Tarihi Şahsiyetler

Hacı İvaz Paşa Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi -Sadrazam-

Hacı İvaz Paşa (ö. 1156/1743) Osmanlı sadrazamı.

Belgrad yakınlarındaki Yagodina’da doğ­du. Asıl adı Mehmed olup mühründe ba­basının adı Nâsırüddin olarak belirtilmiş­tir. 1689’daki Belgrad Seferi sırasında he­nüz küçük yaşta iken Alâiyeli Gül Yûsuf Ağa’nın hizmetine girdi. İvaz lakabıyla anıl­ması bu hizmete veriliş şekliyle ilgili olmalıdır. Efendisinin öldürülmesinden son­ra yine Alâiyeli Koca Ebûbekir Ağa’ya in­tisap etti. Onun vezirlikle Cidde’ye tayi­ninde (1721) kethüdası idi. Hac farizasını da bu sırada yerine getirdi.

İvaz Mehmed Ağa, 25 Şaban 1143’te (5 Mart 1731) İstanbul gümrük erninliği vazifesinegetirildi. Daha sonra başbâki kulu olduğu da belir­tilmektedir. 1733 yılı Ocağında çavuşba-şılık görevinde bulunuyordu. Hekimoğlu Ali Paşa’nın ilk sadâretinden azli ve Gürcü İsmail Paşa’nın sadârete tayini sırasında vezir­likle rikâb-ı hümâyun kaymakamlığına getirildi. Aynı yıl 25 Ekim’de Vidin Kalesi’nin muhafazası şartıyla Niçibolu sancağına tayin edildi. Bu görevde iken özellikle Niş Kalesi’nin asker ve erzak bakımından takviyesiyle buraya bir idare­cinin gönderilmesi tavsiyesinde bulun­duysa da sadâret kethüdası Osman Hâlisâ Efendi’nin Avusturya’nın ahdi bozma­yacağına dair itirazı sonucunda bu ikaz ve tavsiyeleri dikkate alınmadı. Ancak 1737 Temmuzu sonlarında Avusturya ordusu Niş’i işgal edip Vidin’e doğru ilerlemeye başladı. Timok nehri üzerinde meydana gelen çarpışmada İvaz Mehmed Paşa Avusturyalılar’ı durdurdu. Daha sonra 28 Ekim’de Kra-yova fethedildi. Bu başarıları üzerine ekim sonunda Vidin seraskerliğine getiri­len İvaz Mehmed Paşa Avusturya kuvvetlerini takip ederek Fethülislâm Kale-si’ni geri almayı başardı.

1738 yılı baharında Adakale’nin kuşat­masına girişen Hacı İvaz Paşa, Mehâdiye’de baskına hazırlandığı haberini aldığı Avusturya ordusuna karşı yürüyüşe geç­ti. Mehâdiye Savaşı tam bir zaferle sonuç­landı. Bunun ardından yeniden Adakale’-yi kuşattıysa da askerin hazırlıksız oldu­ğunu görerek Fetrıülislâm’a çekildi. Fakat kendisinden habersiz kuşatmanın kaldırıl­dığını öğrenen Sadrazam Yeğen Mehmed Paşa tarafından görevinden alındı. Çok geçmeden Avusturyalılar’ın tekrar saldırı­ya geçmesi ve yeni tayin edilen seraske­rin bu mevzide tutunamaması üzerine sadrazam Hacı İvaz Paşa’yı eski görevine iade etti.(9 Temmuz 1738) Bütün askerî erkânla Tuna’yı geçerek Mehâdiye Kalesi üzerine yürüyen İvaz Paşa kaleyi üçüncü defa alırken Adakale’yi de kuşattı. Ada-kale 15 Ağustos’ta teslim oldu. bu arada Yenipalanka da fethedildi.

Muhaliflerinin aleyhindeki çalışmalarını önlemek amacıyla İstanbul’a dönen Sadrazam Yeğen Mehmed Paşa bunu başaramayarak azledilince sadâret mührü 12 Zilhicce 1151 ‘de(23 Mart 1739) Hacı İvaz Paşa’ya gönderildi. Sadâret kaymakamı vezir Ahmed Paşa, 8 Nisan’da Edirne dı­şında buluştuğu İvaz Paşa’ya sancak-ı şe­rifi teslim ederken yeni sadrazamın ota­ğında yapılan görüşmelerde banş girişim­lerine güvenilmemesi ve Belgrad’ın geri alınmasına çalışılması kararlaştırıldı.

