Tarih

Gertrude Bell Kimdir, Hayatı, Osmanlı Ülkesinde Ajanlığı

Gertrude Lourthian Bell, (1868-1926) Ortadoğu’da İngiliz ajanlığı yapan kadın arkeolog ve sanat tarihçisi.

Kuzeybatı İngiltere’nin Durham şehrin­de dünyaya geldi. Londra’da Queen’s College’de öğrenim gördükten sonra 1887′-de Oxford’da Lady Margaret Hall’ün ta­rih bölümünden mezun oldu. 1891’de Farsça öğrenmeye başladı ve teyzesinin kocası Sir Frank Lascelles’in Tahran’a el­çi olarak tayin edilmesi üzerine 1892’de onun yanına gitti. Aynı yılın sonunda İn­giltere’ye döndü ve bu seyahatine dair notlarını yayıma hazırladı. 1894’te Sct-îar Nameh, Persian Pictures başlığı al­tında imzasız olarak yayımlanan ve İran ile Osmanlı Devleti hakkındaki görüşle­rini Anadolu, İstanbul ve Bursa’ya dair kısa tasvirlerle anlatan bu küçük kitap ölümünden sonra 1928’de ve 1947’de yeniden basılmış, 1949’da da Almanca olarak yayımlanmıştır. Miss Bell birkaç yıl sonra da Hafız divanın­dan bazı parçaları İngilizce’ye çevirmiş ve bunlar Poems îrom the Divan of Ha­fız başlığı ile basılmıştır. Fakat bu çeviri onun İran kültürü ile son ilişkisi olmuş, o günlerden sonra Arap âlemini tercih etmiştir. Özellikle Arap aşiretlerinin, bedevilerin yaşayışla­rı onu ilgilendirmiş ve bunun İngiliz Or­tadoğu politikasına faydası olacağını dü­şünmüştür. Böylece Miss Bell’in çalışma­ları iki taraflı olarak gelişmiştir. Bunla­rın birincisi onun arkeolog ve sanat ta­rihçisi tarafı, ikincisi ise Araplar’ın ara­sına girerek onların İngiliz yayılma prog­ramına uymalarını sağlamaya çalışan politik tarafıdır.

Miss Bell 1893-1899 yılları arasında Al­manya, İtalya, İsviçre ve Fransa’da se­yahatler yaptıktan sonra ilk defa olarak 1899’da Kudüs’e gitti. Buradan 1900’ün Haziran ayında yola çıkarak Suriye’yi do­laştı ve Cebelidüruz’a gitti. 1902-1903’te Hindistan, Cava, Burma, Çin. Japon­ya ve Amerika’yı dolaştıktan sonra Or­tadoğu gezisini 1905’te tekrarlayarak aynı yerlerden bir daha geçti ve bu ge­zilerde gördüklerini bir seyahatname bi­çiminde değil, daha çok çöl insanlarının yaşantı ve duygularını dile getiren bir üslûpla The Desert and the Sown baş­lığı altında bir kitap halinde yayımladı.

1905’te Filistin ve Suriye’ye yap­tığı gezide Antakya-İskenderun üzerin­den Anadolu’ya geçen Miss Bell Payas’-tan Konya’ya kadar uzanan bir incele­me gezisi yaptı. Bu sırada onu bu böl­gedeki eski hıristiyan yapılan ilgilendi­riyordu. Burada en önemli çalışması, Karaman’ın 40 km. kadar kuzeyindeki Ka­radağ’da olmuştur. Binbirkilise denilen bu bölgede Madenşehri ve Değle ören yerlerinde incelemeler yaptıktan sonra Konya yönünde yoluna devam etti. Da­ha sonra da Konya’dan Meram ve Sille­ye uzanarak buradaki Bizans çağından kalma kiliseleri inceledi. Bu Anadolu se­yahatinde topladığı notları “Notes on a Journey through Cilicia and Lycaonia” başlığı ile Paris’te Revue Archeologigue’in 1906-1907 yıllarında çıkan sayı­larında altı makale halinde yayımladı. Her gittiği yerde çadır kurup at üstün­de güç erişilir yerleri dolaşan bu İngiliz kadınına bu azmi sağlayan itici gücün yalnız ücra yerlerdeki unutulmuş tarihi eserleri bulmak, incelemek ve tanıtmak olduğu sanılmamalıdır. Miss Bell, o sı­ralarda dağılmakta olan Osmanlı Devleti’nin durumunu yakından görmeyi ve elde edeceği bilgileri sırası geldiğinde bu devlete karşı kullanmayı daha o va­kit tasarlamış olmalıdır. Yanından hiç ayırmadığı sadık adamı ise Fartuh (?) adında bir Ermeni idi.

