Tarihi Eserler

Hacı Kılıç Camii ve Medresesi -Kayseri- Tarihçe, Mimari, Özellikleri, Hakkında Bilgi

Hacı Kılıç Camii ve Medresesi. Kayseri’de Sulçuklular dönemine ait külliye.      

Mevcut iki kitabesine göre, II. Keykâvus’un emriyle Selçuklu emirlerinden Ebü’l-Kâsım b. Ali et-Tûsî tarafından 647 (1249-50) yılında yaptırılmıştır. Kül­liyenin adının nereden geldiği bilinme­mekte.Hacı Kılıç’ın Ebü’1-Kâsım-ı Tûsi’nin lakabı olabileceği düşünülmektedir.

Külliye cami ile medreseden oluşmak­tadır. Her iki yapı da kesme taştan inşa edilmiş, caminin güney cephe duvar ör­güsünde devşirme malzeme de kullanıl­mıştır; medresenin duvarları geçirdiği onarımlarda tamamen yenilenmiş du­rumdadır. Yapı kompleksine destek gö­revi yapmak üzere caminin güneydoğu köşesinde silindir, medresenin kuzeybatı köşesinde kare prizma biçiminde iki kule bulunmaktadır.

Cami mihrap duvarına dik beş nefe ayrılmış ve nefler, kare kesitli payelere oturan sivri kemerli beşik tonozlarla, daha yüksek olan orta nefın mihrap önü bölümü de pandantifli kubbeyle örtül­müştür. Kayseri’de Ulucami ile Kölük ve Huand Hatun camilerinde de görülen bu plan şeması, Hacı Kılıç Camii’nde medre­seyle kaynaştırılarak yeni bir deneme halinde uygulanmıştır.

Caminin dışa taşkın ve yüksek cümle kapısı kavsarası mukarnaslı bir nişe sa­hiptir. Taçkapı yüzeyini kuşatan geo­metrik geçmeler. Kayseri yöresi taş iş­çiliğine özgü yüzeysel üslûpta işlenmiş­tir. Camiye ikinci bir giriş batı cephesin­den açılmıştır. Fazla derin olmayan sivri kemerli bir niş içindeki basık kemerli bu kapı bezemesizdir. Giriş cephesinde, taçkapının iki yanında birer dikdörtgen pen­cere yer almakta, ancak sağdakinin önü­nü sonradan yapılan minarenin kaidesi kapatmaktadır. Diğer pencereyi yıldız geçmeli bir bordur çevrelemektedir. Bun­ların yanı sıra mihrap duvarına üç, batı duvarına da iki adet mazgal pencere açılmıştır. Caminin içinde de dışında ol­duğu gibi özenli bir taş işçiliğiyle karşıla­şılmaktadır. Kavsarası mukarnaslı olan mihrap nişi, geometrik örgülü yıldız geç­melerden meydana gelmiş bir bordürle çevrilidir. Niş kemerinin köşe dolgularındaki kaval silmelerden düğümlü geç­me motifi. Konya Alâeddin Camii’nin av­lu portalindeki süslemeleri hatırlatmak­tadır.

Caminin kuzey cephesinden üç kemer­le medresenin avlusuna geçiş sağlan­mıştır. Bu kemerlerden ortadaki, yandakilerden daha yüksektir. İki eyvanlı, avlu­su revaklı tipte ve tek katlı olarak inşa edi­len medrese, cami ile aynı eksen üzerin­de yer almadığından kuzey-güney doğrul­tusunda değildir. Doğudaki giriş eyvanı ile batıdaki ana eyvan iki yapının birleştiği kö­şededir. Ana eyvanın yanında kışlık ders­hane, doğu ve kuzey cephelerde de öğ­renci odaları sıralanmaktadır. Bütün me­kânlar beşik tonozla örtülü olup bunlardan kışlık dershanenin tonozu diğer mekânlar­dan farklı biçimde avluya paraleldir. Oda­larda birer ocak bulunmaktadır.

Medresenin taçkapısı cepheden dışa taşkın ve yüksektir. Kavsarası mukarnaslı portal nişinin cephesi, geometrik geçmeler ve geometrikleşmiş örgülü kû-fî yazı bordürleriyle bezenmiştir. Giriş eyvanından ve cami içinden birer geçişi olan cami bünyesindeki beşik tonozlu odanın orijinal işlevi bilinmemekte, son­radan 959 (1552) yılında camiyi tamir ettiren Hüseyin Bey’in türbesi olarak dü­zenlendiği görülmektedir. Külliyenin ku­rucusu Ebü’l-Kâsım b. Ali et-Tûsî’nin türbesi ise Tokat’tadır. Giriş cephesinin önüne, yakın tarihlerde yapıya bitişik ola­rak inşa edilen minare kare kaideli ve silindirik gövdelidir. Kölük ve Huand Ha­tun camilerinde olduğu gibi özgün minarenin (ezan köşkü) çatıda iki portal ara­sında yer aldığı kabul edilebilir. Medre­senin giriş eyvanının yanından çatıya çı­kışı sağlayan merdiven de bu görüşü des­teklemektedir.

Anadolu’da, cami ve medresenin tek yapıda birleştirilmesinin ilk örneğini teş­kil eden Dânişmendliler’in Kölük Camii’nden sonra Hacı Kılıç Camii ve Medresesi daha gelişmiş bir örnektir. Fakat cami ile medrese arasında bir bütünlük oluştur­ma isteği, bu deneme yapısının detayla­rında bazı aksaklıklara sebep olmuştur.

İlgili Makaleler