Edebi Şahsiyetler

Hafız Şirazi Kimdir, Hayatı, Eserleri, Hakkında Bilgi

HÂFIZ ŞİRÂZÎ (?-1390)

Iranlı şair. Iran edebiyatında gazel türünün öncüsüdür.

İran’ın Şiraz ilinde doğdu, yine orada öldü. Asıl adı Şemseddin Muhammed’tir. Yaşamı üstüne ayrıntılı bilgi olmadığından doğum yılı, ilk gençlik dönemi, nerede ve ne gibi bir öğrenim gördüğü bilinmiyor. Çağdaşlarının onunla ilgili yazılarından, İsfahan’dan Şiraz’a göçmüş Bahaeddin adlı birinin oğlu olduğu, sonradan şiirleri üzerinde yapılan çalışmalardan da iyi bir medrese öğrenimi gördüğü, çağının bilim geleneğine uyarak Kuran, Hadis, fıkıh, kelam ve tasavvuf okuduğu, Kuran’ı ezberleyerek hafız sanını aldığı anlaşılmaktadır. Çağdaşlarından Gülendam’m bildirdiğine göre, Hâfız yalnız Kuran üzerinde çalışmakla kalmamış, İslam bilginlerinden Zemahşeri’nin Keşşaf, Adudeddin İcî’nin Mevakıf adlı yapıtlarını da okumuştur. Şirazlı bilginlerden Sucai’nin de Enisü’l-Nas’mda (“Gönül Yoldaşı”) bildirdiğine göre, İran’ı ele geçiren Timur’la görüşmüştür. Bir süre Gazan Han döneminde Fars valisi olan Şah Ebu İshak’la yakınlık kurmuş, ondan yardım görmüştür. Kimi kaynakların, birer söylenti niteliği taşıyan açıklamalarına bakılırsa, Hâfız yoksul bir yaşam sürmüş, şiirlerini beğenen devlet büyüklerince zaman zaman korunmuştur. Şiirlerinin uyandırdığı ilgi nedeniyle komşu ülkelerin yöneticilerince saraylara çağrılmışsa da gitmemiş, onlara övgü niteliği taşıyan birer gazel göndermekle yetinmiştir. Bu devlet büyüklerinden biri de, onu Bağdat’a çağıran Şeyh Uveysoğlu Sultan Ahmed’tir.

Edebiyat tarihlerinde Hâfız, Hâfız-ı Şirâzî gibi adlarla anılır. Kendinden önceki İran ve Arap ozanlarını, yazarlarını incelediği, özellikle şiirin gelişim aşamalarını çok iyi bildiği görülür. Hâfız’dan önceki
İran şiirinde destan, kaside, rübai ve mesnevi gibi türler egemendi. Gazel türü yaygınsa da yeterince gelişmiş, olgunluk aşamasına ulaşmış değildi. Bu türde işlenen konuların çoğu da İslam dininde geçen aşk öyküleri ve gerçekötesi bir evrene yönelik özlemlerdi. Bu durum Hâfız’m yaşadığı çağda İran şiirinin bir geçiş dönemi içinde bulunmasından kaynaklanıyordu. Şiirin özünü oluşturan öğeler, benimsenen konunun içeriğine dayanan, şairin yaşama anlayışını, değer düşüncesini yansıtan bir nitelikteydi. Ömer Hayyam, kaynağını felsefe ve yaşama sevincinin karışımında bulan, mutluluğun bu dünyada olduğuna inanan bir görüşü savunmuş, daha önce Firdevsî eski İran halk öykülerinden, kahramanlık masallarından esinlenen destan türünün en geniş içerikli örneğini vermiş. Enverî kaside türünün temellerini atmıştı. Hâfız’dan önce gelen Sadi ise İslam’da hikmet (bilgelik) diye nitelenen düşünceyi şiire konu etmiş, yer yer tasavvuf sorunlarını içeren örnekler vermişti. Türk olmasına karşın yapıtlarını Farsça yazan Genceli Nizamî’de mesnevi türünü en yüksek aşamasına çıkarmıştı. Bütün bu şairleri de, Arap şairlerini de bilen Hâfız’ın şiirde sevgiyi, yaşamı, bu dünya mutluluğunu konu edinmesi, bir seçim yapma gereğiyle karşı karşıya gelmesinin sonucu değil, yaşama anlayışının sağladığı esinle aydmlanmasındandır.