Psikolojiye Giriş

Gündelik Bir Sorudan Bilimsel Bir Araştırmaya Doğru

Gündelik Bir Sorudan Bilimsel Bir Araştırmaya Doğru
Gündelik hayatta pek çok kişinin gözlemleyebileceği bir konu ya da düşünebileceği bir soru ile başlayarak bunun bilimsel bir araştırma sürecine nasıl dönüşebileceğini görelim. Diyelim ki, ders çalışırken kahve içtiğinizde daha uzun sürelerle çalışabildiğinizi gözlediniz. Aklınıza gelen soru “kahve içmek ders çalışabilme süremi uzatıyor mu” şeklinde olabilir. Şimdi, bir psikolog sizin sorduğunuz bu soruya bir cevap bulmak üzere bir araştırma tasarlamak isterse neler yapması gerekir?
Önce bu gündelik üslupla sorulmuş sorunun araştırılabilir bir hale dönüştürülmesi gerekir. Bunu yapmanın en uygun yolu soruyu gözlenebilir, ölçülebilir, sınabilir ve tekrarlanabilir şekilde tanımlamak üzere okumak ve düşünmektir. Şimdi yeterince mevcut çalışmaları okuyup incelediğimizi ve cevaplanmaya değer bir soru olduğunu varsayarak düşünmeye başlayalım.
Aslında, bu soruda birbirini etkilediği var sayılan iki değişken vardır: kahve içmek ve uzun süre ders çalışmak.
Şimdi her iki değişkenin tam olarak ne olduğu üzerinde biraz düşünmeliyiz. Uzun süre ders çalışmak denildiğinde, bir metni başından kalkmadan, zihni dağılmadan okuyabilmek kasıt edilmektedir, yani dikkatin dağılmaması, yani dikkatin korunabildiği süre. Dolayısıyla değişkenlerimizden birini “dikkat süresi” olarak tanımlamamız mümkündür.
Diğer değişken ise kahve içmektir. Kahve içmek belirli, herkes tarafından aynı şekilde anlaşılabilecek bir şey gibi görünmektedir. Fakat bir araştırma tasarlamak için hangi kahve, ne kadar kahve, nasıl bir kahve gibi konuları açıklığa kavuşturmak durumdayız. Çünkü araştırma sonuçlarının başka araştırmacılar tarafından