1905 yılı yazında yurduna dönen Bell 1907’nin Nisan ayında yeniden İzmir, Ma­nisa, Miletos, İsparta üzerinden İç Ana­dolu’ya ulaşır. Karadağ’da Anadolu’nun Ortaçağ tarihî coğrafyası uzmanı Sir W. M. Ramsay ile buluşarak burada ören yerlerindeki kalıntılarda birlikte kazılar yaparlar. Bu çalışmalar sonunda her iki­sinin imzası ile The Thousand and One Churches (Binbirkilise) adlı hacimli ve bol resimli kitap yayımlanmıştır.

Miss Bell 1908 yılını Binbirkilise hak­kındaki kitabın kendisine ait bölümlerini yazmakla geçirdikten sonra 1909 baş­larında Halep’ten yola çıkarak güneye iner ve çölü geçip Fırat’ın batısında olan Uhaydir Sarayı harabesine ulaşır. Daha sonra birkaç defa daha gittiği bu çok önemli kale ve saray kalıntısına dair The Palace and Mosque of Ukheidir adıy­la büyük bir kitap yayımlamıştır. Bu saray üzerindeki çalışmaların­dan önce Bağdat, Musul, Cizre, Diyarba­kır, Harput, Malatya, Darende, Tomarza, Kayseri, Ereğli’den Konya’ya kadar yolcu­luğunu ve yolda gördüklerini Amurath to Amurath adlı ki­tabında anlatmıştır. 1911’deyine Uhaydir’de çalışmalar yaptıktan sonra Bağ­dat’tan kuzeye çıkarak Nusaybin ve Mar­din üzerinden Silvan’a giden Miss Bell yolu üstündeki Nesturi kiliselerini in­celer; Silvan’da da çalıştıktan sonra Di­yarbakır üzerinden Viranşehir’e, oradan Re’sül’ayn’a ve Harran’a geçer. Buradan sonra uğradığı Kargamış’ta meşhur İngi­liz gizli istihbarat servisi ajanı T. E. Lawrence ile tanışır. Halep üzerinden İngilte­re’ye dönen Bell’in Güneydoğu Anadolu’­daki bu araştırmaları önce J. Strzygowski ve M. van Berchem’in Diyarbakır hakkın­daki büyük kitaplarının içinde “Churches and Monas-teries of the Tur Abdin” başlığıyla ayrı bir bölüm halinde yayımlanmış, sonra da genişletilerek kitap halinde basılmış­tır.

Miss Bell 1913 yılı sonunda Şam’dan ayrılarak daha zor bir seyahate çıktı. Bu defa “Arabia Deserta” denilen Necid çö­lüne girerek Kızıldeniz ile Basra körfe­zi arasındaki arazinin ortasında olan ve Osmanlı Devleti’ne taraftar görünen bir aşiretin idaresindeki Hâil’e gitme kararında idi. Türk hükümetinin bütün önle­yici tedbirlerine rağmen yanına muha­fız dahi almadan yola çıkan Miss Bell kırk günde Hâil’e varmış, buradaki aşi­retin başındakilerle tanışmış ve birta­kım maceralardan sonra
1. Dünya Sava-şı’nın başlamasından beş ay önce Bağ­dat’a ulaşmıştır. Belki en meraklı seya­hati olan bu yolculuğun notlan yayım­lanmamıştır; ancak Miss Bell’in mektup­larında Özet olarak bir hikâyesi bulun­maktadır.

