Tarihi Eserler

Hakkari Şehri, Tarihi, Yerleri/Eserleri, Eski Adı, Hakkında Bilgi

Hakkâri. Doğu Anadolu bölgesinde şehir ve bu şehrin merkez olduğu il.

Dicle nehrinin kollarından olan Zap Suyu’nun (Büyük Zap) sağ kıyısına 3 km. uzaklıkta, deniz seviyesinden 1650 m. yükseklikte kurulmuştur. Türkiye’de ula­şımın en zor olduğu bir yörede bulunur. Van’dan önce doğuya, sonra da güneye yönelen yol, Van – Başkale arasındaki kesi­minde iki önemli ve yüksek geçidi (2260 m. yükseklikte Kurubaş Geçidi ve 2370 m. yükseklikte Güzeldere Geçidi) aştık­tan sonra Başkale’den itibaren Zap Suyu vadisine inip burayı çok virajlı bir şekilde takip ederek Hakkâri’ye ulaşır. Van-Gürpinar-Kırkgeçit güzergâhı daha kısa ise de Karadağ (3752 m.) kütlesi gibi yüksek yerler aşıldığı için, ayrıca buranın yılın ancak iki buçuk üç ayında geçit vermesi ve bakımsız bulunması dolayısıyla tercih edilmemektedir. Van-Hakkâri yolundan Bağışlfda doğuya ayrılan bir yol da Yük­sekova’dan (eski Gevar) geçtikten son­ra 2100 m. yükseklikteki Dilezi Geçidİ’ni aşıp Esendere kapısından İran’a bağla­nır. Hakkâri’den batıya yönelen bir başka yol ise Uludere üzerinden Şırnak’a ulaşır. 2470 m. yükseklikteki Süvarihalil Geçidi’ni aşan bu yol Sımakta ikiye ayrılarak bi­ri kuzeybatıya doğru ilerleyip Eruh üzerin­den Siirt’e, diğeri güneybatıya yönelip Ciz­re üzerinden Mardin’e ulaşmakta ve adı geçen merkezler aracılığı ile Hakkâri’yi Türkiye’nin başka merkezlerine de bağ­lamaktadır. Dolayısıyla Hakkâri, tabii ko­ridor hizmeti gören vadiler ve geçitlerle çevreye bağlanan yolların kesiştiği nokta­da yer alır. Bu da eskiden beri burayı bir idarî birimin merkezi haline getirmiştir.

Bugün Hakkâri olarak tanınan şehrin eski adı Çölemerik’tir. Hakkâri adı, 639 yılında ilk müslüman Arap akınları yöre­ye ulaştığı sırada bu bölge için kullanılan Hakâriyye’den (Hakkâriyye) kaynaklanır. Bir bölge adı olarak Hakkâri. Van gölü­nün güney kıyıları yakınından başlayarak günümüzde Türkiye sınırları dışında ka­lan dağlık kesimleri de İçine alan çok en­gebeli bir yöreyi, Çölemerik ise buranın merkezi olan kasabayı niteler. Cumhuriyet’in başlarında sahası eskisine göre daralmış ve bir kısmı sınırlarımız dışında kalmış olan vilâyet için Hakkâri, bu vilâyetin merkezi için Çölemerik adı kullanıl­mış, fakat zamanla Çölemerik adı unu­tularak hem ile hem de merkezine Hak­kâri denmiştir.

Çölemerik’in ne zaman ve kimler tara­fından kurulduğu hakkında bilgi yoktur. Burası Süryânî kaynaklarında Gûlârmak (Gulmar) şeklinde geçmekte. Batı kay­naklı eser ve haritalarda ise Culamerg veya Julamerk biçimlerinde yazılmak­tadır. Oğuzlar Hakkâri yöresine ilk defa 432 (1040-41) yılında gelmişler (İbnü’l-Esîr, IX. 297; Yınanç, s. 40) ve yöre hal­kıyla savaşıp obalarını ve mallarını ele geçirmiş, kadın ve çocuklarını esir almış­lardır. Ancak daha sonra onları dağlarda takip ettikleri sırada cereyan eden ikinci savaşta yenilen Oğuzlar yöreden uzakla­şıp dağlara çekilmişlerdir. Bu tarihten bir süre sonra bölgeye Tuğrul Bey yöne­timindeki Selçuklular geldiler (1054), an­cak uzun süreli hâkimiyet kuramadılar. Irak Selçuklu Sultanı Mahmud’un Musul ve Azerbaycan emîrlerinden Küyüş Bey, bölgedeki Kürtler’in huzursuzluk çıkar­maları ve yol emniyetini ihlâl etmeleri üzerine Hakkâri yöresindeki birçok ka­leyi zaptetmiş ve bölgede huzuru sağla­mıştır.