Belgrad’a yürüyen Osmanlı ordusu. Hisarcık Boğazı’nda 22 Temmuz’da yapı­lan büyük çarpışmada sadrazamın gayret­leriyle Avusturya kuvvetlerini bozguna uğrattı. Belgrad önlerine gelindiğinde Hotin’in ve ardından da aş’ın düştüğü haberleri alındı. Buna rağmen girişilen kuşatmadan önce donanmanın Tuna sa­hillerini tutması ve Hekimoğlu Ali Paşa’nın da kuşatmaya katılması ordunun ce­saretini arttırdı. Bunun üzerine Fransa büyükelçisi M. de Villeneuve’in aracılığıy­la başlatılan banş görüşmelerinde sadra­zam Belgrad’ın hâlihazır durumu ile tesli­mini şart koştu. Sonuçta, kırk güne yak­laşan kuşatmanın banş antlaşmasıyla bi­tirilmesi kararlaştırıldı. 1 Eylül 1739’da imzalanan ön mukaveleyle Belgrad’ın beş güne kadar tahliyesi ve teslimi, taraflar arasında on gün içinde barış şartlarının düzenlenmesi kabul edildi ve 7 Eylül gü­nü Belgrad tekrar geri alındı. 18 Eylül’de Avusturya ile imzalanan yirmi yedi yıllık ve yirmi üç maddelik antlaşmaya göre Belgrad ve Şebeş Osmanlılar’a iade edi­lirken cephanelik, kışla, tabya gibi yeni te­sisler yıkılacaktı. Tuna ve Sava nehirleri de iki devlet arasında sınır kdbul ediliyor­du. Barış ara­yışlarını sürdüren Rusya ile de aynı gün on beş maddelik bir antlaşma imzalandı. Buna göre Hotin ve Yaş geri alınıyor, Azak Kalesi yıkılarak arazisi tarafsız hale getiri­liyor, Rus savaş gemilerinin Azak ve Kara­deniz’e girme yasağı devam ederken Bü­yük ve Küçük Kabartay topraklarının ba­ğımsızlığı tanınıyordu.

Belgrad Seferi’nden başarıyla dönen İvaz Mehmed Paşa I. Mahmud tarafın­dan iltifatla karşılandı. Ancak bir süre son­ra İstanbul’da meydana gelen olaylar sad­razamı güç durumda bıraktı. İstanbul’da sadrazam sarayının da etkilendiği yangın­lar, şiddetli kış şartları, iaşe darlıkları u-mumi hoşnutsuzluğa yol açmıştı. 6 Haziran’da sipah pazarında bazı yeniçeri gruplan isyan edip esnafı ve halkı tehditle Kazancılar’dan Etmeydam’na doğru ilerlemişler, ancak kolayca dağıtılmışlardı. Bun­dan İki hafta sonra alacağını isteyen bir yeniçerinin borçlu yahudi tarafından zor­ba ilanıyla linç edilmesi olayı, bunu farklı şekilde basit bir hadise olarak padişaha aktaran İvaz Mehmed Paşa’nın görev­den alınması ile sonuçlandı.(27 Rebîül-evvel 1153/22 Haziran 1740) Sadraza­mın azlinde son olayı iyice araştırmadan ve aslını öğrenmeden padişaha bildir­mesinin, devlet işlerinde gevşek davran­dığı iddialarının ve kızlar ağası Hacı Beşir Ağa’nın aleyhtar tutumunun etkili oldu­ğu belirtilmektedir.

Hacı İvaz Paşa azledildikten sonra Mek­ke şeyhülharemliği ve Habeş eyaleti ilâ­vesiyle Cidde sancağına tayin edildi. Bu­raya Mısır yoluyla gitmesi uygun görüldü­ğünden kendisine bir kalyon sağlanıncaya kadar Rodos’ta oturması bildirildi. Ancak İvaz Paşa, daha önce Alâiyeli Koca Ebûbekir Ağa’nın kethüdâlığıyla bulunduğu Cidde’nin hava­sının kendisine yaramadığını bildirip baş­ka bir tarafa naklini istediğinden 31 Tem­muz 1740ta kalesinin muhafazası şartıy­la Girit’te Hanya muhafızlığına gönderil­di. Burada beş buçuk ay kaldıktan sonra 1741 yılı Ocak ayı başlarında Selanik. Şu­bat ayı başlarında Bosna valiliğine geti­rildi. İki yıla yakın Bosna’da bulundu; 1742 yılı Ağus­tos ayı ortalarında Karlıili sancağı ilâve­siyle Eğriboz muhafızlığına tayin edildiy­se de bu görev başkasına verildiğinden ey­lül ayı sonlarında Kandiye muhafızlığına ve 16 Nisan 1743’te yeniden Hanya san­cağına nakledildi. Temmuz ayı başlarında da İnebahtı muhafızı oldu; aynı yıl içinde vefat ederek burada defnedildi.

Kaynaklarda cesur, vefalı ve gayretli bir idareci olarak belirtilen Hacı İvaz Paşa ge­nellikle “fâtih-i Belgrad” lakabıyla anılmak­tadır. Sağlığında kendisine “evliya ağa” da denmiş, ölümünden birkaç yıl sonra ta­miri için açılan kabrinde cesedinin çürümemiş olduğu görüldüğünden bu inanış halk arasında yaygınlaşmıştır. Oğullarından İbrahim Beyefendi iki defa şeyhülis­lâmlık, Halil Paşa sadrazamlık yapmış. Ali Bey sipahiler ağası olmuştur. Emin Beye­fendi adlı diğer bir oğlu da hâcegândan ci­lan İvaz Mehmed Paşa’nın nesli “İvaz pa­şazadeler” olarak sürmüştür.

TDV İslâm Ansiklopedisi

İlgili Makaleler