Dünya Edebiyatı

Gülşen-i Abad-Şemseddin Sivasi Kitabı, Konuları, Hakkında Bilgi

Gülşen-i Abâd. Şemseddin Sivâsî’nin (ö. 1006/1597) tasavvufi mesnevisi.

Halvetiyye tarikatının Şemsiyye kolu­nun kurucusu Şemseddin Sivâsî’nin. aru­zun “mefâilün mefâilün feûlün” kalıbın­da yazdığı 5S7 beyitten meydana gelen eser. dinî-tasavvufî edebiyat çerçeve­sinde telif edilen en orijinal mesneviler­dendir.

Çiçeklerin sırayla bir meclise gelerek konuşmalarını anlatan Gülsen – âbâd, Yûnus Emre’nin, “Sordum sarı çiçeğe” mısraıyla başlayan ilâhisi gibi intak sa­natına dayalı olarak kaleme alınan az sayıdaki eserlerden biridir. Gerek divan edebiyatı gerekse dinî-tasavvufî edebi­yat alanlarında yazılmış bu nitelikte baş­ka bir mesneviye henüz rastlanmamış­tır. Baştan sona muhayyel bir atmosfe­rin tasvir edildiği bu alegorik eser Şeyh Galibin Hüsn ü Aşk’ında çok başarıyla kullandığı üslûbun ilk örneklerini de için­de barındırmaktadır.

Allah’a tazimden, Hz. Peygamber’i ve ashabını metheden klasik bir başlangıçtan sonra şair âdeta gerçek üstü bir ta­biat manzarası çizer: Hak göğü yukarı kaldırıp altına yeryüzünü döşemiş, son­ra da cemâlini göstermek için kara top­raktan çeşit çeşit çiçekler bitirmiştir. Ni­san yağmurları renk renk gül bahçesi­ne yemyeşil bir yatak döşemiştir. Çiçek­lerin şeyhi olan gül bahçeye seccade ser­miş, her türlü çiçek Hak sohbetine ka­tılmak için burada toplanmıştır. Şair, bül­bülün hal diliyle Kur’an. ağaç ve yaprak­ların evrad okuduğu bu meclisten ha­bersizdir. Bir gök gürültüsü ona, bir “mekteb-i irfan” olan bahçede gül soh­beti yapılacağını haber verir. Şair de çi­çeklerin esrarını öğrenmek için oraya gider. Çiğdem, sümbül, zerrin, benefşe, lâle, süsen. zambak, nilüfer, nergis ve adı anılmayan diğer çiçekler sırayla mec­lise gelerek gülün teşrifini beklerler. Şair meclise gelen her çiçeği birkaç beyitte tasvir ettikten sonra ona nitelikleri hak­kında bazı sorular sorar, çiçek de bu so­rutan cevaplandırır. Meclis çiçeklerle do­lunca bütün çiçekler gülü çağırmak için önce bülbülden, onun çekimser davran­ması üzerine benefşeden yardım ister­ler. Gül bir seher vakti meclise gelir; şair ona rengini ve kokusunu nereden aldı­ğını sorar. Gülün cevabı tasavvuftaki de­vir nazariyesini çağrıştırır. Gül şaire ko­kusunu gövdesinden aldığını söyleyerek ona başvurmasını tavsiye eder. Gülün gövdesi kokuyu kökünden, kök toprağından, toprak yağmurdan, yağmur buluttan, bulut rüzgârdan aldığını söyler. En sonunda rüzgâr şaire gülün kokusu­nu  “milk-i adem’den aldığını, “anâsır cübbesi’ni taşıyan kimsenin oraya ula­şamayacağını, bu kokuyu sadece “fena fillah” ve “beka billâh” makamlarına ula­şanların duyabileceğini ifade eder. Rüz­gâr daha sonra şaire tekrar güle git­mesini söyler. Şair bulutu, yağmuru, gü­lün toprağını, kökünü ve gövdesini sıray­la dolaşarak gülün huzuruna gider; ora­da hakikat kokusunu alır ve böylece vah­det sırrına ulaşır.

Çok zengin çağrışımlara sahip olan eserde birer sembol olarak kullanılan çiçekler birkaç türlü yorumlanabilir. Sa­irin güle “kutbü’l-aktâb” dediği dikkate alınarak diğer çiçeklerin “ricâlü’l-gayb”ı temsil ettiği söylenebilir. Öte yandan gül Hz. Peygamber’in sembolü olarak yo­rumlanırsa diğer çiçekler de silsileleri Hz. Peygamber’e ulaşan tarikatları tem­sil eder. Ayrıca gülün şeyhi sembolize ettiği düşünülebilir; bu takdirde çiçek­ler onun müridleridir. Gülün kokusunun aslına ulaşmak için gidiş devir nazariye-sindeki “kavs-ı nüzul”, güle dönüş “kavs-ı urûc” olarak yorumlanabileceği gibi sey-rü sülûkün merhaleleri olarak da düşü­nülebilir. Nitekim müellif eserin hatimesinde, Gülsen-âbâd’da müridlik ve şeyh­lik âdabından bahsettiğini ve seyrü sü-lûkü anlattığını söyler.

Şemseddin Sivâsî, “fi’t-Târih ve’t-tes­miye” ara başlığını taşıyan bölümde ese­rini 986’da (1578) yazdığını belirtir. Agâh Sırrı Levend’in, eserin telif tarihi olarak gösterdiği 940 (1533) yılını neye dayana­rak verdiği anlaşılmamaktadır.

Önemi ve değeri ölçüsünde meşhur olmayan Gülsen i âbâd, daha çok Hal­vetiyye tarikatı mensupları tarafından beğenilip okunmuştur. On yedi nüshası tesbit edilen eser. Hasan Aksoy tarafın­dan müellif ve eser hakkında bir incele­me yazısıyla birlikte yayımlanmıştır. Bu neşirde eserin en güve­nilir nüshasının tıpkıbasımı da bulunmaktadır.

TDV İslâm Ansiklopedisi