Tarihi Şahsiyetler

Hadım Ali Paşa Kimdir, Hayatı, Dönemi, Hakkında Bilgi

Hadım Ali Paşa (ö. 965/1558} Macaristan’da Osmanlı hâkimiyetinin yerleşmesinde rol oynayan Budin beylerbeyi.

Muhtemelen Arnavut asıllı olup Harem Dairesi Akağalar Koğuşu”nda yetişmiştir. Ali Paşa’nın Rumeli kethüdâlığından san­cak beyi olduğu, Âlî Mustafa Efendi’ye ve ondan naklen Peçuylu İbrahim’in eserin­de geçen kayda dayandırılmakla birlikte {Târih, 1, 36) bu bilgilerin onunla ilgisi şüp­helidir. Hadım olması sarayda Harem’de bulunduğunu göstermekteyse de saray­dan ne zaman çıktığı ve hangi sancaklar­da görev yaptığı belli değildir. Bilinen ilk görevi Diyarbekir beylerbeyliğidir. Bu va­zifesi sırasında, Erzurum beylerbeyi olup Gürcistan tarafına yaptığı seferde şehid düşen Mûsâ Paşa’ya yardımda bulun­mak üzere Erzurum serhaddine giderek Atabeyler memleketine akınlarda bulun­du. 5 Şevval951 *de (20 Aralık 1544) Ana­dolu beylerbeyiliğine nakledildi (TSMA, nr. E 12321,5. 18/38-39). Anadolu beyler­beyi olarak 1548 İran seferine katıldı. Muş dolaylarındaki yağmalama hareketlerine engel olamadığı gerekçesiyle azledilerek Şubat 1S49’da Bosna sancak beyliğine gönderildi (Teuârih-i Âl-i Osman. vr. 189a, 1943). 11 Cemâziyelevve! 958’de (17 Ma­yıs 1551) Kasım Paşa’nın yerine 800.000 akçelik haslarla Budin beylerbeyi oldu (BA, A.RSK, nr. 1452, s. 28).

Özellikle lSS2’de giriştiği faaliyetlerle dikkati çeken Ali Paşa, bir sınır beylerbe-yiliği olan Budin’in güvenliğini sağlamak için civardaki önemli kaleleri zapta giriş­tiği gibi yapılan saldırıları da başarıyla püskürttü. Önce, 1552 Şubatında Segedin’i kuşatan Toth Mihaly idaresindeki Al­man ve Macar kuvvetlerini kale önlerin­de bozguna uğrattı (TSMK, nr. K 888, vr. 108ab, 115b). Ardından Veszprem üzerine yürüyerek burayı ele geçirdi (Nisan 1552). Bu arada ikinci vezir Ahmed Paşa Tımış-var’ın zaptı için harekete geçmiş ve kale­yi kuşatma altına almıştı. Hadım Ali Paşa da stratejik öneme sahip Dregely Kalesi’ne yürüdü ve Szondy György tarafından savunulan kaleyi zaptetti. 1552Temmu-zundaki bu harekât sırasında Yahyâpa-şazâde Arslan Bey İle birlikte Shay, Gyar-mat, Seçen (Szeczeny), Hollökö ve Bujak kalelerini de ele geçirdi. Böylece Osman-İılar’la Habsburg İmparatorluğu arasın­daki sınır, Slovakya’nın güneyini içine ala­cak şekilde Osmanlılar’ın lehine genişle­di. Ardından 9 Ağustos’ta Gündersdorf baronu Teufel ve Pallavicini idaresindeki Macar ve Alman kuvvetlerini Palast ova­sında yenilgiye uğratıp bu İki kumandanı esir aldı. Teufel diğer 4000 esirle bera­ber İstanbul’a gönderildi (TSMK, nr K 888, vr. 415*”b). Buradaki mücadele, bazı Os­manlı tarihlerinde Mohaç’tan sonra Macarlar’a karşı kazanılan en büyük zafer olarak nitelendirilir. Bazı eserlerde sava­şın Rlek (Fülek) civarında cereyan ettiği ve Filek’in de ele geçirildiği belirtilirse de bu bilginin doğruluğu şüpheli olup bura­sı 1554 Ocağında Seçen Beyi Hamza ta­rafından alınmıştır.

