Kimdir

H. Hüsnü Cırıtlı kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

H. Hüsnü Cırıtlı kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi: (D. 1911) Kahramanmaraş ilinin Elbistan kasabasında doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji bölümünü bitirdi. 1934’te “Öğretim Yöntemleri” alanında öğrenim için Amerika’ya gönderildi. Iowa ve Şikago Üniversitelerinde öğ­renimini tamamlayınca 1938’de Almanya’ya geçti ve oradan 1939 yılında Türkiye’ye döndü. Gazi Eğitim Enstitüsüne “Öğretim Yöntemleri” öğ­retmeni olarak atandı.

1961 yılına kadar bu okulda öğretmen ve aynı zamanda Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Daha sonra da Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği ve başkanlığı ile Kültür Müsteşarlığı yaptı.

H. Hüsnü Cırıtlı, 1941 ’de yazdığı “Terbiye ve Öğretimde Metot” ki­tabı ile, eğitim ve öğretimde hazır kurallar yerine, inceleme ve araştırma).ı yer verilerek, gerçeklere dayalı bir eğitim ve öğretim yapılmasını is­temiştir. Bunların yöntemini de bu kitabında göstermeye çalışmıştır. Araştırmalarda kullanılacak eğitim istatistiğinin esasları da ilk kez, Türkçe olarak, bu kitapta tanıtılmaya çalışılmıştır. Daha sonraki yıllarda “Pe­dagojik Araştırma Teknikleri”de Pedagoji bölümüne bir ders olarak girmiş ve bu dersi okutmuştur.

1950’de yayımladığı “Genel Öğretim Metodu Çalışma Kılavuzu”nda, öğrenci etkinliğine dayalı “Genel Öğretim Yöntemleri” dersinin ko­nularının planını sunmuştur. Önsözde belirttiğine göre, o, ezberciliğe gö­türen tek ders kitabına taraftar değildir. Bu, “Genel Öğretim Yöntemleri” dersi için de geçerlidir. O şöyle diyor: “Genel Öğretim Yöntemi için ha­zırlanmış tek bir ders kitabının bugünkü ‘pasif durumu hakkıyla dü­zeltebileceğine kaani değiliz. Arkasında kitaplık ve başvurma kaynakları bulunmayan, sonunda da uygulama imkânları gösterilmeyen ders kitabı, fayda yerine zarar getirir.»

Bu kitapta, her ünite “Gaye, Hedefler, Çalışma Konuları, İnceleme ve Problemler, Açıklamalar ve Sonuç” olmak üzere altı kısımda in­celenmiştir. Öğrencileri çalışmaya, araştırmaya, denemeler yapmaya ve eski deneyimlerini bir araya getirerek, yeni ve özgün bir eser ortaya koy­maya yönelik olan bu yöntem, başlangıçta yadırganmışsa da, daha son­raları, bazı öğrencileri bu yoldan gitmişlerdir.

Öğrenci etkinliğine dayanan bu yöntem, sonunda, tartışma yöntemini zorunlu kılmıştır. Demoktarik esaslar içinde yapılan bu uygulamalar, öğ­retimi canlı ve öğrenmeyi kalıcı bir hale getirmiştir.

Yine öğretimde “grup çalışması” da, bu çalışmalar sırasında gündeme gelmiş; belki de, yüksek öğretimde, ilk kez 1940’lı yılların başında uy­gulanmıştır. Kendisinden dinlediğimize göre, o sırada yadırganan bu durum, Bakan’a duyurulmuş, Bakan Haşan Âli Yücel dersine girmiş, çalışmaları gözlemiş. O da duruma tam vakıf olamamış olacak ki, H. Hüsnü Cırıtlı’yı – izin ve yolluk vererek- İstanbul’a Sadrettin Celâl Antel’in yanma bir süre için göndermiştir. (Sayın H. Hüsnü Cırıtlı’nın kendisinden dinlemiştir.)

1940’lı yılların başından itibaren Genel Öğretim Yöntemleri dersi içinde “Eğitim Felsefesi” ve “Ölçme ve Değerlendirme” konularını da okutmuştur.

H. Hüsnü Cırıtlı, derste konulan baştan sona kadar sıra ile anlatma yoluna gitmez, her konu ile ilgili birkaç “sorun” ortaya atar, bu sorunlar hakkında, öğrencilerin, önce kendi deneyimleri, sonra da kaynak eserlerde bulunan fikirlerin tartışmasını yaptırırdı. Öğrencilerin bir şeyi bizzat ya­parak öğrenmelerine önem verirdi. Bunun için öğrenilen her şeyle ilgili olarak muhakkak bir “çalışma” yaptırırdı, sonra, bunu, yine tartışma yolu ile değerlendirirdi.

Hüsnü Cırıtlı, “Eğitim Felsefesi” derslerinde, idealizm, natüralizm ve realizm felsefelerini bu bunların eğitime nasıl yansıdıklarını yukarıda be­lirtilen kendi uslubu çerçevesinde açıklardı. Bunun bir özeti “Terbiye ve Öğretimde Metot” adlı kitabının ilk 30-40 sayfalarında vardır.

1955 yılında yayımlanan Vedide Baha Pars ve arkadaşlarının yazdığı “Eğitim Psikolojisi” adlı kitabın ölçme ve değerlendirme ile ilgili son bö­lümü de Hüsnü Cırıtlı tarafından yazılmıştır. Kitabında izlediği öğretim yöntemini, öğrenci olarak, 1955 yılında bize de uygulamıştır. Buna göre, önce, ölçme ve test tekniği ile ilgili temel kavramları kavrattı. Sonra da il­kokulun bir sınıfı ile ilgili bir test bataryası hazırlattı. Bunlar sınıfta in­celendi. En uygun şekilde nasıl yapılacağı kararlaştırıldı. Sonra, ilkokulun bir sınıfında uygulandı; puanlandı. Daha sonra, bu test sonuçları not’a çevrildi. Bu arada, merkezî ve dağılım ölçüleri, sınıfça bizzat uygulama içinde öğrenildi. En sonra da bunlar, grafikler haline dönüştürüldü ve bağlılaşma (korelasyon) katsayıları bulundu. Bu, tam anlamı ile “yaparak ve ya­şayarak” bir öğrenme yöntemi olmuştu.

Kaynak: Öğretmen Yetiştirme Açısından Türkiye’de Eğitim Bilimleri Tarihi Üzerine Bir Araştırma, Cavit BİNBAŞIOĞLU, Milli Eğitim Basımevi, 1995

İlgili Makaleler