GENEL SİSTEMLER TEORİSİ
GENEL SİSTEMLER TEORİSİ
En geniş anlamıyla
genel sistemler teorisi, hangi türden olursa olsun sistemlere ilişkin
metodların, sorunların, yardıma kaynakların, ilkelerin ve genel kavramların
tümüdür. Bu yönüyle de o, normal bir teoriden ziyade bir çalışma alanıdır. Bu
sebeple karışıklığa mani olmak için sık sık genel sistemler araştırması diye de
anılır.
Genel Sistem ve Genel
Sistemler teorisi ilk defa Ludwig von Bertalaneffy tarafından 1930’ların
başlarında kullanılmış, ancak ilk yazılı metinlere geçişi II. Dünya Savaşı
sonrasını bulmuştur. Von Bertalaneffy genel sistemler teorisinin sadece kaşifi
değil, aynı zamanda genel sistemler hareketinin en büyük
organizatörlerin-dendir. Bu hareket ilk önce Genel Sistemler Araştırma Birliği
tarafından ortaya kondu. (Birlik 1954’de ilk olarak Genel Sistemler Teorisi’ ni
Geliştirme Birliği adı altında kurulmuştu), diğer organizasyonlara ve
faaliyetlere kavuşmaları daha sonra oldu. Birlik şu amaçlar için kurulmuştur:
1- Çeşitli
alanlardaki kanun, model ve kavramlar arasında yapı benzerliklerini araştırmak
ve bir alandan diğerine gerekli transferleri gerçekleştirmek;
2- İhtiyaç duyulan alanlarda geliştirilen teorik modellerin
yaygınlaştırılmasını teşvik etmek;
3- Farkh alanlarda kurulan teorilere harcanan çabanın
boşa gitmesine engel olmak;
4- Uzmanlar arasında iletişimin artırılması kanalıyla
bilimde tekilliğe ulaşmak. Sistem tipik olarak “organik bir bütün
veya bir tek şekli
oluşturma gayesiyle birbirlerine bağlanan nesnelerin düzeni veya kümesi”
olarak tanımlanır. Bu tanıma uyacak olursak, bir sistem, örneğin N kümesi
diyeceğimiz bir “nesneler kümesi” ile İ diyeceğimiz bu “nesneler
arasındaki ilişkileri” gösteren bir kümeden ibarettir. Şu halde sistem,
S=(N,İ) gibi bir ikilidir ki, burada S, sistemin sembolüdür. “İlişki”
kelimesi burada yapı, enformasyon, kısıtlamalar, organizasyon, iç ilişkiler,
bağımsızlık, bağımlılık, bağlılık, beraberlik, bağlantı, ara bağlantı,
benzerlik ve kalıp gibi birbirleriyle ilişkili tüm akraba terimleri içine
alacak şekilde geniş bir anlamda kullanılmıştır.
Sistemlerin (N,İ)
ikilileri anlamında kullanılmaları çok genel bir karakter taşır, bu nedenle de
pragmatik kıymetleri azdır. Bunun kullanışlı bir şekle sokulması için yeni
özel ikili sınıflarının da bunlara dahil edilmeleri gerekir. Bu özel sınıflar
başlıca;
a) N kümesini sadece belli şeyleri ifade edecek şekilde
sınırlamakla, veya
b) İ kümesini sadece belli ilişkileri ifade edecek
şekilde sınırlandırmakla sağlanabilir. a) ve
b)
kriterleri birbirlerinden tamamen bağımsızdırlar,
a) kriterine örnek olarak bitim ve teknolojideki
disiplinlere bölünme ve uzmanlaşma
getirilebilir. Bunların her biri fiziksel, kimyasal, biyolojik,
politik, ekonomik, vs. gibi belli konular üzerinde yoğunlaşmışlardır ki, herhangi
bir özel ilişki tipini dikkate almazlar, b) kriteri ise bizi temelde
birbirinden farkh sistem sınıflarına ulaştırır. Bu sınıfların her biri spesifik
bir ilişki ile karakte-rize edilir. Beri taraftan da, bu İlişkinin tanımlandığı
şeylerin hiçbirini gözönünde bulundurmaz.
