Tarihi Şahsiyetler

Glubb Paşa Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Glubb Paşa (1897-1986) Ürdün’de İngilizler’ce teşkil edilen ve Arap lejyonu denilen askerî birliğin kumandanı.

İngiltere’nin Lancashire iline bağlı Preston’da doğdu. Asıl adı Sir John Ba-gof tur. Babası İngiliz ordusunda subay olan Glubb, eğitimini Royal Mİlitary Academy’de tamamladıktan sonra or­duda göreve başladı. I. Dünya Savaşı sı­rasında Avrupa’da Fransa cephesinde aktif rol aldı ve yaralandı. Asıl şöhretini. İngilizler’in işgali altında bulunan Irak ve Ürdün’deki faaliyetleriyle kazandı. 19Z0’de Irak’a tayin edilen Glubb. bu­rada bedevileri teşkilâtlandırıp Güney Irak’ta çöl boyunca sınırların güvenliğini sağlayacak olan disiplinli bir polis gücü oluşturma görevini aldı. 1926″da Irak manda hükümetinin idarî müfettişi ol­mak için İngiliz ordusundan istifa etti. Bu görevi dört yıl sürdürdükten sonra 1930’da İngilizler’in önem verdikleri Ür­dün’e giderek orada 1921 yılında Albay F. G. Peak tarafından kurulmuş olup 1923te yeniden İngilizler’ce teçhiz edi­lerek kumandanlığına General Peak’in getirildiği Arap lejyonu (el-ceyşü’l-Arabî) kumandan yardımcılığını üstlendi.

Başlangıçta seyyar kuvvetler durumun­da iken düzenli bir orduya dönüştürü­len Arap lejyonunun görevi sadece iç gü­venliği sağlamak ve İngiliz menfaatleri­ni korumaktan ibaretti. 1930’dan 1939’a kadar bu ordunun kumandan yardımcı­lığında bulunan Glubb Paşa kısa zaman­da General Peak’ten daha etkin bir ko­numa geldi. Bu arada Necid tarafların­dan Ürdün’e sızan Abdülazîz b. Suûd’un adamlarına karşı verdiği başarılı müca­dele şöhretini arttırdı. Irak’ta bedevileri teşkilâtlandırmak için aralarında yaşar­ken onlarla ilişki kurmayı da öğrenen Glubb. kendisine yapılan muhalefete rağ­men bedevileri Arap lejyonuna dahil et­meyi başardı. Daha önceki tecrübeleri ve kabiliyeti sayesinde bedevilerle iyi bir diyalog kurdu ve kanaatlerin aksine on­ların da disiplinli birer asker olabilece­ğini kanıtladı. Bedeviler kendisine “Ebû Haneyk” (küçük çeneli) lakabını takmış­lardı. Ürdün Emîri Abdullah ile çok iyi anlaşan ve bölgedeki İngiliz hükümeti temsilcisinin de desteğini sağlayan Glubb 1939 yılında Peak’in yerine Arap lejyo­nu kumandanlığına getirildi. Bu tarih­ten sonra Arap lejyonu bölgenin en güç­lü ve disiplinli ordusu haline gelirken âdeta İngilizler’in de Ortadoğu’daki gü­cünün simgesi oldu. Nitekim Emîr Abdullah, bu orduya güvendiği için II. Dün­ya Savaşı başlar başlamaz müttefiki İn­giltere’ye başvurarak savaşta onların ya­nında yer alabileceğini belirtti. İngiltere ise şimdilik kendisine ihtiyaç bulunma­dığını bildirdi. Ancak savaş 1941 “de Or­tadoğu’ya sıçrayınca Emîr Abdullah tek­rar yardım etme arzusunu ortaya koy­du. Bunun üzerine İngilizler’in isteği doğ­rultusunda Glubb Paşa ve ordusu önce­likle, Irak’ta Alman subaylarının yardı­mıyla iktidarı ele geçiren Râşid Ali’ye karsı kullanılarak savaşa iştirak ettiril­di. Ardından da İngiliz kuvvetlerinin Su­riye’ye girmesinde büyük rol oynadı. Hat­ta denilebilir ki II. Dünya Savaşı sırasın­da bölgede müttefiklerine yardımda ba­şarı gösterebilmiş yegâne kuvvet Arap lejyonu olmuştur. Daha sonra İngilizler’in yardımıyla yeniden teçhiz edilen ordu kı­sa zamanda 25.000’e ulaştı.

1948’de İsrail’in kuruluşundan sonra Glubb Paşa ve Arap lejyonu yeniden ön plana çıktı. Ürdün sınırlarının İsrail sal­dırılarına karşı korunması ve Kral Ab­dullah’ın çok önem verdiği eski Kudüs’ün yahudiler tarafından işgalinin önlenme­si için mücadelelere katıldı. Fakat 1951′-de Kral Abdullah’ın öldürülmesi ve oğlu Tallâl’in kral ilân edilmesinden sonra Glubb Paşa’nın da etkinliği azalmaya başladı. Yeni kralın akıl hastası olması sebebiyle tahttan İndirilmesi üzerine ye­rine genç yaştaki veliaht Hüseyin geti­rildi. Kral Hüseyin ile Glubb Paşa ara­sındaki yaş farkı, ayrıca paşanın eski idarecilere karşı kullanmaya alıştığı oto­riter tavrı yüzünden iki lider birbiriyle anlaşamadı. Buna, Arap dünyasında Nasır ihtilaliyle başlayan milliyetçi akımla­rın sözcülüğünü yapan politikacıların ve basının baskısı da eklenince kral ile Glubb Paşa’nın arası iyice açıldı. 1956 yılı başlarında basında çıkan Glubb’un otoritesiyle ilgili bazı yazılar Kral Hüse­yin’i kızdırdı; Glubb Paşa’yı ve ordudaki diğer İngiliz subaylarını aynı yılın mart ayında azletti. Ardından da Glubb’u bir darbeye teşebbüs etmesi ihtimaline kar­şı Kıbrıs’a sürdü. İngiltere önce bu du­ruma tepki gösterdiyse de daha sonra bunu kabullenmek zorunda kaldı.

Bundan sonraki hayatını İngiltere’de konferanslar vererek, makale ve kitaplar yazarak geçiren Glubb Paşa böylece iyi bir yazar olduğunu da kanıtlamıştır. Eserle­rinde diğer şarkiyatçılara göre daha in­saflı davranmış ve Avrupa’da İsrail’e kar­şı Araplar’ın müdafaasını yapmıştır.

İlgili Makaleler