Atabeg İmâdüddin Zengî, 537 (1142-43} yılında Hakkâri yöresine bir ordu sev-kedip bazı yerleri ele geçirdi. Yöre, XIII. yüzyılın ikinci yansın­da Hülâgû döneminde İlhanlılar’ın eline geçti (1259); İlhanlılar’dan sonra Karakoyunlular’ın ve Celâyirliler’in idaresi altı­na girdi; tekrar Karakoyunlular’ın eline geçtikten sonra Timur’un Van gölü çev­resine hâkim olması üzerine onun hâki­miyetini tanıdı. Hakkâri yöresinin hâkimi olan ve Çölemerik’te oturan mahallî bey­ler Timur’a bağlılıklarını bildirdiler. XIV. yüzyıl seyyahlarından İbn Fazlullah el-Ömerî’nin yöreye hükmeden Çölemerik hâkiminden bahset­mesi, oldukça eski dö­nemlerden beri buranın bir İdarî merkez olduğunu düşündürmektedir. XV. yüzyı­lın ikinci yarısında yörede Akkoyunlular’ın hâkim olduğu, günümüzde Hakkâ­ri şehrinde bir mahalleye (Medrese ma­hallesi) adını veren, 1472 tarihli bir Ak-koyunlu eseri olan Meydan Medresesi’-nin mevcudiyetinden anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılın başlarında Osmanlı İdaresi­ne giren yöre bir ara Safevîler’e tâbi ol­du. Bu yüzyılın ortalarında Osmanlılar’ın Van’ı fethetmesi üzerine kurulan Van eyaletine bağlandı ve Osmanlı hükümeti tarafından sahiplerine ait olarak kabul edilen sancaklardan (ocaklık) biri haline getirildi. Buranın merkezi olan kasaba da bu dönemde imar gördü, yanıbaşın-daki kalesi onarıldı. XVII. yüzyılda Çölemerik’ten bahseden yazarlardan Kâ-tib Çelebi, “Cülâmerik” şeklinde yazdığı kasabanın Van eyaletine bağlı ol­duğunu ve iki vadi arasında yükselen bir tepe üzerinde kalesi bulunduğunu zikre­der. Aynı yüzyılda Evliya Çelebi de adını bazan Cülûmerik, bazan Çelemerik biçiminde yazdığı Çöle­merik Kalesi’nin Van eyaletine dahil Hak­kâri hâkimliğinin merkezi olduğunu söy­ler. XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar Van eyaleti içinde bir sancak durumunda ka­lan Hakkâri genellikle bu eyalete bağlı bir “hükümet” statüsünde sayılmıştır (Baykara. s. 118). Bu yüzyılın ikinci yarı­sında eyalet sisteminden büyük vilâyet sistemine geçilirken kurulan Erzurum vilâyeti İçinde Van sancağına bağlı olan Çölemerik (Hakkâri) 1876’da kısa bir süre vilâyet merkezi haline getirilmiş, 1888′-de yeniden Van vilâyetine bir sancak merkezi olarak bağlanmıştır. XIX. yüzyı­lın sonlarına ait bilgi veren V. Cuinet, Van vilâyetine tâbi Hakkâri sancağının mer­kezi olan Çölemerik’in (DjulamĞrik) 300 ev, yirmi dükkâna sahip olduğunu, yet­miş beş öğrencinin devam ettiği bir rüş-diye mektebi bulunduğunu yazar. Çöle­merik’in nüfusunu vermeyen Cuinet, bu­ranın merkez olduğu kazanın nüfusunu 4600 olarak kaydeder ki köy sayısı ve köy nüfusu çok az olan yörede bu nüfusun kasabadaki ev sayısından hareketle hiç olmazsa 3000’e yakınının ÇÖlemerik’e ait bulunduğu tahmin edilebilir. Hakkâri, 1908 yılı başlarında iki sancağı bulunan Van vilâyeti içinde (Van ve Hakkâri) bir sancak merkeziydi.

