Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar

GREV

 

GREV

 

İşçilerin topluca
çalışmamak suretiyle iş­yerinde faaliyeti durdurmak veya işin nite­liğine göre önemli
ölçüde aksatmak ama­cıyla aralarında anlaşarak veyahut bir ku­ruluşun aynı
amaçla çalışmamaları için verdiği karara uyarak işi bırakmalarına
“g-rev” denir. Diğer bir ifadeyle grev, belli bir bölgede veya
işyerinde çalışan işçi gnir bunun işverenle aralarında çıkan bir uyuş­mazlığı,
iş sözleşmesinin hükümlerinden ayrı bir çözüme bağlamak amacıyla önce­den
aralarında anlaşarak işlerini bırakma­sıdır.

Fransızca kökenli bir
kelime olangrtfve-hemen hemen bütün hukuk sistemlerinde kullanılan bir
terimdir. Türkçede bu keli­me “toplu iş bırakımı” ifadesi ile
karşılan­maya çalışılmış, ancak mevzuatta “grev” kelimesinin
kullanılması sebebiyle yerleş­memiştir.

Grev kelimesi
etimolojik olarak incele­nirse, Paris’te Sen Nehri kıyısında, beledi­ye binası
yanında, ölüm cezalarının infaz edildiği meydana verilen “La Greve”
adın­dan geldiği görülür. “Grev yapmak” tabi­ri, Parisli emekçilerin
iş aramak için bu meydanda toplanmaları karşılığında kul­lanılmıştır. 1789
Fransız İhtilalinden son­ra, iş şartlarını beğenmeyerek çahşmak is­temeyen
işçilerin ba eylemleri “grev” olarak adlandırılmıştır.

Greve başvuran
işçiler, işverene “biz ol­madan bu işi yürütemezsin” mesajım ver­mekte,
işi bırakmalarının geçici olduğu ve tekrar işe dönecekleri düşüncesiyle ha­reket
etmektedirler. Grev eylemi, aktif ol­makla birlikte barışçı bir nitelik taşımak­ta,
işverene baskı yapmak, daha fazla çı­karlar elde etme amacını gütmektedir. Bu
sebeple grevin bir “silah” olarak nite­lendiği tanımlamalar, grevin
amacına ters düşmektedir. Grevde amaç sağlan­dıktan sonra, yeniden işe dönme
sözkonu-su olduğu için hizmet sözleşmeleri, grev süresinde askıda kalmaktadır.

Bir hareket veya
eylemin grev kabul edi­lebilmesi için şu unsurlara sahip olması gerekir: 1-
Grev, bir işverene bağlı olan iş­çilerin hareketidir. Diğer bir ifadeyle, gre­vi
yapanların işçi statüsünde olmaları ge­rekir; 2- Grev, toplu ve anlaşarak
girişi­len bir harekettir. İşçiler arasında yapılan anlaşma ile veya bu konuda
bir işçi teşek­külünün almış olduğu karara uyarak işin topluca bırakılmasıdır;
3- Grev, menfaat ve hak uyuşmazlığını yansıtır. İşçİ İle işve­ren arasında
ekonomik hak ve menfaatle­rin korunması ve geliştirilmesine ilişkin bir
uyuşmazlığın ortaya çıkması sözkonu-sudur. Diğer bir ifadeyle mesleki bir ama­cın
bulunması gerekir; 4- Grev işveren üzerinde bir baskı kurar. İşi bırakma eyle­minin,
işkolu veya işyerinde faaliyeti dur­durmak veya işin niteliğine göre önemli
ölçüde aksatmak amacıyla yapılması gere­kir.

Başlıca grev türleri
şunlardır:

 1– Siyasi grevler

; 2-  Genel grevler (genel grevler, ekonomik ve
sosyal amaçlı ve siyasi amaç­lı olmak üzere ikiye ayrılır)

; 3– Kanuni
ve kanun dışı grevler;

 4- Genişlik ölçüsüne göre grevler (üçe ayrılır

: a)
Sınırlı;

 b) Genişletilmiş

; c  Genel grevler); 5- İzlenen amaçlara göre grevler
(geliştirici ve koru­yucu olmak üzere ikiye ayrılır).

Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO)’-nün doğrudan doğruya grev hakkından sö-zeden bir sözleşmesi ve
tavsiye karan bu­lunmamaktadır. Bu nedenle, grevle ilgili şikâyetler örgütün
Yönetim KuruluSendi-ka Özgürlüğü Komitesi tarafından ince­lenmektedir. Grevden
açıkça sözeden İlk ILO belgesi 92 sayılı ve 1951 tarihli “Gö­nüllü
Uzlaştırma ve Hakem” başlıklı tavsi­ye kararının 7. maddesidir. Tavsiye
kara­rı, grevden kaçınmayı ve hakem kararları­nı benimsemeye özendirmeyi
Öngörmek­tedir. 1957 tarihli ve 105 sayılı “Zorunlu Çalıştırmanın
Kaldırılması” sözleşmesi de grevlere katılmış olmak sebebiyle bir
cezalandırma aracı olarak zorunlu çalıştır­ma yoluna başvurulmamasım öngörmek­tedir.
Avrupa Konseyince hazırlanan 1961 tarihli Avrupa Sosyal Şartı ve Birleş­miş
Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültü­rel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ise
“g-rev hakkf na açıkça yer vermiştir.

ILO; Sendika Özgürlüğü
Komitesi, ka­mu hizmetleri ve temel hizmetlerde grev hakkının kanunlarlasınırlandırılabileceği-ni
kabul etmekle birlikte, grevlerin geçici sürelerle ertelenmesi ya da “kamu
düzeni­ni bozmak, ekonomiyi felce uğratmak” gi­bi gerekçelerle
yasaklanmasına imkân ve­ren kanuni düzenlemeleri sendika özgür­lüğüne aykırı
bulmaktadır. Ayrıca ILO sözleşme ve tavsiyelerin uygulanmasına ilişkin Uzmanlar
Komitesi, tamamen siya-sİ nitelikli olan ve sendikacılık ile hiçbir ilişkisi
bulunmayan grevler dışında hükü­metlerin ekonomik ve sosyal politikaları­nı
protesto eden grevlerin yapılabileceği­ni kabul etmektedir.

Türk Hukukuna göre,
toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çık­ması halinde,
işçilerin iktisadi ve sosyal durumlarıyla çalışma şartlarını korumak ve
düzeltmek amacıyla kanun hükümleri­ne uygun olarak yaptıkları greve
“kanuni grev” denilmektedir. Kanunî grev için ara­nan şartlar
gerçekleşmeden yapılan grev ise “kanun dışı grev”dir. Siyasi amaçlı
grev, genel grev ve dayanışma grevi ka­nun dışı grevdir. İşyeri İşgali, işi
yavaşlat­ma, verimi düşürme ve diğer direnişler hakkında kanun dışı grevin
müeyyideleri uygulanır. Verimi düşürmek İçin toplu ha­reket (Greve Perlee),
gayretkeşlik grevi (verimin düşürülmesi için çalışmayı dü­zenleyen hükümlere
harfiyyen uyma) (G-reve de Zele), nöbetleşe grev (Greve re-petee), dönen grev
(Greve tournante) ve işçilerin bir sendika kararı olmaksızın gre­ve gitmeleri
anlamında “vahşi grev” (Gre­ve sauvage) kanun dışıdır.

Hukukumuzda
“grev” kelimesi, grevi ya­saklayan 1936 tarihli ilk iş kanunumuz olan
3008 sayılı kanunda kullanılmıştır. Yine grevi yasaklayan 1325 (1909) tarihli
Tatili Eşgal Kanunu’nda ise grev “tatili eş-gal” terimi ile ifade
edilmiştir.

Türkiye’de grev hakkı
1961 Anayasası ile anayasal bir hak olarak tanınmıştır. 1961 Anayasasının 47.
maddesinde “İşçi­ler işverenlerle olan münasebetlerinde, iktisadi ve
sosyal durumlarım korumak ve­ya düzeltmek amacıyla toplu sözleşme ve grev
haklarına sahiptirler. Grev hakkımn kullanılması ve istisnaları ve işverenlerin
hakları kanunla düzenlenir.” hükmü yer almıştır. Bu hükme dayanılarak 15.7.1963
tarihli ve 275 sayılı toplu iş söz­leşmesi Grev ve Lokavt Kanunu çıkartıl­mış
ve grev hakkının uygulama esasları belirlenmiştir.

