Tarihi Şahsiyetler

George Whipple Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

WHIPPLE, George Hoyt (1878-1976)

ABD’li patolojiuzmanı. Besin olarak alman karaciğerin vücutta alyuvar oluşumunu etkilediğini kanıtlayarak öldürücü kansızlığın tedavisine olanak hazırlamıştır.

28 Ağustos 1878’de New Hampshire Eyaletindeki Ashland’de doğdu, 1 Şubat 1976’da New York Eyaleti’nin Rochester kentinde öldü. 1900’de Yale Üniversitesi’ni, 1905’te Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirerek, aynı fakültenin Patoloji Bölümü’nde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 1907’de Panama Kanalı bölgesine gidip, bir yıl tropikal hastalıklarla ilgili araştırmalar yaptıktan sonra yeniden Johns Hopkins Üniversitesi’ne döndü ve 1909’da patoloji asistanlığına, 1911’de doçentliğe atandı. 1914’te San Francisco’daki California Üniversitesi’nde tıp araştırmaları profesörlüğünü ve üniversite içinde bağımsız bir araştırma birimi olarak yeni kurulan Hooper Tıp Araştırmaları Vakfı’nın yöneticiliğini, ayrıca 1920’de Tıp Fakültesi’nin dekanlığını üstlendi. 1921’de Rochester Üniversitesi’ne geçerek, uzun yıllar Tıp ve Dişçilik Fakültesi’nin dekanlığını ve patoloji profesörlüğünü yürüten, 1953’te bu fakültedeki dekanlık, 1955’te profesörlük görevinden emekliye ayrılan Whipple, alyuvar oluşumunu hızlandıran beslenme rejimine ilişkin çalışmaları nedeniyle, 1934 Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü Minot ve ABD’li hekim William Parry Murphy (1892) ile bölüştü.

Whipple, 1908’de safra pigmentlerini incelemeye başlamış, ardından, bu pigmentlerin oluşumunda önemli rol oynadığı için tüm ilgisini, akciğerlerden dokulara oksijen taşıyıcı görevini üstlenen, alyuvarların yapısındaki kan ve solunum pigmenti hemoglobinin oluşumuna yöneltmişti. 1917’de, bu konuyu deneysel olarak incelemek amacıyla, vücudundan her gün belirli ölçülerde kan alarak yapay kansızlık yarattığı köpeklere değişik beslenme rejimleri uygulayıp, karaciğer, böbrek, et gibi besin maddelerinin alyuvar ve kan oluşumu üzerindeki uyarıcı etkilerini incelemeye başladı. 1920’de, kemik iliğindeki alyuvar üretimini hızlandıran en önemli besin maddesinin karaciğer olduğunu açıkladıktan sonra, Whipple’ın bu bulgusundan yola çıkan Minot ve Murphy, ilk kez Addison’ın tanımladığı öldürücü kansızlığın, beslenme rejiminde karaciğere ağırlık vererek tedavi edilebileceğini kanıtladılar; daha sonra da karaciğerdeki bu etkili maddenin B12 vitamini olduğu anlaşıldı.

Whipple, bu önemli çalışması dışında kan proteinlerini, kan pıhtılaşmasını ve kalıtsal kansızlık hastalıklarını incelemiş, özellikle Akdeniz ülkelerinde yaygın olan ve genetiksel bir bozukluktan kaynaklanan thalassemi hastalığını ilk kez tanımlamıştır.

Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

İlgili Makaleler