Hafız Post Kimdir, Hayatı, Eserleri, Besteleri, Hakkında Bilgi
Hafız Post (ö. 1105/1694) Türk mûsikisinin en güçlü bestekâr ve tanburilerinden.
İstanbul’da doğdu ve orada yaşadı. Ezgi, onun Üsküdarlı olduğunu kaydeder. Asıl adı Mehmed olup ilk dönemlerinde İmamzâde Mehmed Çelebi, daha sonra Hâfiz Post olarak anılmıştır. Mehmed Esad Efendi Atrabü’l-âsâr’da vücudunun çok kıllı olmasından dolayı kendisine “Post” lakabının verildiğinden bahseder. Başka bir rivayete göre ise her yere koltuğunda bir post İle gittiği için bu lakabı almıştır. On beş yaşında hıfzını tamamladı ve yine bu çağlarda mûsiki öğrenimine başladı. Kendini yetiştirerek zamanla devrinin en önemli musikişinasları arasında yer aldı. Osmanlı ve Kırım saraylarında IV. Mehmed ile (1648-1687) I. Selim Giray Han’ın huzurunda bulundu; ayrıca birçok devlet adamından iltifat gördü. Şöhretinin en yaygın dönemi ise IV. Mehmed zamanına rastlar. Hacca da giden Hafız Post divan şairi Nâili’nin(ö. 1077/1666) himayesinde yetişti ve ondan edebî ilimleri Öğrendi. Gençlik yıllarında devlet kademelerinde çalışmadığı anlaşılan Hafız Post hayatının sonlarında Dîvân-ı Hümâyun hâcegânı arasında yer aldı. Daha sonra kâğıt emin-liğine getirildi. Çağdaşı olan Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi onun vefatına iki ayn tarih düşürmüştür.
Hafız Post bestekârlığı, hanendeliği ve tanburîliğinin yanı sıra devrinde iyi bir hattat ve şair olarak da tanınmıştır; ancak onun en önemli yönü bestekârlığıdır. Mûsikide önemli ölçüde Kasımpaşalı Koca Osman Efendi’den faydalandı. Bestelerinde kendine has bir üslûp geliştirdiği gibi bilhassa güfte seçimindeki titizliği onun iyi bir edebiyat kültürü aldığını, divan edebiyatı yanında tasavvuf edebiyatı ve halk edebiyatına da vâkıf olduğunu göstermektedir.
Kaynaklarda beste, semai, kâr. şarkı, türkü, ilâhi, tevşîh ve durak gibi dinî ve din dışı mûsikinin birçok formunda 1000′-den fazla eser verdiği belirtilen Hafız Post’un zamanımıza ulaşan on yedi eserindeki canlılık ve hareketlilik ilk planda dikkati çeker. Bu coşkunluğu ilâhilerinde de görmek mümkündür. Başta Niyâzî-i Mısrî olmak üzere bilhassa Halvetiyye’ye mensup mutasavvıf şairlerin ilâhilerini besteleyen Hafız Post’un bu tarikata intisap etmiş olduğu düşünülebilir. Ayrıca birçok güftesini klasik formda bestelediği hocası Nâilî’nin de Halveti olması bu kanaati güçlendirmektedir. Bestelerinde daha çok divan şairlerinin şiirlerini ve bu arada gazelleri tercih etmiştir. Eserlerinden, “Biz âlûde-i sâgar-ı badeyiz” ve, “Gelse o şûh meclise nâz ü tegâfül eylese” mısraları ile başlayan rast yürük semâileriyle (birinci semai bazı eserlerde rehâvî makamında kayıtlıdır), “Bir nazar kıl hâlime âsân ola cümle sübül” mısraı ile başlayan hisar tevşîhi, “Vakt-i seherde açıla perde” mısraı ile başlayan neva ilâhisi, “Tende canım canda cânânımdır Allah hû deyen” mısraı ile başlayan acem durağı (bazı eserlerde Ali Şîruganî adına kayıtlıdır) onun en seçkin besteleri arasında yer alır.
Mehmed Esad Efendi, Hafız Post’un ahenksiz bir sesi bulunduğunu söylerse de ondan bahseden kaynakların hemen hepsinde, ayrıca Mûstakimzâde, Şeyhî, Safâî ve Salim tezkirelerinde devrinin çok iyi bir hanendesi olduğu kaydedilir. Aynı zamanda döneminin tanınmış tanburîleri arasında yer alan Hafız Post’un “Hafız” mahlası ile kaleme aldığı birtakım şiirlerine tezkirelerde ve güfte mecmualarında rastlanmaktadır. Kaynaklarda tarih düşürmede de maharet sahibi olduğu belirtilmektedir.
Ta’lik, sülüs ve nesih hatlarını Tophaneli Mahmud Efendi’den meşkederek icazetname alan Hafız Post devrinde bir hattat olarak da şöhret bulmuştur. Kendisinin düzenlediği ve içinde bazı bestelerinin güftelerine de yer verdiği mecmuanın müellif nüshalarından biri Top-kapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde, diğeri Halil Edhem Arda’nın özel kitaplığındadır. Musikişinaslar arasında “Hafız Post Mecmuası” olarak tanınan bu eserin sonradan iyi bir tamir gördüğü belli olan birinci nüshası ta’iik hattıyla ve tamamen Hafız Post’un ei yazısıyladır. Eserdeki bazı ifadelerden bu nüshanın 1775′-ten sonra yazıldığı anlaşılmaktadır. Sadettin Nüzhet Ergun’un tezhip bakımından daha kıymetli, muhtevası itibariyle de daha zengin olduğunu belirttiği ikinci nüshadaki yazıların çoğu Hafız Post’a ait olup daha sonra Mustafa Itrî Efendi tarafından bazı ilâvelerle genişletilmiştir.
Hafız Post birçok talebe yetiştirmiş olmalıdır. Ancak kaynaklarda bu konuda bilgi bulunmamakta, sadece bazı eserlerde Itrî ve Ali Şîruganî*nin onun talebeleri olduğu kaydedilmektedir.
Yahya Kemal “Itrî” şiirinde Hafız Post’u “ışıklı dantelâlar bestekârı” olarak nitelendirmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi