Tarihi Şahsiyetler

Haccac Kimdir, Hacca bin Yusuf, Haccac ı Zalim Hayatı, Hakkında Bilgi

Ebû Muhammed el-Haccâc b. Yûsuf b. el-Hakem es-Sekafî (ö. 95/714) Zalim lakabıyla meşhur. Emevî valisi.                     

41 (661) yılında Tâifte doğdu. Babası Yûsuf b. Hakem, annesi Küfe Valisi Mugî-re b. Şu’be’nin eski karısı Fâria bint Hem-mâm’dır. Anne ve baba tarafından Sakif kabilesinin Ahlâf koluna mensuptur. Eme-vîler’e sadakatle bağlı olduğundan “Küleyb” (köpek yavrusu) lakabıyla da tanınır.

Okuma yazma bildiği, küçük yaşlarda Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlediği ve Tâif ten ay­rılıncaya kadar babasının yanında karde­şiyle birlikte çocuklara Kur’an öğretti­ği rivayet edilir.

Muâviye b. Ebû Süfyân’ın iktidarı ele geçirdiği yıllarda dünyaya gelen Haccâc onun saltanatı döneminde yetişti. Men­sup olduğu Sakif kabilesiyle Ümeyyeoğul-lan (Emevîler) arasında Câhiliye dönemine kadar uzanan dostça ilişkiler bulunuyor­du. Emevîler’e muhalif olan Abdullah b. Zübeyr Hicaz’da halifeliğini İlân edince Ümeyyeoğulları ile Sakîfliler bölgeden ay­rılmaya başladılar. Haccâc babasıyla bir­likte muhtemelen bu dönemde Tâif’ten Dımaşk’a göç etti. Emevî saltanatı II. Mu-âviye’nin çok kısa süren halifeliğinin ardın­dan yıkılmak üzere iken ailenin bütün mensupları ve Sakifliler’in ileri gelenleri Câbiye’de toplanarak halifeliğe kimin ge­tirileceğini ve ona kimin halef olacağını tartıştılar. Yûsuf b. Hakem ile oğlu Hac-câc’ın da katıldığı bu toplantı sonunda özellikle Sakifli Ubeydullah b. Ziyâd’ın teşviki ve bazı Emevîler’in desteğiyle Eme­vî iktidarında kan değişimi sağlanarak ÜmeyyeoğullarTnın büyüğü Mervân b. Ha-kem’e biat edildi. Emevîler’in yeniden ül­keyi kontrol altına almaları önemli ölçüde, aralarında Haccâc ve babasının da bulun­duğu Sakifliler’in Emevîler’e verdikleri bu destek sayesinde gerçekleşti. Böylece ik­tidara gelen Mervân, Mısır’da oturan Sa­kifliler’in de desteğini kazanmak için Yû­suf b. Hakem ve Haccâc’la birlikte oraya gitti. Mısır’ın kontrol altına alınmasından sonra da onları muhalefetin merkezi du­rumundaki Hicaz’a gönderdiği orduya da­hil etti. Bu ordu Abdullah b. Zübeyr’e bağ­lı kuvvetler tarafından kılıçtan geçirildi. Haccâc ve babası canlarını zor kurtardı­lar.

Haccâc, Mervân’ın ölümünden sonra halife olan oğlu Abdülmelik tarafından Ab­dullah b. Zübeyr’in kardeşi ve Basra Vali­si Mus’ab b. Zübeyr’e karşı düzenlenen sefere artçı birlikleri kumandanı olarak tayin edildi. Haccâc’ın Emevî devlet haya­tında etkin bir şekilde rol alması bu olay­dan itibaren başlar. Mus’ab’ın ortadan kal­dırılmasından sonra {691) Haccâc, İbn Zübeyr’le mücadele için Hicaz’a gönderilen 2000 kişilik ordunun başına getirildi. Ka­rargâhını doğum yeri olan Tâifte kuran Haccâc Mekke’ye giden yolları keserek şehre gıda sevkiyatını engelledi; ayrıca gönderdiği küçük müfrezeler zaman zaman Arafat dağına kadar sokularak taciz hareketlerinde bulundular. Üç ay sonra is­tediği 5000 kişilik yardım kuvvetinin gel­mesi ve Mekke’yi kuşatma izninin veril­mesi üzerine şehri kuşattı ve mancınık­larla taşa tuttu. Alt buçuk aydan fazla sü­ren kuşatma sonucunda şehirde yaşanan büyük açlık İbn Zübeyr’in adamları arasın­da çözülmeye sebep oldu. İbn Zübeyr de yaptığı bir huruç hareketi sırasında öldü­rüldü. Böyle­ce Hicaz, İrak ve Mısır’da dokuz yıl hüküm süren ve Emevî Devleti’ne zor günler ya­şatan Abdullah b. Zübeyr’in hilâfetine son verilmiş oldu. Haccâc gösterdiği bu başa­rıdan sonra Hicaz, Yemen ve Yemâme va­liliğine getirildi. Üç yıl bu görevde kaldık­tan sonra Halife Abdülmelik’in kardeşi Bişr b. Mervân’ın ölümü üzerine (694) stratejik önemi yanında isyan merkezi ha­line gelen Irak’a vali tayin edildi. Burada Emevîler’e karşı isyan halinde olan Ha­ricîler küçük askerî birlikleriyle Emevî or­dularını mağlûp ediyorlar, Hz. Ali taraf­tarları da yöneticileri uğraştırıyorlardı. Haccâc, Irak’ı çok sert tedbirler alarak idare etti. Onun, seleflerinden Ziyâd b. Ebîh’in tutumundan daha sert olan bu tavrını, Kûfe’ye girdiği zaman besmele­siz okuduğu, Arap edebiyatında Önemli bir yeri bulunan meşhur hutbesinde gör­mek mümkündür.

Irak’ta Emevîler’e muhalif olan her ha­reketi kanlı bir şekilde bastıran Haccâc’­ın bu çok sert yönetiminden kaçanlar ya silâha sarılıp muhalif hareketlere katılı­yor ya da Hicaz Valisi Ömer b. Abdülazîz’e sığınıyorlardı. Bu durum, daha sonra Hac­câc’ın Ömer b. Abdülazîz ile sürtüşmesi­ne ve Ömer b. Abdülazîz’in Medine valili­ğinden azledilmesine sebep olmuştur. Haccâc, 697 yılında yetkileri daha da art­tırılarak bütün doğu illerinin valiliğine tayin edildi. Onun valiliği sırasında Hâricîler’in İran’daki. Mutarrif b. Mugire’nin Me-dâin’deki, Şebîb b. Yezîd’in Musul’daki ve Abdurrahman b. Muhammed b. Eş’as’ın Horasan’daki isyanları bastırıldı.

Yirmi yıllık Irak ve doğu illeri valiliği sıra­sında Haccâc’ın karşılaştığı en ciddi prob­lem, İbnü’l-Eş’as’ın kendisine ve Emevî Devleti’ne karşı başlattığı isyandır. Hac­câc bir Emevî ordusunun Horasan bölge­sinde Türkler tarafından kılıçtan geçiril­mesi üzerine özellikle Emevîler’e muhalif kimselerden teşkil ettiği ve Tavus adını verdiği 20.000 kişilik bir orduyu Türkler’-le savaşmak üzere yola çıkardı (699). Ama­cı, Türkler’den İntikam almanın yanı sıra rejim karşıtı Iraklılar’ı iç politikadan uzak­laştırmaktı. Ancak kendisinden nefret eden ordu kumandanı İbnü’l-Eş’as ve em­rindeki ileri gelen askerlerle arasında an­laşmazlık çıktı. İbnü’l-Eş’as, Haccâc’ın ken­disini görevden almak istemesi üzeri­ne isyan etti. İrak ve Horasan’daki bazı şe­hirleri ele geçirerek buralara yönetici ta­yin etti. Haccâc’a ve Emevî Devleti’ne çok zor anlar yaşatan İbnü’l-Eş’as, 701 yılında Deyrülcemâcim ve Meskîn’de üst üste iki büyük bozguna uğratıldı ve daha son­ra sığındığı yerde Haccâc’ın adamlarına teslim edildi. İbnü’l-Eş’as’ın Haccâc’ın elin­de ölmek yerine intihar etmeyi tercih ettiği rivayet edilir.

