Hacı Faik Bey Kimdir, Hayatı, Sanatı, Hakkında Bilgi
Hacı Faik Bey (ö. 1891) Türk mûsikîsi bestekârı, hanende.
İstanbul Üsküdar’da doğdu. Ası! adı Ahmed Fâik’tir. Hayatı ve tahsili hakkında yeterli bilgi yoktur. Küçük yaşta Enderun’a alınarak orada yetiştirildi. Mûsikideki ilk bilgilerini Enderun’da Dellâl-zâde İsmail Efendi’den aldı. Saraydan ayrıldıktan sonra Aksaray Kız Sanayi Mektebi müdürlüğü görevinde bulundu. İbnülemin Mahmud Kemal ve Yılmaz Öztuna onun Haseki Hastahanesi’nde müdürlük yaptığını kaydederler. Gültekin Oransay İse bestekâr Hacı Faik Bey’in, bu hastahanenin 1890-1909 yılları arasında müdürlüğünü ve başhekimliğini yapan bir başka Hacı Faik Bey ile karıştırıldığını kaynak göstermeden söyler. Gerçekten Nimet Taşkıran’ın Hasekinin Kitabı adlı eserinden anlaşıldığına göre 1890-1909 yıllarında Haseki Hastahanesi müdürlüğü ve başhekimliği görevinde bulunan Hacı Faik Bey adlı hekimin bestekârlıkla ilgisi yoktur. Ayrıca bestekâr Hacı Faik Bey 1891’de vefat ettiğine göre sözü edilen görevlerle ilişkisinin bulunması mümkün değildir. Bir ara Hacca da giden Faik Bey, yakalandığı zatürre hastalığından kurtulamayarak 1891 yılı başlarında yaklaşık altmış yaşında Bulgurlu Libadiye’deki köşkünde vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi. Dönemin meşhur neyzenlerinden Üsküdarlı Salim Bey Hacı Faik Bey’in ağabeyidir.
Devrinin önemli bestekârları arasında yer alan Hacı Faik Bey, sesinin ve icrasının güzelliğiyle temayüz eden usta bir hanende olarak da tanınmıştır. Katıldığı mûsiki meclislerinde devrinin ileri gelen mûsikişinaslanyla dostluk kurarak onlardan faydalanma imkânı bulduğu gibi zaman içinde bu mahfillerin değerli bir hanendesi oldu. Bilhassa Enderûnî Ali Bey ve Hacı Arif Bey’le yakın dostluk kurduğu bilinmektedir.
Hacı Faik Bey’in, Türk mûsikisinin dinî ve din dışı pek çok formunda 600’e yakın eser bestelediği söylenir. Ancak günümüze başta Mevlevi âyini olmak üzere tevşîh, şuğul. İlâhi gibi dinî eserleri yanında kâr. semai ve şarkı formunda toplam 170 civarında bestesi ulaşabilmiştir. Onun büyük formlarda da başarılı olduğu dikkati çekmektedir. Bestelediği üç âyinden hüzzam âyini unutulmuş, ancak yegâh âyininin bir selâmı ile dügâh âyinin tamamı zamanımıza kadar gelmiştir. Bestelerinin yandan fazlasını teşkil eden şarkılarında Hacı Arif Bey”in tesirinin hissedildiği söylenirse de üslûp sahibi bir bestekâr olduğu eserlerinde görülmektedir. Sadettin Nüzhet Ergun ise onun dinî eserlerinde şarkı tavrının hâkimiyetinden bahseder. Bilhassa dügâh makamındaki, “Pek sevdim efendim seni gayetle beğendim” mısraı ile başlayan kân ile tanınan Hacı Faik Bey’in bestelediği eserler arasında, “Merhaba ey fahr-i âlem merhaba” mısraı ile başlayan hüzzam ilâhisi, “Nihansın dîdeden ey mest-i nâzım” mısraı ile başlayan rast şarkısı ile Hacı Arif Bey’in vefatı üzerine bestelediği, “Âteş-i sûzân-ı firkat yaktı cism ü canımı” mısraı ile başlayan hümâyun makamındaki şarkısı meşhurdur.
Aynı zamanda İyi bir neyzen ve giriftzen olan Hacı Faik Bey’in şairliği de vardır. Faik mahlası ile yazdığı şiirlerini topladığı bir eserine bugüne kadar rastlanmamışsa da bestelediği eserlerden güftesi kendisine ait olanların bir kısmı Fâikü’l-âsâr adıyla neşrettiği güfte mecmuasında bulunmaktadır. Sa’-diyye ve Mevleviyye tarikatlarına mensup olan Hacı Faik Bey ayrıca birçok talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında Hammâmîzâde Osman Bey. Sultan VI. Mehmed (Vahdeddin), Hacı Kirâmî Efendi, Lemi Atlı, Hafız Ahmed Nazif Efendi. Şeyh Edhem Efendi, Hafız Mustafa İhsan Bey ve Şeyh Said Özok bilhassa zikredilmelidir.