1982 Anayasası ile 54.
maddesinde “Görev hakkı ve Lokavt” başlığı altında geniş bir
düzenleme yapılmıştır. Bu maddeye göre “Toplu iş sözleşmesinin yapılması
sı­rasında uyuşmazlık çıkması halinde işçi­ler grev hakkına sahiptirler. Bu
hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta baş­vurmasının usul ve şartları île
kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir. Grev hak­kı ve lokavt iyi niyet
kurallarına aykırı tarz­da toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek
şekilde kullanılamaz Grev ve lo­kavtın yasaklanabileceği veya ertelenebi­leceği
haller ve işyerleri kanunla düzenle­nir. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanış­ma
grev ve lokavtı, genel grevve lokavt, iş­yeri işgali, işi yavaşlatma, verim
düşürme ve diğer direnişler yapılamaz. Greve katı­lamayanların işyerinde
çalışmaları, greve katılanlar tarafından hiçbir şekilde engel­lenemez.”
hükmü yer almaktadır.

1982 Anayasasında öngörülen
ilkeler doğrultusunda 275 sayılı Kanunun yerini 7.5.1983 tarihinde yayınlanan
2822 sayılı kanun almıştır. Bu kanun son olarak 2.6.1988 tarihli 3451 saydı
kanunla değiş­tirilmiştir.

2822 saydı Kanuna göre
grev, toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında yapda-bilir. Yani menfaat
uyuşmazhklannda greve gidilebilir. Toplu iş sözleşmesinin uygulanması
safhasında çıkan uyuşmazlık­larda greve gidilemeyecektir. Bu durum­da ancak
yargı organlarına başvurulabi­lir. Grev ancak mesleki amaçla, kanun hü­kümlerine
uygun şekilde yetkili sendika tarafından grev kararı alınmış olması ha­linde iş
bırakma şeklinde yapılabüir.

Can ve mal kurtarma
işlerinde,’ cenaze ve gömme işlerinde, su, elektrik, havaga­zı, termik
santralle beslenen linyit üreti­mi, doğal gaz ve petrol sondajı, üretimi,
tasfiyesi, dağıtımı, nafta ve doğal gazdan

başlayan petro-kimya
işlerinde, banka ve noterlik hizmetlerinde, kamu kuruluşla­rınca yürütülen
itfaiye ve şehiriçi deniz— kara ve demiryolu ve diğer raylı toplu yol
taşımacılığında; aşı, serum üreten işyerle­ri, hastane, klinik, sanatoryum,
dispanser ve eczane gibi sağlıkla ilgili işyerlerinde; eğitim ve öğretim
kurumlarında, çocuk bakım yerlerinde ve huzurevlerinde; me­zarlıklarda; milli
savunma bakanlığı ile jandarma genel komutanlığı ve sahil gü­venlik
komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde grev yasağı vardır.

Ayrıca savaş
durumunda, genel ve kısmî seferberlik durumunda, doğal afet halle­rinde,
başladığı yolculuğu yurtiçinde vanş yerlerinde bitirmemiş deniz, hava, kara
ulaştırma araçlarında grev yapılamaz.

Greve karar verebilmek
için barışçı yol­ların denenmiş olması gerekir. Bunun için de toplu görüşme ve
arabuluculuk saf­haları aşılmalıdır. Ülkelerin çoğunda da aynı esas
benimsenmiştir.

Grevin kanuni olmasını
sağlayan diğer bir unsur, “grev oylaması” talebi halinde bu oylamanın
yapılmasıdır. Bazı hukuk sistemlerinde, grev oylaması grevin yapıl­masını
sağlar. Ülkemizdeki sistemde ise grevin yapılmaması için oylamaya başvu­rulabilir.
Grev kararının ilân edildiği ta­rihte, işyerinde çalışan işçilerin en az dört­te
biri, altı işgünü içinde yazılı olarak grev oylaması talep edebilir. Mutlak
çoğunluk grevin uygulanmamasına karar verirse o işyerinde grev uygulanmaz.

Mustafa AYKAÇ

Bk. İşçi Hareketleri;
İşgücü; Sendika; Sen-dikaiizm.

 

İlgili Makaleler