Madem ki, bilgi
toplama işlemlerinde farkh şeyler farkh deneysel prosedürleri
gerekli kılıyor, o
halde
a) kriterine dayalı sistemler, deney kökenli
sistemlerdir. Öte yandan
b)
kriteri her tipten bilgi işlemleri için uygunluk arzeder; sadece bilgi
toplamaylasınırlandınlamaz. Bu sebeple de b) kriteri esasta teorik kökenlidir.
Kriter b) üzerine
kurulu sistem sınıflarının en büyükleri epistemolojik sistem tiplerine dayalı
olanlardır, daha doğrusu söz-konusu fenomenleri ilgilendiren bilgi tiplerine
dayalı olanlardır. Bu tipler tabiatıyla düzenlidirler, sistemlerin epistemolojik
hiyerarşisi diye bilinen bu düzen de sistem problemlerinin anlaşılır şekle
getirilebilmelerinde hayati öneme sahiptir. Düzen, problemlerin çözüm yolları
için geliştirilen metodolojik yöntemler için de elzemdir.
Belli bir
epistemolojik tiple tanımlanan her sistem sınıfı, daha sonra bir takım metodolojik
ayraçlarla daha da rafine hale getirilebilir. Aynı epistemolojik tip ve metodolojik
ayraca sahip sistemlerin sorunları da aynı metodlarla ele alınabilirler. Bu
sistem sınıfları da daha küçük sınıflara bölünürler; yeni sınıfların her biri
ilişkilerinde bazı spesikifik ve pragmatik olarak anlamlı yönler taşıyan
sistemlerce oluşturulurlar. Bu yönler birbirlerine eşdeğerdirler.
İlişkilerin tüm
yönleriyle eşdeğer hale gelmesiyle, bu ilişkileri içeren bir sınıfın sistemleri
mümkün olan en küçük sınıfa indirgenmiş olurlar. Bu eşdeğerlik haline
“sistemler arasında izomorfizm”, bu tür, sistemlerden kurulu
sınıflara da “izomorfik sistem sınıfları” denir.
Bir izomorfik
sınıftaki sistemler, ilişkileri açısından eşdeğer olabilirlerken, aslında
tamamen farklı türden şeylere dayalı olabilirler. Sistemlerdeki ilişkisel
yönlerle uğraşabilmek için her izomorfik sınıfın
yerine onu temsilen
tek bir sistem koymak yeterli olur. Her ne kadar bu temsilci sınıfların
seçimi keyfî ise de, prensip olarak tüm izomorfik sınıflara aynı seçim
yönteminin tatbiki gerekir.
İzomorfik sınıfları
temsil eden sistemler bazı soyut birimlere dayanılarak tanımlandıklarında
(“soyut”tan kasıt “yorumdan bağımsız” dır) ve bunların
ilişkileri de bazı standart formlar (örneğin özel bir matematik veya program
dili) yardımıyla belirlendiğinde bunlar genel sistemler adını alırlar. Şu
halde, bir genel sistem bir sistem sınıfını temsilen seçilen standart ve
yorumdan bağımsız bir sistemdir. Onun temsil ettiği sınıfın sistemleri de
ilişkisel yönlerden eşdeğerdirler. Bu ilişkisel yönler ise belli bir çerçevede
pragmatik açıdan anlamlıdırlar. Genel sistemler teorisi (veya araştırması),
muhtelif genel sistem şekillerinde (epistemolojik ve metodolojik)
kavramsallaşmış ilişkisel fenomenlerin baştanbaşa incelenmesine verilen addır
denebilir.
(SBA) Bk. Sibernetik;
Sistem.