Bütün gücünü Emevî saltanatının ayak­ta kalması için harcayan Haccâc, yirmi beş yılı aşkın bir mücadeleden sonra Kü­fe ile Basra arasındaki kendi kurduğu Vâ-sıt şehrinde öldü.(Ramazan 95 / Haziran 714) Mezarının tahrip edilmesi ihtimali­ne karşı sapa bir yere gömülerek üzerin­den akarsu geçirildi. Haccâc’ın elinden tu­tanlar ve onu destekleyenler Emevîler’in Mervânî koludur. Bu sebeple Ehl-i beyt’in amansız düşmanı olan Emevîler’e daima sadık kalmış, Hz. Ali soyundan olan hanı­mını Abdülmelik b. Mervân’ın emriyle boşadığı için kendisine “nasibi” (Ehl-i beyte muhalif) denilmiştir. Haccâc Eme­vîler’in muhaliflerine karşı çok sert ve acı­masız davranmış, aralarında Enes b. Mâ-lik’in de bulunduğu pek çok kişiye zulmet­miş, meşhur muhaddis ve müfessir Saîd b. Cübeyr dahil binlerce kişiyi öldürtmüş, kendisine yeminle biat ettirmiş, yeminle­rinden dönenlere mürted muamelesi uy­gulamış, müslüman oldukları halde me-vâlîden haraç ve cizye almıştır. Esma bint Ebû Bekir es-Sıddîk. oğlu Abdullah b. Zü-beyr’in öldürülmesinden sonra yanma ge­len Haccâc’a. “Resûl-i Ekrem Sakiften bir yalancının, bir de bozguncunun çıkacağı­nı haber vermişti; gördük ki yalancı Muh­tar es-Sekafi imiş, bozguncu da sensin” demiştir. Haccâc, Saîd b. Cübeyr’i öldürttükten birkaç ay sonra ken­di ölümünü isteyecek kadar büyük ruhî sıkıntılara mâruz kalmış, sonunda daya­nılmaz mide ağrıları ve elem içinde öl­müştür. Ölüm haberini alan âlimler ona rahmet dilememişler; Hasan-ı Basrî, “Al-lahım, onu ortadan kaldırdığın gibi sünne­tini de kaldır” diye dua etmiş, Ömer b. Abdülazîz şükür secdesine gitmiş ve İbra­him en-Nehaî sevincinden ağlamıştır. Öte yandan kaynaklarda onun Kur’an ehline çok cömert davrandığı, mala mülke düş­kün olmadığı, öldüğünde sadece bir kı­lıç, bir at eyeri, bir mushaf, bir rahle ve 300 dirhem para bıraktığı kaydedilmek­tedir.

Haccâc’ın Abdülmelik b. Mervân’ın mu­vafakatiyle yaptığı işler arasında Arapça’­nın resmî muamelelerdeki kullanımının yaygınlaştırılması, Irak’ta Farsça tutul­muş divan defterlerinin Arapça’ya çevril­mesi ve Arap para sistemine geçilmesi başta gelir. Haccâc, o güne kadar Bizans ve Sâsânî sikkesi şeklinde basılan parala­rın üzerine “bismillâh-el-Haccâc”, bazıla­rına da “Allâhu ahad, Allâhüs-samed” iba­relerini yazdırdı. Bu işin başına Sümeyr adlı bir yahudiyi getirmesinden dolayı Sü-meyriyye diye anılan sikkelerin üzerinde­ki bu ifadeleri ulemâ hoş karşılamamış ve sikkelere “ed-derâhimü’l-mekrûhe” adını vererek tepkisini göstermiştir. An­cak bu paralar tedavülde kalmış ve Eme­vî ekonomisinin istikrara kavuşmasına yardım etmiştir. Haccâc, Aşağı Fırat ve Dicle bölgesindeki toprakları sulayan ka­nallara büyük önem vermiş, eskileri ta­mir ettirirken ayrıca yenilerini açtırmış, bataklıkları kurutarak tarım arazisi hali­ne getirip buralara, Umman’dan çağırdı­ğı çiftçiliği iyi bilen bazı Ezd kabilesi men­suplarından öğrendiği en çok verim alına­bilecek bitkileri ektirmiş ve tarımda üre­timi arttırmak için köylerden şehirlere gö­çü önlemiştir. Hububat alım satımında tek tip ölçü (es-sâu’l-Haccâciyye) kullanılma­sını sağlamış, posta teşkilâtına da çekidü­zen vermiştir.

Haccâc’ı zalim, cebbar ve kan dökücü gibi sıfatlarla zemmeden Zehebî onun Kur’an’a çok hürmet ettiğini, Sicistânî ise hafızlan toplayarak Kur’an’ın harfleriyle ilgili çeşitli çalışmalar yaptırdığını, ayrıca muhtelif sûrelerde geçen on bir kelimenin imlâsı­nı belirli bir kıraate göre tesbit ettirdiği­ni ve kendisinin de her gece Kur’ân-ı Ke­rîm okuduğunu söyler. Haccâc’ın, Ziyâd b. Ebîh’in Irak valiliği döneminde başlatılan Kur’an’ın harekelenmesi ve noktalanma­sı işini sürdürdüğü ve bunun için Nasr b. Âsım’ı görevlendirdiği bilinmektedir. Aynı zamanda ünlü bir ha­tip olan Haccâc’ın çok fasih ve beliğ bir dili vardı; Irak’a vali tayin edildiğinde okudu­ğu hutbe Arap edebiyatının örnek metin­leri arasında yer alır.

TDV İslâm Ansiklopedisi