Şehir I. Dünya Savaşı sırasında Rus is­tilâsına uğradı (3 Aralık 1914). Bir hafta sonra geri çekilen Ruslar, 23 Mayıs 1915′-te yeniden yöreye girerek Hakkâri’yi iş­gal ettiler. Nihayet 22 Nisan 1918’de şe­hir harap olmuş ve nüfusu azalmış bir kasaba olarak kurtarıldı. Cuinet’nin bah­settiği yıllarda 3000’e yaklaştığı tahmin edilen nüfusu Cumhuriyet’in başlarında bir il merkezi yapılmasına rağmen 1000 kişiyi bulmuyordu (I927 sayımında sa­dece 801 nüfus). Bir ara Van vilâyetine kaza merkezi olarak bağlanan, daha son­ra 4 Ocak 1936 tarih ve 2885 sayılı ka­nunla yeniden kurulan Hakkâri ilinin merkezi olan şehrin nüfusu 194S sayımı­na kadar 2000’i aşamadı (1935’te 1562, 1940’ta 1821 nüfus). Bu nüfus miktar­ları, ayrıca 1945 ve 1948 yıllarında yö­rede araştırmalar yapan coğrafyacıların gözlemlerinden, Hakkâri’nin 1892’de Cuinet’nin tasvir ettiği şehre göre çok gerilemiş bir köy görünümünde olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu araştırmalara göre birkaç dükkân ve 450 kadar hane­den oluşan 2000 kadar nüfuslu f 1945 sa­yımına göre 2145 nüfus) bir kasaba du­rumundaydı. Nüfusu ilk defa 1975 sa­yımında 10.000’i aşan (11.735} Hakkâri şehri bundan sonra özellikle yakın çevre­sinden daha hızlı nüfus toplamaya başla­dı ve nüfusu 1985’te 20.0001 (20.754), 1990’da da 30.000’i aştı (30 407).

Günümüzde Hakkâri şehri Zap Suyu vadisine sağ taraftan kavuşan Katramas çayının kuzeyindeki bir düzlükte kurul­muş yönetim binaları ve iş merkezini ih­tiva eden Bulak mahallesiyle. eskiden bu mahalleden boşluklarla ayrılan, fakat son yıllarda araları dolmaya başlayan on ma­halleden (Dağgüi, Biçer, Merzan, Kıran, Bağlar, Pehlivan, Gazi, Yenimahalle, Med­rese, Keklikpınar) meydana gelir. Bu ma­halleler içindeki ev sayısı 7300 (Nisan 1996) civarındadır. Bunlardan kalenin eteğinde bulunan Dağgül, Cumhuriyet’in başlarında idare merkezinin bulunduğu mahalle idi. Bu fonksiyon sonradan Bu­lak mahallesine geçmiştir. Bu mahalle­deki İstiklâl, Cumhuriyet ve Kayacan caddeleri üzerinde okullar, ticaret yerle­ri ve başlıca resmî binalar yer alır. Bulak mahallesinin batısında bulunan ve Kat­ramas çayı ile birbirinden ayrılan Merzan ve Pehlivan mahalleleri, eski köylerin sonradan belediye sınırları içine alınma­sıyla mahalle statüsüne kavuşmuştur. Bunlardan Merzan mahallesinin 1995 Ekim ayında ikiye ayrılmasıyla Bağlar adında yeni bir mahalle oluşturulmuş­tur. Aynı şekilde 1994 yılında Dağgül ma­hallesinden ayrılan bir mahalleye, özel­likle taş işlemeli kapısıyla dikkati çeken Meydan Medresesi’nin adına nisbetle Medrese mahallesi adı verilmiştir. Cum­huriyet’in başlarında harap durumda olan, ardından onarılarak bir ara hapis­hane yapılan, son olarak Vakıflar İdaresi tarafından aslına uygun biçimde restore edilen Meydan Medresesi halen boş bu­lunmakta (Nisan 1996) ve müze olarak kullanılması tasarlanmaktadır. Bu eserin dışında Hakkâri’de önemli tarihî âbide, şehrin güneyinde Katramas çayı ile ona kavuşan Serink deresi arasında kalan ve bu iki vadiye dik yamaçlarla inen tepe üzerinde yer alan Çölemerik Kalesi’dir.

Hakkâri’nin merkez olduğu Hakkâri ili kuzeyden Van, batıdan Şırnak illeriyle kuşatılmıştır. Ayrıca doğuda İran, güneyde Irak topraklarına komşudur. Mer­kez ilçeden başka Çukurca. Şemdinli ve Yüksekova ilçelerine ayrılmıştır. 7121 kmz genişliğindeki Hakkâri ilinin 1990 sayımı­na göre nüfusu 172.479, nüfus yoğunlu­ğu ise yirmi dört idi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait 1995 yılı istatistiklerine göre Hakkâri’de il ve ilçe merkezlerinde kırk dört, kasaba ve köylerinde 306 olmak üzere toplam 350 cami bulunmaktadır. İl merkezindeki ca­mi sayısı yirmi üçtür.

Hakkâri nisbesiyle meşhur önemli kişi­lerden bazıları şunlardır: Meşhur sûfîve âlim Ebü’l-Hasan Ali b. Ahmed el-Kureşî el-Hakkârî, Esedüddin Şîrkûh’un imamı ve Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin danışmanı Zi-yâeddin îsâ b. Muhammed el-Hakkârî, Sultan Baybars’ın ünlü kumandanı Şerefeddin îsâ b. Muhammed el-Hakkârî. müfessir Şehâbeddin Ahmed b. Ahmed el-Hakkârî ve Şâfıî fakihi Muhammed b. Abdullah el-Hakkârî.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler