yer alan mürettep divanında yirmi üçü Farsça 303 gazel, ikisi Farsça, ikisi Arapça, biri mülemma’ altı kıta, üç Farsça rubâî, İkisi Farsça yedi matla’, ikisi Farsça üç müfred. Farsça-Türkçe on iki tarih ve sekiz muamma mevcuttur.
2- Hamse. Aynı yazmada yer alan hamsesinde şu mesneviler bulunmaktadır:
a- Hüsrev ü Şîrîn. Şair 1967 beyitlik bu mesnevisine 14 Ağustos 1512’de başlamış ve 10 Aralık’ta tamamlamıştır. Yavuz Sultan Selim’e takdim ettiği eserin 2019 beyitlik başka bir nüshası Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’ndedir.
b- Leylâ vü Mecnûn. Ocak 1514’te nazmedilen 2116 beyitlik bu mesnevi iki tevhid. bir münâcât, bir na’t ve Yavuz Sultan Selim’e bir methiyeden sonra başlamaktadır.
c- Gül-i Sadberk-i bî-Hâi. Külliyatın 3b-86b varakları arasında sayfa kenannda yer alan eser mesnevi ve gazellerden meydana gelmektedir. Bazı kaynaklarda sondaki gazellerden dolayı divançe zannedilerek “Gül-i Sadberk Divanı” şeklinde adlandırılmıştır. Tevhid, na’t ve dîbâce denilebilecek altmış yedi beyitlik bir mesneviden sonra gazeller kısmı gelmektedir. Dibacede gül bahçesinde yapılan bir gezinti sırasında 100 yapraklı bir güle rastlandığı anlatılmakta, ayrıca bülbülün feryadı ve güllerin geçiciliği dile getirilmektedir. Bundan sonra gelen 100 gazel gül ile bülbülün birbiriyle münazarası mahiyetindedir.
d- Hecrnâme. Aynı külliyatta sayfa Kenarında yer alan 483 beyitlik mesnevi, Celîirnin yirmi iki yaşında iken nazmettiği bir eserdir. 915’te (1509) kaleme alınan ve şairin aynı zamanda Hazannâme adını verdiği eser yirmi beyitlik bir besmele manzumesiy-le başlamaktadır. Daha sonra tevhid, na’t ve çâryâr-i güzîn methiyesinin yer aldığı, aşk konusunun işlendiği eserde olayların kahramanı doğrudan doğruya müellifin kendisidir. Şair genç yaşta başından geçen bir aşkın tesiriyle yazdığı bu orijinal mesnevide kendi iç dünyasına da ışık tutmaktadır.
e- Meheknâme. Külliyatın sayfa kenarında yer alan eser seksen yedi beyitlik küçük bir mesnevidir. Tevhid ve na’ttan sonra gelen sekiz beyitlik bir “pend’in ardından elli yedi beyit tutan asıl hikâyeye geçilir. Altın, gümüş ve mehek {mihenk taşı) arasında geçen hikâyede şair malın, mülkün, güzelliğin geçiciliğini, bunların cazibesinin aldatıcı olduğunu belirtmektedir.
Bunlardan başka bazı kaynaklar Celîli’nin Terceme-i Şehname ile Yûsuf u Züîeyhâ adlı iki eseri daha olduğunu kaydederler. Âşık Çelebi, Terceme-i Şeh-ndme’nin yarısının yazılmış olduğunu bizzat müelliften nakletmektedir. A. Sırrı Levend ise bir fotokopisinin kendisinde bulunduğunu belirttiği Celîlî’nin külliyatı içinde Yûsuf u Züleyhâ’nm da mevcut olduğunu bildirmektedir. Şairin ayrıca çeşitli Sür mecmualarında bazı gazellerine rastlanmaktadır.
Diyanet İslam Ansiklopedisi