Ali Paşa, bu zaferin ardından Solnok’a (Solnık) hareket ederek kaleyi kuşatma ha­zırlıkları yapmakta iken o sırada Tımışvar’ı alıp Solnok’a doğru yürüyen Ahmed Paşa’nın kuvvetleriyle birleşti. Müdafıler tarafından terkedilen Solnok alındıktan sonra Budin’e 137 km. mesafedeki bü­yük bir askerî öneme sahip Eğri (Eğer, Er-lau) kuşatıldı. Ancak kırk gün süren ku­şatma başarısızlıkla sonuçlandı. Ahmed Paşa bu başarısızlıktan, kalenin kolayca alınabileceğini söyleyip kendisini buraya sevkeden Hadım Ali Paşa’yı sorumlu tut­tu. Bir müddet sonra gözden düşen Ali Paşa azledilerek yerine Toygun Paşa ta­yin edildi (Şubat 1553). Anadolu’ya nak­ledilen Ali Paşa ise Karaman beylerbeyi oldu ve Kanunî Sultan Süleyman’ın 1554′-teki Nahcıvan seferine beylerbeyilik kuv­vetleriyle katıldı. 10 Rebîülâhir 963’te (22 Şubat 1556) Toygun Paşa’nın yerine 1 mil­yon akçelik haslarla yeniden Budin bey-ierbeyiliğine getirildi (BA, MD, nr 2, s. 25/216).

Bu ikinci görevi sırasında Ali Paşa, Bu­din’e bağlı sancakları doğrudan kendisi­ne bağlamaya ve sancak beylerinin hare­ketlerini tam olarak kontrol altına alma­ya çalıştı. Nitekim İstanbul’a gönderdiği bir arzda onların kendisine danışmadan hareket ettiklerini, bunun ise sınır güven­liği açısından tehlikeli gelişmelere yol aça­cağını bildirmişti (BA, MD, nr. 2, s. 74/684). Muhtemelen sancak beyleriyle olan bu anlaşmazlıkların da tesiri sonucu ikinci beylerbeyiliği dönemi ilki gibi parlak geçmedi ve giriştiği askerî faaliyetlerde pek başarılı olamadı. Bölgenin emniyetini teh­dit eden ve haydut yatağı olan Szigefi (Szigetvar) kuşattı. Bu arada Tamas Nadasdy tarafından sıkıştırılan Babofça Kalesi’ni kurtarmaya gitti, kale önlerin­deki mücadelede onu geri çekilmeye zor­ladı. Fakat kendisi de Rinya ırmağı civa­rında imparatorluk kuvvetleri karşısında geri çekilmek zorunda kaldı (25 Temmuz): ardından Sziget’e gelip kuşatmayı kaldır­dı ve Budin’e döndü (31 Temmuz). Bir müddet sonra Budin beylerbeyiliğinden alınıp 600.000 akçelik haslarla 13 Şubat 1557’de ikinci defa Bosna’ya nakledildi (BA, A.RSK, nr. 1457, s. 1). Ancak bu gö­revinde fazla kalamadı. 27 Receb 965’te (15 Mayıs 1558) Bosna sancak beyi olarak Malkoç Bey’in bulunması, hakkında rast-lanabtlen en son kaydın Receb 965 (Mayıs 1558) tarihini taşıması, voyvodası ve ak­rabası Kasım’ın Şevval 967 (Temmuz 1560} tarihli kayıtta ondan “müteveffa” diye bahsetmesi |BA, KK, nr. 216/A, s. 153, 164) Ali Paşa’nın Mayıs 1558’den hemen sonra vefat ettiğini düşündürmektedir. Avusturya elçisi Busbecq’in, Budin’de uğ­radığı başarısızlıklar sebebiyle kahrından öldüğünü yazması bir karışıklık sonucu olsa gerektir. Zira 15S8 Nisanı sonların­da görevi başında vefat eden beylerbeyi,

Bosna sancak beyi iken Ali Paşa’nın yeri­ne Budin’e tayin edilen Mehmed Paşa’dır(BA, KK, nr. 216/A, s. 134).

İstanbul’da kendisini gören Busbecq’in kısa boylu, geniş ve kalkık omuzlu, çatık kaşlı, son derece kuvvetli ve cesur bir adam olarak tarif ettiği Ali Paşa’nın Di­yarbakır’da bir cami ile medresesi ve ha­mamı, Çatalca’da yine bir cami ve medre­sesinin bulunduğu, Bosna’nın bazı köyle­rinde muhtemelen aslî vatanı olan Arna­vut Belgradı’nda (Berat), İstanbul’da Balat’ta ve Edirne’de de bazı hayratının ol­duğu bilinmektedir (6 Şevval 958/7 Ekim 1551 tarihli vakfiyesi için bk. TSMA, nr. E 7740).

İlgili Makaleler