tekrarlanabilirliği ancak buna bağlıdır. Burada bir yol, gerçekten kahve kullanmak ve kahvenin türü, kullanılan kahvenin miktarı, yoğunluğu gibi faktörleri standardize etmektir. Ancak bir yol da, eğer kahvenin etken maddesinin kimyasal olarak ne olduğunu okumalarımızdan öğrenmişsek ve kahvede bulunan kafeinin etkili olabileceğini düşünürsek, o zaman kahve içme değişkenini “… mg” kafein alımı olarak tanımlamaktır. Bu daha güvenli bir yoldur, çünkü araştırmayı yürütürken insanların kahve sevip sevmemeleri, verilen kahveyi bitirip bitirmemeleri gibi olası bozucu etmenler ortadan kaldırılmış olacaktır. Bu durumda kafeini mesela tablet olarak veya enjeksiyon yoluyla verebilmemiz mümkün olacaktır.
Bu aşamada soru artık şu hale gelmiştir: “5 mg kafein alımı, dikkat süresini uzatıyor mu?” Değişkenler tanımlandığı için, soru incelenebilir bir araştırma problemi haline dönüşmek üzere gibi görünmektedir. Şimdi şunu düşünmeliyiz, dikkat süresinin uzamış olduğunu nereden anlayacağız?
Bu konunun iki boyutu vardır; birincisi dikkat süresini nasıl belirleyeceğimizle ilgilidir. Bir psikolog olarak mevcut dikkat kapasitesini ölçen testlerden birini kullanmamız mümkündür. Eğer böyle bir test yoksa ve dikkatin yapısını biliyorsak, o zaman böyle bir test/görev geliştirmemiz de mümkündür. Biz mevcut bir testi kullandığımızı varsayalım. Bu durumda dikkat süresini AB testinden elde edilen puanın yüksekliği olarak tanımlamış oluruz. Sürenin uzayıp uzamadığını da puanların artıp artmadığına göre belirlemiş oluruz. Dolayısıyla sorumuz şöyle olmuştur: “5 mg kafein alımı, AB dikkat testinden alınan puanları arttırmakta mıdır?”
Bu konunun ikinci boyutu ise, kafein alımının dikkat puanlarını arttırıp arttırmadığını nasıl anlayabileceğimiz meselesidir. İlk akla gelebilecek yol, bir gruba kafein vermek, diğer gruba vermemek ve her iki grubun dikkat puanlarını karşılaştırmaktır.
Bu durumda sorumuz şu hale gelir:
“5 mg. kafein verilen grup ile verilmeyen grubun AB dikkat testinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir fark var mıdır?”
Bu yapısıyla sorumuz artık bilimsel olarak incelenebilir bir hale dönüşmüş, bir araştırma problemi halini almıştır.
İkinci aşama, sorduğumuz sorunun olası cevabının verilmesi yani hipotezin ifadesi olacaktır. Bu örnekte hipotezimizi gözlemlerimiz doğrultusunda belirleyebiliriz. Gündelik ifadesiyle olası bir cevap; “evet, uzatıyor, ben daha iyi çalışıyorum” olabilir. Ama araştırılabilir bir dilde ifade ettiğimiz sorunun cevabı da ona uygun olmalıdır. Bu durumda, hipotezimiz, “5 mg. kafein verilen grupla kafein verilmeyen grubun AB dikkat testinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir fark vardır” şeklinde olacaktır.
Üçüncü aşama, bu sorunun nasıl bir araştırma kurgusuyla cevaplanabileceği yani araştırmanın yöntem bölümünün tasarlanmasıdır. Kafein alan ve almayan grupların dikkat testinden elde ettikleri puanları karşılaştıracağımıza göre, iki grubumuz olmalıdır, bu gruplardan birine kafein vermeli, diğerine vermemeli ve belirli bir sürenin sonunda her ikisine de dikkat testini uygulamalıyız. Süreç basitçe böyledir.
Ancak, yine düşünülmesi gereken pek çok şey vardır. Eğer bir gruptaki bireylerin dikkat süreleri zaten uzunsa, o zaman gruplar arasında çıkabilecek fark nasıl kafeine bağlanabilir? O zaman her iki gruptaki bireylerin dikkat sürelerini kafein vermeden önce de ölçmemiz, sonra kafein uygulamasını yapmamız/yapmamamız ve sonra tekrar dikkat ölçümü yapmamız gerekir. Yoksa asla aradaki farkın kafeinden kaynaklandığından emin olamayız. Bunun gibi pek çok ayrıntı üzerinde düşünüp kararlar vermeli ve deney düzenini tasarlamalıyız. Örneğin açlık/tokluk gibi hem dikkat düzeyini ve hem de kafeinin etki süresini etkileyebilecek etmenlerin nasıl kontrol altına alınabileceği (örneğin sabah aç karnına gelmesi sağlanan deneklere önce kahvaltı verildikten sonra ön test, arkasından deney grubuna kafein uygulaması, kana karışmasının beklenmesi ve son test, diğer gruba aynı sürenin sonunda son test gibi) düşünülmelidir. Bu bir örnek olduğu için deneklerin belirlenmesi, veri toplama sürecinin tasarlanması ve yürütülmesi aşamalarında bu deneyin sonuçlarını etkileyebilecek ve bu yüzden kontrol altında tutulması gereken diğer etmenlerin neler olabileceği üzerinde durmayacağız. Ama eğer gerçek bir araştırma yapıyor olsaydık, mevcut bilgi birikimi ve kişisel tecrübelerimiz çerçevesinde

daha ayrıntılı düşünerek, araştırmanın güvenirliğini arttırmak üzere bir dizi düzenleme daha yapmamız gerekecekti.
Veri toplamayı tamamladıktan sonra artık sıra verilerin uygun istatistik tekniklerle analizine gelmiştir. Araştırma sorumuz iki grup arasındaki farkları inceleyecek şekilde ifade edildiğine göre, buna uygun bir istatistik analiz yapıp (bu örnekte t testi) aradaki farkın anlamlı olup olmadığını belirlememiz mümkündür.