1914 Mayısında İstanbul üzerinden İngiltere’ye dönen Miss Beil az sonra başlayan I. Dünya Savaşı’nda, önce Boulogne’daki savaş yaralı ve kayıplarını arayan komitede görev aldı. Fakat 1915 Ekiminde bu görevinden alı­narak Albay Lavvrence ile birlikte, Os­manlı idaresine karşı Arap ayaklanması­nı hazırlayanlar arasında bulunmak üze­re Kahire’ye gönderildi. Kargamış’ta kazı yapan İngiliz arkeologlarından L. VVooley ile Osmanlı Devieti’nin çeşitli yerlerinde (Girit, Tesaiya, Anadolu) yıllardır dolaşan arkeolog D. Hogarth da aynı serviste İdi. Ayrıca burada savaştan önce Anadolu’­yu baştan başa gezen Anadoiu arkeolo­jisi uzmanı Sykes de bulunuyordu. Miss Bel! 1916’da bir süre Kahire’deki bu is­tihbarat bürosunda çalıştıktan sonra Me­zopotamya’da ki İngiliz başkumandanlı­ğı emrine verilerek General Sir Percy Lake’in yanına gönderilip Basra’da görev­lendirildi.

Miss Bell’in savaştan sonra ilmî faali­yeti tamamen durdu. Önce General P. Cox’un, 1923’ten itibaren de Irak’taki İngiliz devlet komiseri olan Sir H. Dobbs’-un yanında Bağdat istihbarat servisinde görevini sürdürdü. Burada İngiliz men­faatlerini korumak üzere onun Arap aşi­retlerinin tutum ve eğilimleri üzerinde­ki tavsiyeleri uygulanıyor, yeni kurulan Irak’ın kuzey kısmının Türkiye ile birleş­mesini önleyecek tedbirler alınıyordu. Miss Bell’in en büyük dostu ve desteği, Hicaz Emîri Hâşimî Hüseyin’in büyük oğ­lu Faysal’dı (daha sonra Irak Kralı I. Fay­sal). Miss Bell, Bağdat’ta bir millî müze kurulması için çalışır ve bir taraftan da politika gayretlerini sürdürürken sağlı­ğının bozulması üzerine İngiltere’ye dön­mesi tavsiyelerini geri çevirmiş ve 12 Temmuz 1926 gecesi buradaki evinde öl­müştür. İntihar ettiği, hatta politik se­beplerle öldürüldüğü yolunda söylenti­ler de bulunmaktadır.

Miss Beli’in oldukça zengin kütüpha­nesi Bağdat’ta kurulacak bir arkeoloji enstitüsüne bağışlanacaktı; ancak kız kardeşi Lady Richmond kitapları. Bell’in notları ve Arabistan’la Anadolu’da çek­tiği fotoğrafların negatifleriyie birlikte İngiltere’de Newcastle upon Tyne’de bu­lunan King’s College’a bağışlamıştır. Miss Bell dostlarına hayatı boyunca pek çok mektup yollamıştır. Bunlarda gördüğü yerler, tanıdığı insanlar ve karşılaştığı yaşama şartları hakkında geniş bilgiler verir. Ölümünden sonra bu mektupların bir kısmı üvey annesi Lady Bell tarafın­dan iki cilt olarak The Letters of G. Bell adıyla, bir kısmı da (ilk mektupları) Elsa Richmond tarafından The Earlier Letters of G. Bell adıyla yayımlanmıştır.

İlgili Makaleler